Yapılış şekliyle pek çok aydınlanmamış soru barındıran darbe girişiminin ardından zaman hızla ilerliyor. Sözde darbe başarılı olamadı. Ama esasında Türkiye halkları bugün sivil darbe şartlarında nefessiz kalmıştır. Eğer 15 Temmuz askeri cuntacılar başarılı olsalardı ne yapacaklardı? İşte o yapılacaklar şimdi hayata geçiriliyor. 30 günlük gözaltı süresi, OHAL ve kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile hak ve özgürlükler tamamen […]
Yapılış şekliyle pek çok aydınlanmamış soru barındıran darbe girişiminin ardından zaman hızla ilerliyor. Sözde darbe başarılı olamadı. Ama esasında Türkiye halkları bugün sivil darbe şartlarında nefessiz kalmıştır. Eğer 15 Temmuz askeri cuntacılar başarılı olsalardı ne yapacaklardı? İşte o yapılacaklar şimdi hayata geçiriliyor. 30 günlük gözaltı süresi, OHAL ve kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile hak ve özgürlükler tamamen askıya alındı.
Bu süreçte çok sayıda kamu çalışanının bir kalemde görevden uzaklaştırılmasına tanık oluyoruz. Darbecilerle bir şekilde ilişkilendirilen 50 bine yakın kamu personelinin görevden uzaklaştırılması suskunlukla geçiştirilmemesi gereken ciddi bir hak ihlalidir.
Her şey öyle hızlı oluyor ki elde bir fişleme, önceden hazırlanmış liste olmadan bu kadar çok kişiyi bir solukta işten el çektirmek mümkün değil. Bu fişlemenin nasıl yapıldığı, nemenem birşey olduğu bazı üniversitelerde görevden uzaklaştırma verilen Barış İçin Akademisyenler’den (BAK) imzacıların cemaatçi olarak isimlerinin ihbar edilmesinden anlaşılıyor.
Yine listeye sokulan 150’ye yakın KESK üyesinin o pakete ne şekilde konduğunu araştıran sendika da çok ilginç sonuçlar bulmuş. Başlangıçta bazı KESK üyelerinin de görevden uzaklaştırılması KESK’e de benzer bir tasfiyeye girişilmiş olabileceğini düşündürtmüş. Fakat sayı artmayınca şimdilik böyle bir çaba içinde olmadıkları anlaşılmış. Bu kişilerin neden o torbada olabildiği iyice araştırınca görülmüş ki ortak payda cemaate ait banka veya iş yerlerinden yaptıkları bir kaç alışveriş. Cemaate yakın bankalara daha önce bir şekilde para yatırmış, kart almış, aldıkları bir malın fatura taksidini bu bankalara ödemiş ya da cemaate yakın bir iş yerinden taksitle bir şey almışlar. İnsanlar bu kadar kolay, eften püften sebeplerle görevden uzaklaştırılabiliyor.
Kamuda açığa alınan kamu personeli sayısı 21 bin 738, açığa alınan öğretmen sayısı ise 21 bin 29. Her ne kadar yetkililer tarafından ‘açığa alma görevi başında kalmasında sakınca görülecek devlet memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbir’ olduğu söylense de yapılanın siyasi bir tasfiye olduğu açık. Eğitim Sen’in dediği gibi görevden uzaklaştırılanların tekrar işe başlayamayacakları, ‘yargısız infaz’ edildikleri şimdiden yerlerine kamu personeli alımları yapılmasından belli.
50 bine yakın kamu çalışanı görevden uzaklaştırılıp, yerlerine yenileri getirilecek. 668 sayılı KHK öğretmen alımlarında sözleşmeli istihdam yeniden getirilmiş oldu ki eğitim sektöründe esnek ve güvencesiz çalışmanın yolunun açıldığına dair büyük bir emare olarak görülüp kaygı duyuluyor. Ayrıca sözleşmeli personeli alırken de yine objektif kriterler gözetilmediği görülüyor. Eğitim Sen’in açıklamasına göre belirlenen her bir pozisyonun üç katına kadar aday KPSS puanlarına göre sıralanacak ve bu kişiler ancak “sözlü sınavla” aday öğretmen olarak başvurdukları yere atanacaklar. Ataması yapılan sözleşmeli öğretmenlerin 4 yıl boyunca başka yere atanamayacakları, bu süreyi doldurmaları ve iki yıl daha aynı yerde kalmayı kabul etmeleri halinde kadroya geçirilecekleri belirtilmiş.
Bu arada daha önce darbe girişimi ile bağlantılı olduğu iddia edilerek çok sayıda kurumla beraber bazı sendikalar da KHK ile kapatılmıştı. Bu sendikalar şimdi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından gecikmeli yayınlanan “işçi sayıları ve sendikaların üye sayılarına ilişkin 2016 Temmuz ayı istatistikleri”nde istatistiklerden de çıkartıldı. Aksiyon-İş Konfederasyonu’na bağlı 20 sendika OHAL’e dayanarak bir çırpıda sistemden silinmiş oldu.
Hükümetin yaşanan başarısız darbe sürecini fırsata çevirdiği ve kamuda kolayca siyasi bir tasfiyeye giriştiği görülüyor. Kamuda cemaatçi kadrolaşmadan en çok çeken KESK olmasına rağmen yaşanan hak gasplarına ve hukuksuzluğa karşı da yine KESK ve bağlı sendikalar seslerini yükseltiyorlar. Zaten tutarlı bir demokrasi mücadelesi bunu gerekli kılıyor.
Öte yandan 29 Aralık grevi başta olmak üzere birçok eylem ve etkinlik nedeniyle binlerce KESK üyesine soruşturma açılmıştı. 29 Aralık 2015 tarihinde KESK kararıyla gidilen grev sonrası en az 16 bin 475 KESK’li soruşturmaya tabi tutulmuştu. Bu çok olağanüstü bir durum. Bu soruşturmalar ya hemen kaldırılmalı ya da OHAL ve KHK’ler KESK için de ciddi bir risk olarak görülmeli.