Unutulmamalıdır ki ihtiyaç duyduğumuz şey ulaşılabilecek en geniş ilerici-demokratik yelpazenin en etkili ve kararlı anti-faşist direniş hareketini yaratmaktır
Unutulmamalıdır ki ihtiyaç duyduğumuz şey ulaşılabilecek en geniş ilerici-demokratik yelpazenin en etkili ve kararlı anti-faşist direniş hareketini yaratmaktır. Sorunumuz, ilerici demokratik muhalefetin değişik kesimleri arasındaki “mesafe”ler arasında köprüler kuran bir örgütlenme ve hareket yöntemini bulmaktır
Egemen sınıflar içindeki “çatlak sesler” kesildi. “Laik rejimin teminatı” asker tespih çekerek poz veriyor. Yargıtay’ı, Danıştay’ı, barolarıyla “hukuk” AKP-TSK koalisyonunun ardında hizaya geçti. MHP de AKP-TSK koalisyonunun emrinde olduğunu açıkladı. Nereye bakarak istikamet aldığı bir türlü anlaşılmayan CHP liderliğinin bilinci kapalı.
Kılıçdaroğlu’na atılan merminin ve Firuzağa baskınının ardından iyice “coşan” Erdoğan iç savaşa hevesi olduğunu duyurmaya başladı. Erdoğan, Kürtlere karşı savaşla arkasında saflaştırdığı Anadolu gericiliğini Türkiye’nin tüm ilerici, demokratik, çağdaş (seküler) kesimlerine karşı savaş durumuna geçirmeye çalışıyor. Kürtleri düşman ilan edip, Alevileri “Kürt umacısıyla” siyaseten felç, ilerici aydınları “Kürt yandaşı” yaftası yapıştırarak terörize edip, siyaset alanını tekeli altına almayı hedefliyor.
Kendisini bu faşist saldırganlığın “karşı konulmaz” tehdidi altında hisseden çok geniş bir toplum kesimi saldırıyı durduracak bir baraja ihtiyaç duyuyor. Bu ihtiyaca binaen demokratik güçlerin değişik kesimlerinden “acilen, AKP karşıtı tüm demokratik güçleri içine alan bir mücadele cephesinin kurulması” çağrıları yükseliyor.
Bu saldırı dalgasını durduracak ve giderek tersine çevirecek bir karşı hareket geliştirilemezse Haziran İsyanı ırkçı-gerici bir faşizm tarafından yenilmiş olacak. Üzerinden 35 yıl geçmesine rağmen 12 Eylül yenilgisini aşamayan Türkiye halkı, aynı şiddette bir başka yenilgiyi yaşayacak. Bu nedenle gerçekten de bir yandan yükselen faşist saldırı dalgasına karşı güçlü direnişler yaratmak, diğer yandan da faşizme karşı direnişi, saldırıların hedefinde olan bütün toplumsal güçlerin ortak hareket ilkesi haline getiren bir mücadele cephesini örmek gerekiyor.
Ancak, Haziran İsyanı’nın geriletildiği koşullarda ve savaş ortamında şekillendirilen şimdiki siyasi süreç, temsil alanını marjinalize etti ve ilerici toplumsal muhalefet merkezlerini etkisizleştirdi. CHP ve HDP (anlamlı bir siyasetleri olsun olmasın) siyaset sahnesinin kenarına düştüler. Toplumsal muhalefetin bugüne kadarki sürecinde toparlayıcı merkez rolünü az çok oynayabilen ilerici emek örgütleri hareket yeteneklerini ve çekim güçlerini önemli ölçüde yitirdiler. Siyasal ve toplumsal muhalefetin bu ve benzeri zayıflıkları yeni değil. Bu zayıflıklar, ihtiyaç duyulduğunda oluşturulan “geniş birlikler”in hareketin kösteği haline gelmesine neden olan olumsuz özelliklerinin de kaynakları oldular.
Susurluk kazasının ardından bir grup “bireysel aydın” tarafından “yurttaştan yurttaşa çağrı” yöntemiyle başlatılan “Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” kampanyasıyla yaratılan hareketlilik 28 Şubat’la sonuçlandığında kimse ne olduğunu anlayamamıştı. 1 Mart tezkeresinin Meclis’te reddedilmesinde kritik bir rol oynayan “Savaşa Hayır Koordinasyonu”nun liberal aydınların “şiddet karşıtı duyarlılıkları” ön plana çıkarılarak (aslında Kürt düşmanlığı işlenerek) dağıtılması savaş karşıtı mücadeleye ağır bir darbe vurmuş ve “Yetmez Ama Evet”çiliğe giden yolun taşlarını döşemişti.
AKP-TSK koalisyonunun giriştiği “büyük kapatma” operasyonunu durdurmak için ihtiyaç duyduğumuz “geniş birlik” hakkında düşünürken geçmişteki bu olumsuz deneyimler unutulmamalıdır. Sol politik örgütlenmelerin bilinen yetersizliklerinden hareketle öne çıkarılan örgüt ve örgütlü katılım düşmanlığı; “provokasyon” edebiyatıyla militan mücadele yöntemlerinin gayrı meşru ilan edilmesi; hareketi temsil görevlerini “bağımsız bireyler”e yükleyip, hareketin ihtiyaç duyduğu sıçrama anlarında temsili mekanizmaların dağılıvermesi bu olumsuzlukların birkaçıdır.
Unutulmamalıdır ki ihtiyaç duyduğumuz şey ulaşılabilecek en geniş ilerici-demokratik yelpazenin en etkili ve kararlı anti-faşist direniş hareketini yaratmaktır. Mevcut siyasi ve toplumsal muhalefet unsurları arasındaki ıraksamalara neden olan “özgüllükleri” birleşik bir direniş hareketinin önündeki “temel engeller” olarak kabul eden yaklaşımlar, “tüketici birleşme”lere neden olmaktadır. Sorunumuz, ilerici demokratik muhalefetin değişik kesimleri arasındaki “mesafe”ler arasında köprüler kuran bir örgütlenme ve hareket yöntemini bulmaktır. Örneğin Kürt siyasi hareketi ile sosyal demokrasi ve kimi sosyalist gruplar arasındaki “negatif elektriği” bu hareketlerden birini diğerine “bağlı kılarak” ya da her birinin politik içeriğini yok sayarak gidermek doğru yöntem değildir. “Herkesin” içinde olduğu ama “kimsenin olmayan” bir birlik değil “direnebilecek herkesin ve her kümenin içinde olduğu” ve “katılan herkesin ve her kümenin öz sahibi olduğu” bir mücadele birliği hedeflenmelidir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.