Cumartesi Anneleri, 575. kez Galatasaray Meydanı’nda buluştu. Talat Türkoğlu’nun akıbetini soran kayıp yakınları, faillerin cezalandırılmasını istedi
Cumartesi Anneleri, 575. kez Galatasaray Meydanı’nda buluştu. Türkiye’de cezasızlık zırhının tüm iktidarlar tarafından kullanıldığı için kayıpların hala kayıp, devlet terörünün hala güncel olduğunu vurgulayan Cumartesi Anneleri, “Bu yüzden kan ikliminden kurtulamıyoruz. Bu yüzden hakikat, adalet ve barış bizden uzak” dedi. Kayıp yakınları kayıplar başta olmak üzere insanlığa karşı işlenen suçlarda cezasızlığa son verilmesini istedi
Cumartesi Anneleri, 575. kez Galatasaray Meydanı’nda buluştu. Bu hafta gözaltında kaybedilişinin 20. yılında Talat Türkoğlu’nun akıbetini soran kayıp yakınları, faillerin cezalandırılmasını istedi.
Türkoğlu ailesi adına konuşan Münibe Türkoğlu, 20 yıldır adalet mücadelesini sürdürdüklerini belirterek, “Anamın yarası Talat’ın ışığıdır. Bu ışık sönmeyecek. Adalet mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
Avukat Tuncer: Cezasızlık yasal hale getiriliyor
Türkoğlu’nun avukatı Gülizar Tuncer, “Bu işin esas faili devlettir. Gerçeği açığa çıkarmak istemez. Çünkü sonuçta varılacak yer siyasi iktidarlar olacak” dedi.
Bugüne kadar cezasızlığın işletildiğini belirten Avukat Tuncer, AKP’nin yeni çıkardığı ve çıkaracağı torba yasalar ile bu cezasızlığı yasal hale getirmek istediğine dikkat çekti. Kolluk güçleri hakkında açılacak soruşturmaların Cumhurbaşkanı ve Başbakanın iznine tabi hale getirilmek istendiğini söyleyen Avukat Tuncer, “Artık, kolluk güçleri hakkında dava değil, soruşturma dahi açılamayacak. Devlet bu suçların devam etmesini istiyor. Ama bütün diktatörlüklerin sonu gelmiştir, eninde sonunda direnenler kazanmıştır” şeklinde konuştu.
‘Cezasızlıkta ısrar edildiği için kan ikliminden kurtulamıyoruz’
Haftanın açıklamasını Ümit Efe okudu. Talat Türkoğlu’nun 53. hükümet döneminde kaybedildiğini ve geçen 20 yıl içerisine 12 hükümetin göreve geldiğini hatırlatan Efe, bu hükümetlerden hiç birinin gözaltında kaybedilenlerin akıbetlerini açığa çıkartacak, faillerini cezalandıracak demokratik bir iklim yaratmadığını vurguldı. Efe, aksine tüm iktidarların denetim mekanizmalarını devre dışı bırakarak, kendisinden başkasına hiçbir söz hakkı tanımayarak, savaştan medet umarak ülkeyi yönettiğini kaydetti.
Tüm hükümetlerin, kaybedilenlerin akıbetini gizleyen, faillerini koruyan hukuksuz, hak karşıtı, demokrasiden uzak tutumlarını sürdürdüğünü ifade eden Efe, “Bu yüzden kayıplarımız hala kayıp. Bu yüzden devlet terörü hala güncel. Bu yüzden kan ikliminden kurtulamıyoruz. Bu yüzden hakikat, adalet ve barış bizden uzak. Ve biz bu yüzden 575 haftadır barışta, hakikatte, adalette ve demokraside ısrar ediyoruz” dedi.
Türkiye’nin AİHM kararları ile “saptanmış ihlale son vermek” ve “ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırmak” görevi olduğunu hatırlatan Efe, şunları söyledi: “Bu nedenle devlet, Talat Türkoğlu’nun akıbetini açığa çıkaracak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılığı ortadan kaldıracak, ceza adaletini sağlayacak, yargısal ve siyasal iradeyi göstermek zorundadır.”
Ümit Efe, Türkoğlu dosyasındaki cezasızlığa son verilerek, adaletin sağlanmasını istedi, bunun için etmekten vazgeçmeyeceklerini kaydetti.
Ne olmuştu?
İstanbul’da yaşayan 45 yaşındaki Talat Türkoğlu, sosyalist kimliği nedeniyle 4 kez gözaltına alındı, yoğun işkence gördü, yıllarca hapishanede kaldı.
1 Nisan 1996’da annesini ziyarete gittiği Edirne’den döndüğü sırada gözaltına alınan Türkoğlu’ndan bir daha haber alınamadı. Annesi Zeyneti Türkoğlu, Edirne Cumhuriyet Savcılığı’na, eşi Hasene Türkoğlu ise İstanbul DGM Savcılığı’na başvurdu. İHD ile birlikte ise dönemin bütün devlet yetkililerine yazılı başvuru yapıldı, hukuki girişimlerde bulunuldu, kamuoyu yaratmak için eylemler yapıldı. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Hükümet yetkilileri ailesinin iddialarının tamamen asılsız olduğunu savundu, Talat Türkoğlu’nun gözaltına alındığı kabul edilmedi.
1997 yılında Talat Türkoğlu’nun eşkâl, giysi, ayakkabı, cüzdan ve kullandığı saat bilgilerini ayrıntıları ile veren JİTEM mensubu Kasım Açık, Türkoğlu’nun Edirne yakınlarında bulunan Çadırkent’te polis, asker ve itirafçılardan oluşan bir ekip tarafından sorgulandığını itiraf etti. Türkoğlu’nun işkence ile öldürülerek cesedinin Meriç Nehri’ne atıldığını söyledi, olay yerinin krokisini çizdi, olaya katılanların isimlerini verdi. Bunun üzerine ek bir soruşturma yapılması için savcılığa başvuru yapıldı. Ama etkin bir soruşturma yürütülmedi; kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilerek dosya kapatıldı.
İç hukukta bir sonuç alınamasa da 17 Mart 2007’de Türkiye AİHM’de etkili bir soruşturma yapmadığı, Talat Türkoğlu’nun yaşama hakkını korumaya yönelik yükümlülüğünü yerine getirmediği için mahkum oldu. Bunun üzerine avukatları yeniden savcılığa dilekçe ile başvurarak “etkili ve sonuç alıcı bir soruşturmanın” yürütülmesini talep etti, ancak bugüne kadar hiç bir gelişme yaşanmadı.
Kaynak: ETHA