Barış istedikleri için yargılanan akademisyenler, savcının karşılarına çıkardığı tutarsız iddianameye dair savunlarını yaptı: Bu iddianameye 2 bile vermezdim
Barış istedikleri için yargılanan akademisyenler, savcının karşılarına çıkardığı tutarsız iddianameye dair savunmalarını yaptı: Bu iddianameye 2 bile vermezdim
Barış için Akademisyenler bildirisine imza attıkları gerekçesiyle 40 gündür tutuklu bulunan Muzaffer Kaya, Esra Mungan, Kıvanç Ersoy ve Meral Camcı haklarındaki iddianameye dair savunmalarını verdi. Bildirinin ve barış talebinin arkasında durduklarını beyan eden akademisyenler, savcıyı ise sınıfta bıraktı. Baştan sona dayanaksız bir iddianameyi karşılarında bulduklarını beyan eden dört akademisyen de tahliye ve beraatlerini talep etti.
Muzaffer Kaya
Bu iddianameyi notlandırsaydım 2 bile vermezdim. Savcılık iddianameyi Vikipedi’deki yanlış bilgilerle hazırlamıştır. Savcının Vikipedi’den daha ciddi kaynaklara başvurması gerekir.
Barış bildirisi imzaladığımız için 40 gündür tutukluyuz. Bugün bu mahkemede toplumun barış ve ifade özgürlüğü yargılanmaktadır. İddianamede belirtilen çözüm süreciyle, davaya konu suç isnadının bağı kurulmamıştır. Bu iddianameyi notlandırsaydım 2 bile vermezdim. Savcılık iddianameyi Vikipedi’deki yanlış bilgilerle hazırlamıştır. Savcının Vikipedi’den daha ciddi kaynaklara başvurması gerekir. Dolmabahçe Süreci’ni yok saymıştır. Bu nedenle benim bu süreci özetlemem gerekir.
Ülkenin içine düştüğü durumun işaretlerini 7 Haziran öncesi Diyarbakır’daki mitingde patlayan bombayla gördük. Suruç ve Ankara patlamalarında yüzlerce yurttaşımız hayatını kaybetti. Ülkemiz yangın yerine döndü. Bildirinin kalemi alındığı günlerde hükümet 90’lar konseptine geri dönüş yapmıştı. Operasyonlarda yüzlerce sivil öldürüldü. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 350 bin yurttaş evini terk etmek zorunda kaldı. Öldürülen çocukların ölü bedenleri buzdolabında saklandı, bunları hepimiz izledik. Bu yaşananlara dair tek bir soruşturma açılmadı.
Biz, bu ülkenin akademisyenleri, bunca şey yaşanırken sessiz kalmayı onurumuza yediremedik. Bildirimiz hükümete uyarı ve talep içeren bir bildiridir. Ağır insan hakları ihlallerinin durmasını istedik. Bildiri için bize kızabilir, bizi sevmeyebilirsiniz ama bildirimizde hiçbir şekilde terör örgütü propagandası yer almamaktadır. Asıl; bir örgüt yöneticisinin yüzlerce akademisyeni harekete geçirebileceğini iddia etmek mükemmel bir örgüt propagandasıdır.
İddianamede söylediğimiz değil, söylemediğimiz şeyler yüzünden de yargılanıyoruz. Bu hukuken mümkün değildir; nokta. Bildirimizde sahip çıkılan özyönetimler değil, temel insan haklarıdır. Özyonetim ibaresi bir kere bile geçmemektedir. Burada, olmayan bir şeyin olmadığını ispatlamaya çalışıyorum. Bizi bağlayan tek şey hakikat ve vicdanımızdır. İddianamede suç olmayan eylemler suç olarak gösterilmiştir. Kamuoyu oluşturmak demokrasinin gereğidir. Demokratik mücadele alanını ne kadar genişletirsek siyasal şiddet o kadar azalacaktır. ‘BM gözlemcilerinin görevli göndermesine zemin hazırlamak’ diye bir suç olamaz.
Yaptığımız ikinci açıklamayla akademisyenlerin imzalarını geri çekmelerini engellemeye çalıştığımız ileri sürülüyor. İmza attığım için işten atıldım, açıklama yaptığım içinse hapse atıldım. Siyasi iktidarı eleştirip, barış istediğimiz için tutuklandık. Yargının muhalifleri susturma aracı olmasına ortak olmayın! Bağımsız mahkemelerin siyasi sopa olarak kullanılması anayasal bir suçtur ve bu suça ortak olmayacağınızı umuyorum. Önce derhal beraatıma karar verin, yargılama devam edecekse tahliyeme karar verilmesini talep ediyorum.
Esra Mungan
Nazi Almanyası’nda itaat etmeyen aydınların, Sartre’ların geleneğini sürdürüyoruz. O da acilen devleti barış eksenli bir politikaya davet etmektir.
Biz kendi ayaklarımızla ifadeye gitmemize rağmen tutuklandık. İddianamede hiçbir şey görmüyoruz böyle bir iddianameyle nasıl insan tutuklanır? İddianame biterken sadece son kısımda suçlama yer alıyor ama herhangi bir dayanağı bulunmuyor. Bizi tutuklarken hedeflenen ortamı susturmakken, insanların bize desteğiyle tam tersi olmuştur. Tutuklandığımızdan beri bize sahip çıkanların sayısı katlanmıştır.
Bizim devletin parasını yediğimizden bahsedenler sanırım tam ne yaptığımızı bilmiyorlar. Bir akademisyen olarak haftada 55, bazen 60 saatini üniversitede çalışarak geçiren bir insanım. Bu ülkeye titiz dürüst ve yaratıcı üretim yapmak üzere geleceğin potansiyel bilim insanlarını yetiştirmeye çabalayan biriyim.
Biz devlete hitap ettik, çünkü tek yasal muhatabımız devlettir. Devleti o tekmeyle devrilen masaya oturmaya geri çağırdık. Metin devlete meydan okumaktan değil, haklardan bahsetmektedir. Bu ülkede tüm baskılara rağmen 2000’in üzerinde akademisyen bir noktada ortaklaşabilmiştir. Nazi Almanyası’nda itaat etmeyen aydınların, Sartre’ların geleneğini sürdürüyoruz. O da acilen devleti barış eksenli bir politikaya davet etmektir.
Devleti ısrarla barışa davet etme hakkım bulunmaktadır. Haftalardır haksız yere tutukluyuz. İnsanların eşit olarak yaşadığı demokratik bir ülke talep ediyorum.
Kıvanç Ersoy
Savcı işinde gücünde akademisyenlerden kahraman yaratmıştır. Dışarıda bizi destekleyenler ‘Esra’nın kumrularıyız’, ‘Kıvanç’ın denklemleriyiz’ diye nöbet tutuyor. Kimse ‘İrfan Fidan’ın iddialarıyız’ demek istemiyor, değil mi?
Bir matematikçi olarak öncelikle bir metinde tutarlı bir örgü beklerim. Tutarlı bir mantık örgüsü de ancak bütün önermelerin ispatının da verilmiş olmasıyla sağlanabilir. İddianamede bize aydın denilmiş, bunu bir delil olarak kabul edelim. Bizler aydınsak tanım gereği bağımsız düşünceli olduğumuz kabul edilmelidir. Yani aydınsak talimat almamız mümkün değildir. Anayasal bir hakkın kullanımı dahi delil olarak değerlendirilmektedir. Bu açıkça hukuk skandalıdır. Faşizm susma değil söyleme mecburiyetidir.
Bildirimiz ölümlere karşı yaşamı savunmaktadır. Aydın olarak barışı savunmak, ölümlerin olmadığı bir Türkiye’yi savunmak vazifemizdir. 2212 akademisyen olarak biz Türkiye’yiz, bu ülkenin yararına bilim üretmeye çalışıyoruz. Türkiye toplumunun demokrasi mücadelesi tarihinde, bu duruşma salonlarında çok sayıda meslektaşımız yargılandı. Demokrasi, barış, kardeşlik için meslektaşlarımız onurla dimdik durdu, hiçbiri kaçmadı.
Savcı hayali olarak güvenlik güçlerinin işini aksattığımızı söylüyor. Hayır, biz bilim güçlerinin işini aksatıyoruz. Savcı işinde gücünde akademisyenlerden kahraman yaratmıştır. Dışarıda bizi destekleyenler ‘Esra’nın kumrularıyız’, ‘Kıvanç’ın denklemleriyiz’ diye nöbet tutuyor. Kimse ‘İrfan Fidan’ın iddialarıyız’ demek istemiyor, değil mi?
Akademisyenler bağımsız bireylerdir, kimse onları imza atmaya zorlamadığı gibi onları imza çekmeye de zorlayamaz. ‘Devlete meydan okumak’ diye bir suç yoktur. Vatandaş siyasi otoriteyi eleştirebilir. Neye meydan okumak olarak algılanırsa algılansın, pişman değilim. Aydın sorumluluğuyla imza attığım bir metindir. Yine olsa, bu yaşayacaklarımı bilsem, yine imza atar ve 10 Mart’taki metni de yine okurdum. Barışı savunmak haktır, ayrıca vazifemizdir.
Hakkımda ‘kaçma şüphesi vardır’ denmesini hakaret kabul ediyorum. Demokratik Türkiye için bir umut yeşertmek istedik. Bizler vatan haini değiliz, Türkiye’yiz.
Meral Camcı
Toplumsal eşitlik ve barışı kalıcı ve ivedilikle talep etmek suç değildir. Bu üniversiteleri de, bu toprakları da sevme hakkımızı kimse elimizden alamaz. Üniversiteden atılabiliriz ama halka açık ders verme hakkımızı kimse elimizden alamaz! Meltem Gürle’nin Carlos Quijano’dan alıntısıyla: ‘Akademi biat etmez, etmemelidir. Çünkü üniversite memlekettir.’
İddianameye konu olan her iki metin de benim savunmamdır. Sizin iddianameniz, benim ise savunmamdır. Ancak bu iki metin iddianamede eksik ve tahrif edilmiş olarak yer almıştır. Bu yargılamanın da bu süredeki tutukluluğumuzun da hiçbir hukuki yanı bulunmamaktadır. Bilim insanı bir tanıktır sayın hakimler. Tanıdığım tek inisiyatif kendi inisiyatifimdir.
Ezilenden, ötekileştirilenden yana olmak suç değildir. Ben bir halk çocuğuyum, emekçi bir ailenin çocuğuyum. Bu topluma borcum var. İnsanlar ‘temizlik operasyonunda’ temizlenen toz kir pislik değildir. Üniversiteler de her fırsatta hizaya çekilecek, muktedir söylemini papağan gibi tekrarlayacak mecralar ve kişiler değildir. Bu operasyonlarda kaybolan, insanla birlikte hayvan, doğa, mimari, tarih ve kentin belleğidir. Toplumsal eşitlik ve barışı kalıcı ve ivedilikle talep etmek suç değildir. Bu üniversiteleri de, bu toprakları da sevme hakkımızı kimse elimizden alamaz. Üniversiteden atılabiliriz ama halka açık ders verme hakkımızı kimse elimizden alamaz!
Meltem Gürle’nin Carlos Quijano’dan alıntısıyla: ‘Akademi biat etmez, etmemelidir. Çünkü üniversite memlekettir.’
Sendika.Org