10 Ekim ile ilgili hiçbir soruşturmada katliamın faillerinin cezalandırılmasına ilişkin adım atılmazken son olarak görevli kolluk amirleri hakkında soruşturmaya izin verilmedi
10 Ekim Ankara Katliamı’na ilişkin yürütülen soruşturmaların hepsinde katiller aklanmaya çalışılıyor. Hiçbir soruşturmada katliamın faillerinin cezalandırılmasına ilişkin adım atılmazken son olarak görevli kolluk amirleri hakkında soruşturmaya izin verilmedi. Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şube Başkanı Murat Yılmaz bu karara itiraz etti
10 Ekim’de DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla yapılması planlanan Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’nin kana bulanmasının ardından işletilen hukuki süreçte yalnızca katillerin aklanması hedefleniyor. Son olarak görevli kolluk amirleri hakkında soruşturma yürütülmesine izin verilmedi. ÇHD Ankara Şube Başkanı karara itiraz ederken soruşturma kapsamında ifade veren polislerin hepsi ifadelerinde sorumlu olmadıklarını, katliamı gerçekleştirenlerin takip edildiğini Ankara’da yalnızca 50 dakika kaldıklarını söyledi. Güvenlik Şube Müdürü Adem Arslanoğlu ifadesinde şöyle dedi:
Patlamayı gerçekleştiren teröristler Suriye, Gaziantep, Osmaniye, Adana, Aksaray güzergahından Ankara’ya kadar gelmişler. Teröristler Gaziantep Valiliği, Gaziantep MİT Bölge Başkanlığı, Gaziantep İl Jandarma Komutanlığı ve Gaziantep İl Emniyet Müdürlüğü’nün sorumluluk alanındayken, neden tespit edilmediler ve yakalanmadılar.
Yaralıların üzerine gaz bombası atılması, plastik mermi sıkılması emrini verenlerle emri uygulayanlar soruşturmaya izin verilmediği için yargılanamayacak.
Valilik soruşturma izni vermedi
10 Ekim’de görevli olan polisler hakkında da iki başlıkta inceleme yapıldı.İlk olarak yeterli tedbirin alınıp alınmadığı soruşturulurken ikinci başlıkta bombaların patlamasının hemen ardından yaralılara biber gazı ve plastik mermi ile saldırılması incelendi. Müfettişler ilk başlıkta Emniyet Müdürü ve şube müdürlerinin soruşturulmasına izin verilmesini önermelerine rağmen Ankara Valiliği İl İdare Kurulu reddetti. İkinci başlıkta da müfettişler soruşturma izni verilmesine gerek olmadığına karar verdi. Yürütülen ön incelemede Ankara İl Emniyet Müdürü Kadri Kartal, Ankara İl Eminyet Müdür Yardımcısı Cemal Dalkılıç, İstihbarat Şube Müdürü Cihangir Ulusoy, Terörle Mücadele Şube Müdürü Hakan Duman, Güvenlik Şube Müdürü Adem Arslanoğlu, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde Büro Amiri Hüseyin Özgür Gür, Çevik Kuvvet Şube Müdürü Yılmaz Ergan, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde Komiser Yardımcısı Burakhan Kaya, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde Görevli Polis Memuru Emre Erden, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde Görevli Polis Memuru Abdullah Kara, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde Görevli Polis Memuru Samet Kapıcı hakkında ön inceleme yapıldı. Soruşturma kapsamında da İstihbarat Şube Müdürü, Güvenlik Şube Müdürü ve Ankara İl Emniyet Müdürü görevden uzaklaştırıldı.
Ancak soruşturmadaki hukuksuzluk bitmedi. Soruşturma kapsamında ifade veren tüm polisler, MİT’in, TSK’nın ve Emniyet’in gerekli önlemleri almadığını söyledi. Soruşturmada 10 Ekim Katliamı’nı gerçekleştiren Yunus Emre Alagöz’ün ve diğer şüphelilerin dinlendiği ifade edilirken dinlemeler sonucunda ilgili yerlere herhangi bir bildirim yapılıp yapılmadığı kapsam dışında bırakıldı.
Mitinge katılanlar değil devlet kurumları korundu
Soruşturma dosyasında yer alan ifadeler, mitinge katılanları değil de “marjinal gruplardan” devlet kurumlarını korunduğunu gösterdi. İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin ön inceleme raporunda, mitinge katılanlara dönük bir saldırının değil polise yönelik olası bir saldırının tedbirlerinin alındığı ifade edildi.
10 Ekim Katliamı’na ilişkin polisler hakkında soruşturma izni verilmemesine ÇHD Ankara Şube Başkanı Av. Murat Yılmaz itiraz etti. Yılmaz, itiraz dilekçesinde polislerin mitinge dönük bir saldırıdan haberdar olduğu şu ifadelerle belirtildi:
Toplanma saatinin değiştirilmesi gerekçesi olarak her ne kadar “ulaşım sağlayacak diğer vatandaşların mağduriyetinin engellenmesi” amacıyla gerçekleştiği iddia edilse de; mitinge ilişkin saat ve polislerin yerleştirileceği noktalara ilişkin planlamalar yapılırken soruşturulan kolluk güçlerinin bir saldırı gerçekleşeceğine dair bilgisi olduğunu göstermektedir.
Katliamın ardından açığa çıkan diğer verilerle birlikte değerlendirildiğinde bir katliam yaşanabileceği istihbaratına sahip olan kolluk yetkilileri toplanma alanına dair sorumluluk almak istemezken aşağıda ifade edileceği üzere, gösteri yürüyüşüne yönelik istikrarlı bir biçimde görülen kolluğun çeşitli biçimlerde gerçekleşen engelleme/toplantı gösteri yürüyüşüne dair hak ihlali niteliği taşıyan pratikleri yaşanmamıştır.
Miting gerekçesiyle yolların erken kapatılması durumunda vatandaşın mağdur olacağı gerekçesiyle miting olurunu saat 12.00 itibariyle veren idare yolların kapanmamasını sağlamak üzere dahi alanda kolluk kuvveti bulundurmamıştır. Tıpkı Suruç Katliamı’nda olduğu gibi katliam bölgesinde tek bir polis dahi bulunmamıştır.
İtiraz dilekçesinde yaralıların olduğu bölgeye polisin biber gazlı ve plastik mermili saldırısına ilişkin de şöyle denildi:
Fotoğraflar incelendiğinde görevli polis memurlarının alanın güvenliğini sağlamak veya yaralılara yardım etmek maksadıyla olay yerine gelmedikleri aksine olay yerine zarar verdikleri, yaralılara yardım eden kişilerin yardım etmelerine attıkları gaz bombası, gaz fişeği, plastik mermilerle, sıktıkları tazyikli su ile engel oldukları bu sebeple de yaralılara zamanında müdahale edilemediği için bir çok kişinin ölümüne sebebiyet verdikleri açıktır.
Katliamın hemen ardından DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, Başbakan Ahmet Davutoğlu, dönemin İçişleri Bakanı Selamı Altınok ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında yaptığı suç duyurusu reddedilmişti.
Sendika.Org/ Ankara