Düzeyi ne olursa olsun yazarak düşünmek ve düşünerek yazmak bireysel ve toplumsal anlamda ulaşılması gereken en güzel gelişim aşamalarındandır Hakaret etmediğimiz, küfretmediğimiz, özel hayata dair bir şeyleri paylaşmadığımız sürece ve elbette yasalara uygun davrandığımız sürece, her türlü düşüncemizi açıkça söyleyebilir ve yazabiliriz. Eleştirmek, beğenmemek ya da beğenmek, seçenekler sunmak, protesto etmek, düşünceyi söylemek ya da […]
Düzeyi ne olursa olsun yazarak düşünmek ve düşünerek yazmak bireysel ve toplumsal anlamda ulaşılması gereken en güzel gelişim aşamalarındandır
Hakaret etmediğimiz, küfretmediğimiz, özel hayata dair bir şeyleri paylaşmadığımız sürece ve elbette yasalara uygun davrandığımız sürece, her türlü düşüncemizi açıkça söyleyebilir ve yazabiliriz.
Eleştirmek, beğenmemek ya da beğenmek, seçenekler sunmak, protesto etmek, düşünceyi söylemek ya da yazmak aşağılamadan, rencide etmeden, kişilik haklarına zarar vermeden yapıldığı sürece sadece “Düşünceyi söyleyerek ve yazarak ifade etme özgürlüğüdür. Ve Anayasa ile güvence altına alınmıştır.”
İlgili yasalarda belirtilen hukuki normlar içinde her türlü düşünce ifade edilebilir ve edilmelidir. Çoğu düşüncelerin “zararlı” olma biçimi ise fiile geçmesi ile suça dönüşür.
Bazı sapkın düşüncelerin ve ilgili yasada belirtilen fiile dönüşmese dahi suç olan düşüncelerin sözlü ve yazılı olarak paylaşılması elbette suç teşkil eder/etmelidir. Ama ortalama düşünen bir insan paylaştığı düşünce ürünü söz ve yazılarının suç unsuru taşıyıp taşımayacağını zaten bilir. Kaldı ki; ilgili devlet birimleri suç teşkil eden unsurları bilişim suçları ile değerlendirmektedir.
Lakin öyle bir korku ortamı yaratılmış durumdadır ki; çoğu kişi bırakınız suç unsuru taşımayan düşüncelerini paylaşmayı, paylaşılan yazılı düşüncelere dahi yorum yapamaz, katılamaz ve hatta feysbuk diliyle söylersek “beğen” butonuna basamaz duruma gelmiş/getirilmiştir.
Sanal iletişim ortamlarda söz konusu bu durumun yansımaların çok net olarak görebiliyoruz. Korkutma denilen yöntem, algı yönetiminin çeşitli uygulamalarını kullanılarak farklı düşüncelerin çok sayıdaki kişiye ulaşmasını sağlamaya engel olmanın bir yöntemi gibi kullanılmaktadır. Dolayısıyla “ortalama” insanların yani diğer anlamda kamuoyu oluşturduğunda bir güç olabilecek kitlelerin etkileşimde bulunmalarının ve herhangi bir konu ilgili olarak bir uzlaşma ve eylem birliği oluşturmalarının istenmiyor oluşu ile ilgilidir.
Bunun tipik örneğini bugünlerde “paylaşımlarım suç unsuru taşıyacak biçimde kullanılamayacaktır” anlamına gelen trolleme sonucu davranışlar olarak yoğun şekilde izleyebiliyoruz.
Buradaki büyük resim ve esas konu, korkunun korkutmaya dönüştürülerek bir yönetme, korkmanın ise bir yönetilme biçimi olduğu ve bunun kullanışlı bir hale dönüştürüldüğüdür.
Pratikte en kullanışlı korkutma malzemesi “terör örgütü” ilişkilendirmesi korkusu olurken, son yıllardaki bir suç isnat etme ve bir dosyaya dahil etme uygulamaları, mahkemelerin birçok davadaki tutumları da buna eklenince insanların korkuyor olmaları daha kolay anlaşılabilmektedir.
Oysa insanlar düşünerek sonra daha farklı şeyler düşünerek ve bu düşündüklerini konuşarak ve elbette yazarak gelişirler. Düzeyi ne olursa olsun yazarak düşünmek ve düşünerek yazmak bireysel ve toplumsal anlamda ulaşılması gereken en güzel gelişim aşamalarındandır.
Yazarak paylaşmayı korkuyu kullanarak engellememek, aksine bunu olabildiğince desteklemek gerek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.