Bilinmelidir ki, bunca bedel verildikten sonra, ekonomik eşitsizliklerin sürdüğü, sosyal adaletin sağlanmadığı bir Öz Yönetim, hendeklerin ardını asla tatmin etmeyecektir. Anadil üzerinde yasaklar ve kültürel haklara dair kısıtlamalar tümüyle kaldırılsa, öne sürülen taleplere ilişkin kazanımların tamamı elde edilse bile, tüm bu kazanımlardan en fazla bir sene sonra hendeklerin ardında direnenlerin gündemi bugüne kadar çözüm bulunamayan, […]
Bilinmelidir ki, bunca bedel verildikten sonra, ekonomik eşitsizliklerin sürdüğü, sosyal adaletin sağlanmadığı bir Öz Yönetim, hendeklerin ardını asla tatmin etmeyecektir. Anadil üzerinde yasaklar ve kültürel haklara dair kısıtlamalar tümüyle kaldırılsa, öne sürülen taleplere ilişkin kazanımların tamamı elde edilse bile, tüm bu kazanımlardan en fazla bir sene sonra hendeklerin ardında direnenlerin gündemi bugüne kadar çözüm bulunamayan, örnek bir pratik geliştirilemeyen konular olacaktır
Suriçi’nde, sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde direnen yoksul halk çocuklarına, Kürt Siyasi Hareketine bağlı belediyelerin sunduğu özyönetim perspektifi nedir? İdari alanda, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi temel alanlarda sunduğu pratik önermeler nelerdir bilen var mı? Suriçi’nin yoksul direnişçileri, ne tür bir kent modeli için direniyor mesela, bunun cevabını verebiliyor mu, bunu bir vizyon olarak ortaya koyabildi mi Kürt Siyasi Hareketi’ne bağlı yerel yönetimler?
Yaklaşık 15 yıldır aralıksız olarak yönetimini üstlendiği yerellikler olmasına rağmen, yerel halk meclisleri yoluyla yönetime katılım süreçlerinin artırılması, toplumsal cinsiyet eşitliği, Kürtçe’nin kamusal alanda etkin hale getirilmesi gibi daha çok sosyal alana içkin ilerlemeler dışında mekâna, üretim pratiklerine, kamusal hizmet sunumuna dair örnek bir model hayata geçirebilmiş midir?
Fotoğraf: Muhammed Bilben
Bedenini ölüme yatıran kadınlar, dağları kendine mesken edinen gençler ve her daim direnen, boyun eğmeyen bir toplum gerçekliğine yaslanan bir hareketin tabanının oyunu alarak seçilen yerel birimlerin, inşa ve pratik kabiliyeti bu mudur? Toplumu yönlendirmesi, öncü olması, sorunlarına çözüm bulması, çözüm üretmesi gereken yerel yönetimler, toplum dinamiğinin gerisinde kalmaya başladıysa yapılması gereken nedir?
Kısa ve net; yapılması gereken şuan için Kürdistan belediyelerinin çoğunluğunun içinde bulunduğu durumu tüm açıklığıyla ortaya koymak, sergilenen yönetim anlayışının değişmesi, bizzat tabii olunan hareket tarafından mahkûm edilmesi yönünde basınç oluşturmaktır.
Amed’e gidecek olanlar, kentin çeper bölgelerinin, son 15 yılda yapılmış binlerce yüksek katlı konutla, villalar ile bezenmiş durumda olduğunu, “Neoliberal Kentleşme” mefhumunun, Ekolojik Toplum teorisini savunan bir siyasal hareketin yönetimde olduğu bu kentte vücud bulduğunu üzülerek fark edecektir. Sadece Amed değil, hemen her belediyede farklı miktarlarda da olsa benzer manzarayla karşılaşılacaktır.
Özellikle, bu yazıdaki eleştirilerin esas olarak odağında yer alan küçük ve orta ölçekli belediyelerde, yerel yönetimlerin “icraatları”, sınırlı sayıdaki istisna dışında, kaldırım taşı döşeme, yol asfaltlama, tabelaları Kürtçe’ye çevirme gibi yüzeysel pratiklerle sınırlı kalmaktadır. Ne yazık ki!
Yarın, Suriçi teslim alınamadığında, halkın onurlu direnişi galip geldiğinde, çetelerin tarihi ve kültürel alanlara, yaşam alanlarına yaptığı ağır saldırıdan dolayı, Kobané’de olduğu gibi bir yeniden inşa sürecinin gerekliliği açıktır. Bu durumda sormak gerekli; Yeniden inşa süreci sonrasında, tarihi Suriçi bölgesi, kent çeperindeki ucubelere mi dönüşecek? Yeniden inşa kültürel yıkımla mı sonuçlanacak? Yeniden inşa sürecinde, Suriçi’ndeki, kültürün ve tarihsel birikimin mekana yansıması ile oluşan özgün doku, yerini patates baskı ile üretilen, parsel bazında yükselen kimliksiz konut alanlarına mı bırakacak? Partili müteahhitler, partili üst kalburdan seçmenler buraları yüksek katlı konutlarla, otellerle süslemeye mi başlayacak?
Var mıdır mesela Suriçi’ne ya da özyönetim ilan edilen diğer alanların yeniden inşa sürecine dair yol haritası veya yöntem tartışması? Yoksul gençlerin fedai direnişi zaferle sonuçlandığında ulaşım, barınma, sağlık ve en önemlisi üretim gibi temel konu başlıklarına yönelik eylem planı nedir?
“Oralarda çatışma var ve evet insanların can güvenliği yok, belediyelerimiz bu soruna odaklanmış durumda, o yüzden bu soruların şuan sorulması etik değil!” diyenler çıkabilir.
Yine de sormak, sürekli sormak lazım. O halde, mutlak bir barış ortamı yaratmasa da (Kürdistan gibi bir coğrafyada bu ne kadar mümkün, tartışmak gerekir) karşılıklı ateşkesin olduğu, herhangi bir çatışmanın uzun süre boyunca kentlerde yaşanmadığı süre boyunca, bahsedilen konu başlıklarında herhangi bir örnek pratiğin sergilendiği bir kentsel alan var mı?
Cevap? Hep birlikte düşünelim.
Bugün, artık Kürt siyasi hareketine bağlı yerel yönetimlerin eleştirilmesi, yapılan uygulamalar nedeniyle ciddi özeleştirilerin verilmesi gereken gündür. Mevcut savaş konseptinin hüküm sürdüğü kentsel alanlar dışında, ciddi herhangi bir direniş veya toplumsal eylemliliklerin sergilenmediği onlarca belediyede, koşullar zorlanmamış, hâkim iktidarın yerel yönetim pratiklerine benzer anlayışlar sergilenmiştir. Mekânsal düzlemde ve ekonomik ilişkiler bağlamında gözlenen bu benzerlik, başta on yıllardır süren Kürt Özgürlük Hareketi direnişine, sonrasında ise Özyönetim ilanları için hendeklerin ardında direnen Kürt halkına yapılmış bir ayıptır! Tam da bu nedenle, Kürdistan’da yerel yönetimlerin çoğunluğunda hâkim olan anlayış eleştirilmeli, bundan kaçınılmamalıdır.
Bilinmelidir ki, bunca bedel verildikten sonra, ekonomik eşitsizliklerin sürdüğü, sosyal adaletin sağlanmadığı bir Özyönetim, hendeklerin ardını asla tatmin etmeyecektir. Anadil üzerinde yasaklar ve kültürel haklara dair kısıtlamalar tümüyle kaldırılsa, öne sürülen taleplere ilişkin kazanımların tamamı elde edilse bile, tüm bu kazanımlardan en fazla bir sene sonra hendeklerin ardında direnenlerin gündemi bugüne kadar çözüm bulunamayan, örnek bir pratik geliştirilemeyen konular olacaktır.
O gün geldiğinde, örneğin, tarımsal üretimin yeniden canlandırılması yoluyla kırsal alanın güçlendirilmesi, endüstriyel üretimin her kademede örgütlenmesi, Castells’in deyimiyle kolektif tüketim araçları olan eğitim, sağlık, konut, ulaşım gibi hayati konulara dair kamucu bir perspektifle çözümlerin sunulması, toplumsal adaletin mekandaki tezahürü haline gelmiş kent mekanlarının inşası gibi yakıcı konu başlıkları özyönetimlerin esas gündemi olacaktır.
Bu nedenle, bugünden eleştirmek, inşa süreçlerini işaret etmek ve yönetimine sahip olunan kentlerde, iktidar zihniyetinin mekândaki izlerini ifşa etmek, kentsel siyaset araçlarından ve tabii olduğu siyasi hareketin öne sürdüğü paradigmalardan bir haber olarak yürütülen yerel yönetim anlayışının eksiklik ve yetersizliklerini ortaya koymak ve tartışmaya açmak, uğruna bunca bedel ödenen özyönetim kavramının layıkıyla ete kemiğe bürünmesine katkı sağlayacaktır.
Bu da, hendeklerin ardına gidememişler olarak, onlara ve onurlu direnişlerine borcumuz olsun.