Gün geçmiyor ki, Türkiye’yi yöneten zihin kodlarının tezahürlerini görmeyelim. Nitekim geçen hafta şu vecizeleri de işittik: “Peki, Sünnilere ne olacak? Orada Sünni Araplar, Sünni Türkmenler ve Sünni Kürtler var. Onların güvenliği ne olacak?” Yandaş medyada paçalardan akan “mezhepçiliğe” epeydir tanıklık ediyoruz. Lakin yangına körükle gitmek başka. Zira artık Irak’ı parçalamayı da göze alarak “Sünnistan” kurma […]
Gün geçmiyor ki, Türkiye’yi yöneten zihin kodlarının tezahürlerini görmeyelim. Nitekim geçen hafta şu vecizeleri de işittik: “Peki, Sünnilere ne olacak? Orada Sünni Araplar, Sünni Türkmenler ve Sünni Kürtler var. Onların güvenliği ne olacak?”
Yandaş medyada paçalardan akan “mezhepçiliğe” epeydir tanıklık ediyoruz. Lakin yangına körükle gitmek başka. Zira artık Irak’ı parçalamayı da göze alarak “Sünnistan” kurma projesi ayan beyan ilan edilmekte. Gerçekleşmesi de sürdürülmesi de pek mümkün görünmüyor. Tersine zaten ateş topuna dönmüş bölgeyi Türkiye’yi saracak şekilde cehennemlik kılabilecek potansiyeller barındırıyor.
Türkiye, geçen sene IŞİD istilasının yarattığı koşulların eseri olarak Irak’taki Başika bölgesine 50-60 eğitmen yollamışken; bu varlığı yüzlerce asker ve onlarca tank ve ağır silahlar eşliğinde kalıcı bir üsse dönüştürecek hamleyi yaptı. Ankara bu üsle Musul’a yakın durup oyunun parçası olmayı umarken, yıllardır Irak’ın kuzeyinde yapılanmış PKK’yi de hedefliyor. Suriye’de alınan darbelerden sonra oyunun yönünü değiştiren bu hamle, şimdilik tutmuş görünüyor. ABD’nin temkinli duruşu eşliğinde “egemenlik haklarım çiğneniyor” diye haykıran Bağdat’ın, Rus desteğiyle BM Güvenlik Konseyi’nde açacağı cephe püskürtülebilir. Lakin Irak’ta yaratacağı reaksiyonun Bağdat sokaklarındaki Türkiye karşıtı eylemlerle sınırlı kalmayacağı aşikâr.
Hesap; Bağdat’ın Kuzey Irak’ı bir daha yönetemeyecek olması ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KBY) kolaylaştırıcılığında kurulacak bir Sünnistan’ın hamiliği. İlk bakışta çantada keklik. Peki, hakikaten öyle mi?
Akıbeti tartışmalı. Peşmerge gücü “Kürdistan toprağı” gördüğü yerlerde var olur da, ötesine (Musul’un kurtarılmasına) fazla karışmak istemez. KBY Başkanlık Divanı Başkanı Fuad Hüseyin’in bu ay Erbil- Washington ve Ankara arasında IŞİD’le mücadele için üçlü toplantıyı duyururken, “Konu iyi değerlendirilmeli. Irak ordusunun da operasyonda yer alması gerek” vurgusu manalı. KBY’nin PKK’ye fazla yüklenmesi ise sahadaki durumu bilenler açısıdan imkânsız.
Bu, son tahlilde komşu ülkenin egemenlik haklarının göstere göstere çiğnendiği örtülü bir işgal olarak algılanacak. Türkiye’nin hakiki hedefinin IŞİD olmadığı sorularını artıracak. Emperyal hevesleri iç siyasette pazarlamak kolay. Irak’ın “normal bir ülke olmadığı” tezinin alıcısı haklı olarak çok. Lakin Kürt illerinden dünyaya yansıyan manzara maalesef bizim de öyle pek “normal” bir ülke olmama yolunda ilerlediğimizi gösteriyor.
ABD’nin bölgede siyasal İslamla dansı üzerinden ulus devletleri yeniden kurgulama stratejisine, “neocon-Türklük” sosuyla müdahil olmanın sonu hayırlara vesile değil. Emperyal heveslerin Arap-Kürt-Türk savaşı çıkartmasından endişelenmek için artık daha fazla sebebimiz var.