Saray-AKP mahallesinde kavganın fitilini ateşlendi. Yandaş medya yazarları birbirine girdi, tehdit ve ithamlar havada uçuştu. 1 Kasım’dan sonra “hesaplaşma” ufukta göründü
Gül-Arınç ikilisinin huzursuzlukları, Yeni Şafak’ın kampanyası ve Erdoğan cephesinin Star üzerinden verdiği sert yanıtlar Saray-AKP mahallesinde kavganın fitilini ateşledi. Yandaş medya yazarları birbirine girdi, tehdit ve ithamlar havada uçuştu. 1 Kasım’dan sonra geniş kapsamlı bir “hesaplaşma” ufukta göründü
Yeni Şafak gazetesinin kaçma eğilimi gösteren AKP tabanına yönelik geliştirdiği “Başka Türkiye yok” kampanyası ve eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın açıklamalarıyla birlikte Saray-AKP mahallesinde ısınan sular kaynama yapmaya başladı. Gerilim, 1 Kasım seçimlerinden sonra şiddetli bir çatışmanın işaretlerini veriyor.
“Saray’ın sesi” Star gazetesinde Hüseyin Gülerce, Bülent Arınç-Abdullah Gül ikilisine açık cephe açarken, Hasan Öztürk ve Yeni Akit’ten Abdurrahman Dilipak ona destek verdi. Ahmet Kekeç’in hedefinde ise Gül’e yakın çizgisiyle bilinen Taha Akyol ve son açıklamaları vardı. Yine Star gazetesinden Ahmet Taşgetiren “kardeş kavgası” nitelemesiyle gerilimin dozunu düşürmeye gayret ederken, Yeni Şafak’tan Abdülkadir Selvi ise Yeni Şafak’a “Saçmalamayın” diyen Cem Küçük’e aynı dozda yanıt verdi.
İçe dönük birlik çağrısından iç gerginlik çıktı: Star ve Yeni Şafak’ta kampanya kapışması
Cem Küçük geri kalır mı… ‘İhanet edenlere’ tehdit, Yeni Şafak’a ‘saçmalamayın’ çağrısı
Taha Akyol: ‘Koalisyon zor, iç savaş maalesef mümkün’
Gülerce’den Arınç-Gül ikilisine çağrı, suçlama, tehdit
17-25 Aralık Operasyonu sonrası Tayyip Erdoğan ile saf tutan AKP medyasının önemli kalemlerinden Hüseyin Gülerce, Arınç-Gül ikilisine açıktan cephe alan bir yazı kaleme aldı. Arınç’ın Erdoğan’ı eleştirip CHP’yi olumlamasına, Abdullah Gül’ün Demirtaş’a başsağlığı dilemesine ve “AKP içinden doğacak beşinci parti” iddialarına değinen Gülerce, “AKP tabanını üzen” ikiliye açıktan “seyirci kalın” çağrısı yaptı. Gülerce, yazısını Gül-Arınç ikilisine yönelik çağrı, suçlama ve tehdidin iç içe olduğu cümlelerle bitirdi:
Doğan medyası, bir savaşın medya cephesi gibi Cumhurbaşkanına, AK Parti’ye karşı yalınkılıç gidiyor. Ve siz onların kanalına, bir limana sığınır gibi gidiyorsunuz. Terörün milletimizin canını yaktığı sırada HDP’yi şirin göstermeye çalışan bir kanalda konuşuyorsunuz… Hem de ‘seçim arifesinde partime zarar verecek hiçbir şey konuşmam’ diyerek konuşuyorsunuz… ‘Davanın menfaati için bana düşen kenara çekilmektir’ diyorsunuz, ama kenarda değil ekranlarda görünüyorsunuz. Sayın Gül ve Sayın Arınç, Gezi olaylarından 17/25 Aralık’a, en lazım oldukları zamanda Sayın Erdoğan’ın yanında olmadılar. Dileriz duruşlarıyla, siyasetin tezgâhlarında hırpalanmaz, itibar kaybına uğramazlar.
Dilipak da ‘hesaplaşma’ dedi, Arınç ve Gül’ü uyardı
Yeni Akit gazetesinden Abdurrahman Dilipak da köşesinden Arınç’ı hedef aldı. “Ah Arınç ah.. Güzel hatıralarla anılmak vardı. Gerek var mı idi seçime günler kala bu şekilde ekrana çıkmaya” diyerek yazısına başlayan Dilipak, Abdüllatif Şener ve İdris Naim Şahin örnekleriyle hareketten kopanların hoş görülmediğine dikkat çekti, üstü kapalı tehdit mesajı gönderdi. Gerilimde iki kesim tarafından da dillendirilen “1 Kasım sonrası hesaplaşma” Dilipak’ın yazısında da yer aldı:
Ankara’da, İstanbul’da birtakım mahfiller bir süreden beri harıl harıl çalışıyorlar. Bu tezgahta adı geçen daha bir sürü isim var. Halen AK Parti içindeki isimler de var. İlk hedefleri seçim, sonra seçim sonuçlarına göre alternatif planlar servis edilecek gibi. Herkesin bir hesabı var, tabi ki Allah’ın da bir hükmü var.
(…)Sitem ederek, aba altından sopa göstererek, başka yerlere çekilecek göndermelerle hedeftekilerden daha çok, sözün sahipleri zarar görür. Bu sözler bumerang gibi döner sahibini vurur. Birilerinin tahriklerine, dolduruşlarına gelmemek gerek.
(…)Keskin sirke küpüne zarar verir. Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir. Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da var. Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı. Bu arada; birilerine olan öfkemiz sakın bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin de. Bazen insan haklı iken haksız duruma da düşebilir. Hem zaten haklı olmak, başkalarına haksızlık yapma hakkı vermez ki.. Benden söylemesi.
Taşgetiren sızlanıyor: Herkes el ele tutuşsun ne olur…
Star gazetesinin bir diğer ağır ismi Ahmet Taşgetiren ise gerilimi dindirmeye yönelik bir dil kullanmaya gayret etti. Arınç-Gül ikilisinin ne yaptığını bilmeden hareket etmeyeceğinin altını çizen Taşgetiren şöyle yazdı:
AK Parti’nin ana gövdesi açısından bakıldığında bu simaların birlikte duruşunun misyonun sağlıklı yürümesi açısından hayati önem taşıdığını düşünüyorum. Ama baktığımızda ‘Bir hadise var can ile canan arasında’ türünden bir manzarayı da seyrediyoruz.
İşin içine medya simalarımız da giriyor. Bizim yazdıklarımız, bizleri ayrıştırıyor, onunla kalmıyor, Ak Parti’nin bu öncü simalarının etrafında taraftarlıklar oluşmasına ve bu taraftarlıkların mesafeleri derinleştirmesine sebep oluyor. Erdoğan ve Arınç etrafında ‘O haklı-o haklı’ tarzında yığılmalar olsa, bunun Erdoğan ve Arınç’ın birlikte omuz vermesi gereken misyona herhangi bir katkısı olur mu?
(…)Derim ki Gül, Arınç ve başka yol arkadaşları, içerde kalmalı.
İlk günkü aşkla, birbirine olan ihtiyaçla el ele tutuşulmalı.
Eleştiriler dost zeminlerde ve ancak birbirine katkı niteliğinde olmalı.
Değilse ok değil gül atılsa yaralayıcı olur.
Star gazetesinin yazarları Ahmet Kekeç ve Hasan Öztürk ise Abdullah Gül’e yakınlığıyla bilinen ve Zaman’a verdiği son röportajında “iç savaş” endişesi taşıdığını söyleyen Taha Akyol’u hedef aldı. Akyol’un “Erdoğan’ın kutuplaştırıcı dilinden” rahatsız olduğunu ancak bu dile yol açan siyasal tutumu sorgulamamasını eleştiren Kekeç şöyle dedi:
Değerli Taha Akyol da ‘AKP’ diyenler kervanına katılmış. Düne kadar ‘AK Parti’ydi. Yolları ayırınca, hitabını da değiştirdi. Koskoca adamın tamah ettiği şeye bakın… ‘Ayıp’ diyeceğim ama gerek yok. ‘Değer mi Taha Bey?’ diyorum.
‘İşler yolunda gitmiyor’ endişesi
“İşlerin yolunda gittiğini kim söyleyebilir?” serzenişiyle yazısına başlayan Öztürk ise “iç savaş” kavramının uluorta kullanılmaya başlandığını ve laçkalaştığını ifade etti. 1 Kasım seçim sonuçlarının AKP iktidarının geleceği için öneminden söz eden Öztürk içerden yapılan eleştirileri şöyle yorumladı:
Tam da böyle bir ortamda, ‘dost ateşi’ altına alınıyorlar!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘ölümüne’ savunduğunu düşünen bazı çevreler öyle salvolarla ‘erozyon’ etkisi oluşturuyor ki sormayın!Bir de ‘abi kardeş’ ilişkisi içinde olduğunu düşündüğümüz yılların yol arkadaşlarının karnında tuttuklarını boşalttıkları bir süreçten geçiyoruz.
1 Kasım seçimlerine giden son virajda ‘dost ateşi’ nedeniyle ağır yara alınmasından endişe ediyorum. Böyle bir ortamda, ‘ben daha çok…’ edasıyla atıp tutanların, yazıp çizenlerin bir anlığına da olsa geriye çekilip, ‘Doğru olan bu mudur?’ sorusunu sormasını bekliyorum.Son birkaç gün içinde Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘dost ateşi’ ile vurulursa, bedelini hepimiz ödeyeceğiz!
İşlerin çok yolunda gitmediği kaygısını bugünlerde daha fazla hissediyorum.
Selvi’den Küçük’e yanıt: “Erdoğan’ı mı suçluyorsun vicdansız adam!”
Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi ise Star gazetesinden Cem Küçük’e yanıt verdi. Küçük’ün “Kabataş kurgusu” sözüne ve “Yeni Şafak uzlaşma saçmalığından vazgeçsin” çağrısına tepki gösteren Selvi, Kabataş olayının ilk olarak 11 Haziran’da Tayyip Erdoğan tarafından dillendirildiğini hatırlattı, “O zaman kurguları Erdoğan mı yaptı?” diye sordu ve ekledi:
‘Kabataş kurguydu diyen Cem Küçük, o zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da kurgu yapmakla suçladığının farkında mısın? Vicdansız adam.
Geziciler bundan rahatsız olabilir. Peki sana ne oluyor?
Hepsini anladım da, Yeni Şafak’ın ‘Başka Türkiye yok’ kampanyası seni niye rahatsız etti?
Sendika.Org