Türk devleti 30 Ekim 2014 tarihinde Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek için savaşı başlatma kararı almıştır. Zaten bu nedenle Önder Apo’nun çabaları sonucu ortaya çıkan Dolmabahçe Mutabakatı yok sayılmış, İmralı ile görüşmeler yedi aydır yaptırılmamıştır. 7 Haziran seçimlerinden HDP’nin başarıyla çıkması bu savaş kararını daha da kesinleştirmiş ve 24 Temmuz’da topyekün bir imha savaşı yürürlüğe […]
Türk devleti 30 Ekim 2014 tarihinde Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek için savaşı başlatma kararı almıştır. Zaten bu nedenle Önder Apo’nun çabaları sonucu ortaya çıkan Dolmabahçe Mutabakatı yok sayılmış, İmralı ile görüşmeler yedi aydır yaptırılmamıştır. 7 Haziran seçimlerinden HDP’nin başarıyla çıkması bu savaş kararını daha da kesinleştirmiş ve 24 Temmuz’da topyekün bir imha savaşı yürürlüğe konulmuştur.
AKP Hükümeti, gerillanın IŞİD ile birçok cephede savaştığını, gençlerin daha çok Rojava’ya gittiğini düşünerek gerillanın saldırılar karşısında fazla bir şey yapamayacağını sanmıştır. Ancak gerilla AKP’nin beklemediği düzeyde sert bir direniş göstermiştir. Bu durum çatışmaları şiddetlendirmiştir. Öyle ki, asker ve polis aileleri bile bu savaşın vatan savunması olmadığını, çocuklarının iktidar savaşı nedeniyle öldüğünü söylemişlerdir. Türkiye’de birçok çevre de savaşın “Saray’ın savaşı” olduğunu bildiğinden bu savaşa karşı çıkmıştır. Yine birçok kesim Türkiye içinde ateşkes çağrısı yapmıştır. Uluslararası birçok siyasi çevre de Ortadoğu’daki kaosu daha da ağırlaştıracağından Türkiye’deki savaşın durdurulmasını istemişlerdir. Kürt Özgürlük Hareketi çift taraflı olur ve Önder Apo ile müzakere yapılırsa ateşkesin olabileceğini belirtmiştir. Ancak AKP Hükümeti sonuna kadar savaşacaklarını söylemiştir. Kürt Özgürlük Hareketi’nin ateşkes yapılabileceği söylemine böyle cevap verilmiştir.
AKP Hükümetinin bu yaklaşımına rağmen savaşın durdurulması çağrıları hem Türkiye içinde hem de dışında artarak sürmüştür. Bu durum karşısında KCK yönetimi seçimlerin sağlıklı geçmesi ve AKP’nin bahane ileri sürmemesi için eylemsizlik kararı almıştır. Bu eylemsizlik kararı bir ateşkes kararı değildir; gerilla bulunduğu konumları koruyacak ve planlı eylem yapmayacak biçiminde ortaya konulmuştur. Ancak AKP Hükümeti eylemsizlik ilan edileceğini duyar duymaz kabul etmeyeceklerini ve savaşı sonuna kadar sürdüreceklerini ilan etmiştir. Eylemsizlik kararının ilanından sonra da askeri operasyon ve saldırılarını daha da arttırmışlardır. Eylemsizliği fırsat bilerek giremedikleri yerlere girmek ve ele geçirmek için harekete geçmişlerdir. Şu andaki saldırılar eylemsizlik kararından önceki durumdan daha fazla yapılmaktadır. Bu durum bir savaş kararı aldıklarını ve sürdüreceklerini ortaya koymaktadır.
Ölümler üzerinden seçimi kazanmak istiyor
Kürt Özgürlük Hareketi’nin hem Türkiye içinde hem de dışında çok güçlendiğini gören Türk devleti böyle bir karar almıştır. Dolayısıyla Türk devletinin bu saldırısı güçlü olmasından değil, güçsüzlüğünden kaynaklanmaktadır. Kürt Özgürlük Hareketi karşısındaki güçsüzlüğünü böyle gidereceğini düşünmektedir. Zaten birçok çevre PKK’nin güçlendiğinden söz etmektedir.
Aslında AKP Türkiye’yi dışarıda bir maceraya sürüklemiş, nasıl kaybettirmişse, şimdi de içeride böyle bir maceranın içine sokmuş bulunmaktadır. Tüm faşist karakterli kişi ve çevreler gibi iktidarda kalmak için savaşa başvurmaktadır. Öyle ki üç aylık savaşta ağır kayıplar verdikleri halde her gün “şu kadar darbe vurduk” propagandası yapmaktadırlar. Tüm bunlar seçim propagandasıdır. Savaş başlattık ama darbe vuruyoruz deyip milliyetçi çevrelerin oylarını almayı hedeflemektedirler. AKP şimdi bu seçim propagandası içine Genelkurmay Başkanı’nı da sokmuştur. Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu propagandalarla şimdi savaş kazanmış muzaffer komutan olarak seçimde oylarını yükseltmeyi hesaplıyorlar.
Eylemsizlik kararı savaşı daha da artırmıştır. Bunu herkesin görmesi gerekir. Önce yola bile çıkmayan asker ve polis, eskisinden daha fazla hareketlenerek gerillaya darbe vurmak istemektedir. Eylemsizliğin sonucu bu olmuştur. Bu nedenle asker rahatlıkla harekete geçip saldırıya geçmektedir.
Nitekim Çarçella ve Orêmar alanlarına eylemsizlikten sonra binlerce asker yığıp saldırıyı artırmışlardır. Şu anda onlarca askerin öldüğü çatışmalar yaşanmaktadır.
Eylemsizlik kararından sonra rahat hareket eden asker ve polis gerilla şehitliklerini hedef almıştır. Her gün bir iki şehitliğe saldırılmakta, mezarlar yıkılmakta ve dağıtılmaktadır. Şehitliklerin yakınındaki mescit ve camiler de yıkılmaktadır. AKP Hükümeti açısından amaca ulaşmak için her şey mübahtır. Mezarlar yıkılarak Kürt halkının morali bozulmak isteniyor. Yani sadece gerilla değil, halk da, halkın değerleri de hedef alınmaktadır. Eylemsizlik AKP için sadece daha rahat saldırmanın ve savaşı yaygınlaştırmanın fırsatı olmuştur.
Aslında Kürt Özgürlük Hareketi’nin iyi niyeti kötüye kullanılmaktadır. Böylece kendine avantaj sağlamaya çalışmaktadır. Bundan daha çirkin ve adi bir yaklaşım olamaz. Bu tutumuyla eylemsizliği anlamsızlaştırmakta, gerillayı tahrik etmektedir. AKP şu anki konumuyla bir provokatör konumundadır. Savaşı şiddetlendirmek ve ölümler üzerinden seçim kazanmak istediği anlaşılmıştır. Artık hiç kimse PKK’nin savaş başlattığını söyleyemez. Kürt sorununu savaşla ortadan kaldırmak isteyen AKP Hükümetidir. Kürt sorununda bir çözüm politikası yoktur. Böyle bir zihniyete karşı da savaşmak meşrudur. Eğer şu anda eylemsizlik sürüyorsa bu, Kürt Özgürlük Hareketi’nin demokratik çözüme inancı ve halklara karşı duyduğu sorumluluğun gereğidir. Yoksa AKP’nin tutumu savaşı şiddetlendirmekten başka yol bırakmamaktadır.
Ankara Katliamı eylemsizliği
sabote amaçlı yapıldı
Kuşkusuz bu eylemsizlik kararı sadece gerillanın planlı eylem yapmama durumudur. Yoksa halkın öz yönetim çalışmaları ve bunların savunulması önünde bir engel yoktur. Çünkü bunlar doğrudan demokratikleşme çabalarıdır. Bu açıdan halk bundan sonra da demokratik özerkliğini inşa etme çalışmalarını sürdürecek, buna yönelik saldırılara karşı da direnecektir. Nitekim halk polislerin mahallelere girişine izin vermemektedir. Çünkü polis mahallelere girip tutukluyor, işkence yapıyor; her tarafı dağıtıp yıkıyor.
AKP’nin son zamanlardaki tutumu göstermiştir ki, ne gerilla ne de halk gevşemelidir. Duyarlı olmak, AKP’nin saldırılarını püskürtmek gerekir. Yoksa eylemsizlikten yararlanıp konumunu güçlendirerek daha şiddetli saldırılar yapmaya hazırlık yapacaktır.
Eylemsizlik kararına karşı AKP’nin tutumu ortaya koymuştur ki, AKP’ye karşı demokratik mücadele hiç durdurulmamalıdır. 7 Haziran’dan sonra demokratik mücadele yetersiz olunca AKP 7 Haziran seçim sonuçlarına karşı hemen siyasi bir darbe yapmıştır. PKK eylemsizlik ilan etmeye hazırlanırken tedbir alınmadığı için Ankara Katliamı olmuştur. Ankara Katliamı, eylemsizliği sabote etmek ve anlamsızlaştırmak için gerçekleştirilmiştir. Bu açıdan eylemsizlik hiç kimseyi gevşetmemelidir. Tayyip Erdoğan bir yılan gibidir. Tedbirsiz olunursa bilinmeyen bir anda vurur. Tayyip kadar sinsi ve kalleş birine rastlanamaz. Yol arkadaşlarını ne hale getirdiği görülmektedir. Bu nedenle Kürt kurumları ve bireyleri duyarlı olmalı, AKP’nin saldırılarına fırsat vermemelidir.
Türkiye içinden ve dışından birçok güç eylemsizlik istemiş, ancak eylemsizliğe de sahiplenememişlerdir. AKP’nin eylemsizliği kabul etmeyen, hatta saldırı içinde olan durumuna karşı bu güçler daha fazla karşı durmalıdır. Kim savaş istiyor, kim istemiyor açıkça ortaya konulmalıdır.