Başlangıç 14 Ekim 2015 tarihli gazetelerde yer alan habere göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara’daki Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’nde gerçekleşen katliamın araştırılması için Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) talimat vermiştir. Devlet Denetleme Kurulu’nun kapasitesi aldığı görevi bağımsız ve tarafsız şekilde yürütmeye ve kamuoyuna sağlam bulgulara dayalı güvenilir rapor üretmeye elverişli midir? Bu soruya yanıt aranması […]
Başlangıç
14 Ekim 2015 tarihli gazetelerde yer alan habere göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara’daki Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’nde gerçekleşen katliamın araştırılması için Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) talimat vermiştir.
Devlet Denetleme Kurulu’nun kapasitesi aldığı görevi bağımsız ve tarafsız şekilde yürütmeye ve kamuoyuna sağlam bulgulara dayalı güvenilir rapor üretmeye elverişli midir? Bu soruya yanıt aranması her zamankinden daha anlamlı ve önemlidir.
Kurumsal kimlik, amaç ve görevler, üyeler, çalışma esasları, raporlama
Devlet Başkanlığına (Cumhurbaşkanlığına) bağlı olarak kurulan DDK tam bir 12 Eylül kurumudur. Demokratik ülkelerde DDK benzeri bir kuruluşa rastlamak olanaksızdır. DDK kuruluş yasası 1981 yılından bu yana ciddi bir değişikliğe uğramamıştır.
Kurulun amacı ve görevleri için Kurul’un kuruluş yasasının 1. ve 2. maddelerine yakından bakmak gerekiyor.
Yasanın 1. maddesine göre; DDK, Devlet Başkanlığına (Cumhurbaşkanlığına) bağlı olarak “Yönetimin hukuka uygun, düzenli ve verimli bir şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması amacı ile …” kurulmuştur.
-. Yasanın altı bentten oluşan ve 1. maddeye oranla hayli uzun 2. maddesi ise şöyle:
“- Devlet Denetleme Kurulunun görevi Cumhurbaşkanının isteği üzerine;
Her türlü inceleme, araştırma ve denetlemeler yapmaktır.
Silahlı Kuvvetler ve yargı organları Devlet Denetleme Kurulunun görev alanı dışındadır.”
1. ve 2. maddeler birlikte değerlendirildiğinde;
DDK’nın adli soruşturma ve kovuşturma alanlarında görev alması kendisinin kuruluş amacına (Yasanın1.maddesine) aykırıdır. DDK ‘nın görev alanı 2443 sayılı Kanunun 2. maddesinde sayılan kurum ve kuruluşlarla sınırlıdır.
Kuruluş yasasının 3. Maddesinde “Bu üyeler, yüksek öğrenimlerini bitirdikten sonra en az on iki yıl Devlet hizmetinde başarı ile çalışmış ve temayüz etmiş olan tecrübeli kimseler arasından Cumhurbaşkanınca atanır” hükmü bulunmaktadır. Yani, denetim elemanlığında çalışmış olmak veya denetim meslek kökenli olmak Kurul üyeliği için gerek şart değildir.
Bu durum Kurul’un mesleki bağımsızlığa sahip elemanlardan oluşan bir organ olarak tasavvur edilmediğinin bir kanıtıdır.
Kurulun ve üyelerin bağımsız ve tarafsız şekilde çalışması yasada teminat altına alınmamıştır. Makama “bağlılık” teminatların yerine geçmiştir.
Yasanın 5. maddesindeki” Kurul; inceleme, araştırma ve denetimini bir ya da birden çok üyesinin sorumluluğu altında yürütür. Gereken hallerde ve konunun niteliğine göre sözleşmeli ve geçici uzmanlardan yararlanır, inceleme, araştırma ve denetleme komisyonları kurar.” şeklindeki hüküm konuyu geçiştirmekten başka bir anlam taşımamaktadır.
Araştırma, inceleme ve denetleme terimlerinden ne kastedildiği yasada açık seçik belirtilmemiştir. Bu belirsizlik Kurul’un çalışma ve ürün kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.
Yasanın 4. maddesinde “Kamu kurum ve kuruluşları, Kurul tarafından gerek görülecek müfettiş, araştırmacı ve diğer uzman personeli Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterinin isteği üzerine Kurul Başkanlığı emrine geçici olarak göndermek ve gerekli yardımı sağlamakla yükümlüdürler” denilmekte ve fiiliyatta araştırma, inceleme ve denetleme işleri müfettiş, araştırmacı ve diğer uzman personel eliyle görülmektedir. Yani Kurul emanet yöntemiyle işlerini yaptırmaktadır.
Kuruluş Yasasının 6. maddesine göre;
“Kurul raporları Cumhurbaşkanının onayı alındıktan sonra Başbakanlığa gönderilir.
Kurul raporlarında; incelenmesi, teftişi, tahkiki veya dava açılması istenilen konular en geç kırkbeş gün içinde gereği yapılmak üzere Başbakanlıkça yetkili mercilere intikal ettirilir. Sonuçtan Başbakanlık aracılığı ile Cumhurbaşkanlığına bilgi verilir.
Cumhurbaşkanı gerek gördüğünde önemli konularla ilgili raporları doğrudan adli ve idari mercilere intikal ettirir.”
Bu hüküm Kurul’un raporlama yönünden de bağımsız olmadığını gözler önüne sermektedir. Raporları yetkili mercilere intikal ettirmede Başbakanlık söz sahibidir. Sonuçtan Başbakanlık aracılığıyla Cumhurbaşkanlığına bilgi verilmesi de DDK’nın raporların sonuçlarını doğrudan izleme hakkının bulunmadığının kanıtıdır.
Sonuç
DDK’dan bir denetim organı olarak bağımsız ve tarafsız şekilde ve çağdaş denetim standartlarına uygun çalışmasını ve sağlam bulgulara dayalı güvenilir rapor üretmesini beklemek tek kelimeyle hayaldir.
* Sacit Yörüker
Emekli Sayıştay Denetçisi