“Artık Türk halkı düşünsün!” dedi! “ “ Tehdit mi ediyorsun?” dedim. Sakin ve bıkkın; “Tehdit değil, tespit” dedi. “Yıllardır Kürde Kürt demenin bile suç, hatta öldürülme sebebi olmaması için; canı pahasına mücadele yürüttü Kürt halkı! Kürtçe yayından, anadilde özel eğitime, çocukların adından, Newroz Bayramı’na kadar; en doğal ve tüm insanlığı ilgilendiren hakların azıcığını bile yalnız […]
“Artık Türk halkı düşünsün!” dedi! “ “ Tehdit mi ediyorsun?” dedim. Sakin ve bıkkın; “Tehdit değil, tespit” dedi. “Yıllardır Kürde Kürt demenin bile suç, hatta öldürülme sebebi olmaması için; canı pahasına mücadele yürüttü Kürt halkı! Kürtçe yayından, anadilde özel eğitime, çocukların adından, Newroz Bayramı’na kadar; en doğal ve tüm insanlığı ilgilendiren hakların azıcığını bile yalnız mücadelesiyle alabildi. Devletin imha siyaseti geniş destek gördü. Hadi, diyorduk o zamanlar; ‘Kürt halkı’na yönelik zulüm çarpıtılıp gizleniyor. Dersim’i, Ağrı’yı, Zilan’ı, 33 Kurşun’u, Diyarbakır Zindanı’nı bilmiyorlar; yasaklar yüzünden. ‘Sonra, kitaplar çıktı. Diyarbakır Zindanı belgesel bile oldu. Jitemci A. Aygan, devletin cinayetlerini anlattı. Mezarlar, asit kuyuları döküldü ortaya. İşe yaramadı! Yine mazur gördük. ‘Yıllardır algı yönetimi var. Bu yüzden Kürt halkını durduk yerde isyan eden, barbar, cahil, yobaz, vandal insanlar sanıyorlar’ diyecek kadar olgun davrandık. Dünyanın muhtelif yerlerinden devrimci ve demokratların verdiği enternasyonalist dayanışmayı da duymuyor, görmüyorlardı. Hani var ya, Che’ye hayran, barış ve halkların eşitlik mücadelecisi Apo’yu zerrece anlamaz! Işte onlar için bile, ‘zaman alacak tabii’ dedik. Sırf Türk halkından umudu kesmemek için. İyi de 21. yüzyıl, iletişim çağı! Artık evde müzik dinlesen, elalemi haberdar ediyor; milletin yediği, içtiğiyle ilgileniyorsun! Hiç mi umursamadın bu kadar kan dökülmesine neden olan gerçekleri be kardeşim? Hiç mi demedin, ‘bir de kendilerinden dinleyeyim, ne diyorlar. Bu halkın gazetecileri, avukatları neden hep katledilmiş, yayınları neden hep kapatılmış, niye ölümüne susturulmaya çalışılmışlar, neden siyasetçileri zindanlara atılmış, çocukları ‘hapislerde tecavüze uğradık’ diyorlar; ya doğruysa! Bir aslını öğreneyim’ demedin işte.
Şimdi, kim, ‘duymadım’ diyebilir? HDP’ye sivil halkın yüzde 100 oy verdiği Cizre’de, 150 bin kişi devletce abluka altına alınıp, açlıktan öldürülmeye, diz çöktürülmeye, yok edilmeye çalışıldığında; sokağa çıkma yasağının ihlal cezası 100 lirayken; ekmek almak için burnunun ucunu çıkaranlar; 75 yaşında, 12 yaşında, devletin keskin nişancıları tarafından öldürüldüğünde, evine atılan havan mermisiyle ölen çocuklarını, günlerce buzdolabında saklamak zorunda kalarak, ömür boyu buz gibi bir acıya mahkum edildiklerinde, bunları anlamaya çalışan aydınlık insanlar Cizre’den içeri sokulmadığında, ‘ben hiç duymadım’ desen kim inanır? Cizre’yi görüp duyup da hiç bir şey yapmayanların, tek söz etmeyenlerin, içinden ‘En iyi Kürt, çocuk da olsa ölü Kürt’dür’ diye düşünenler olduğunu düşüneceğim bu yüzden. Ben önemli değilim. Bombayla, kolu, bacağı kopan çocuk, ağabeyinin cenazesinde gözyaşlarına boğulan küçük kız böyle düşünecek. Türk halkı, sadece biat ve otorite güdümlü linç eğilimi taşıyan, üstünlük duygularını tatmin ve ayak işlerini gördürmek için varlığıma müsaade eden bir halk olarak kalacak, çocuklarımızın gözünde. Evladının parçalarına razıyken, bir mezar bile çok görülen gerilla anneleri, belki vazgeçecek artık, ‘Asker de evladımız, o da ölmesin’ demekten; evladının katline ‘oh olsun’ diyen bir kitle yüzünden. Dahasını derim de, işin özü budur. Burada dünyanın en sistemli ve uzun zulmüne maruz bırakılırken bizler; sen zulmü reva görüp, yangınlarına bir de odun attıklarına; ‘kardeşim’ desen ne olur? Haa, şehit tabutuna sarılıp ağlayan çocukları söyleyecekler belki. O çocukların gözyaşının sebebi, Ortadoğu’ya sultan olmak isteyen muktedirin düşmanlaştırma politikasıdır. Her şeye rağmen, biz, ‘yaralarımızı içimize gömüp, barışmaya hazırız’ derken, savaşı hortlatan iktidardır. Ölüme gönderdiği askerlerin minik yavrusunu bile kullanırlar propaganda için. İşte bu yüzden, artık düşünmesi ve bir şeyler yapması gereken Türk halkının ta kendisidir. Hem de bizim için değil, kendisi için. Hem çocuklarının yüzüne bakabilecek temiz anılar, hem çocuklarının barış ve refah içinde yaşayacağı temiz bir ülke için!…
Bıraksam daha anlatırdı bence. Ama yerim de kalmadı, takatim de…
Ey Türk halkı! “Susma” dedik, hep sustun! Görmüyor musun, zulüm senin de kapına dayandı! Gazetelerin kapatılıyor, muhalifler avlanıyor. Konuşma sırası sende. Bu kez, kendin için hem de!