Amed’deki bombalar: Süreç riyakarlığına son, yeni Roboskiler kapıda; gün HDP olma zamanı! Amed’de patlayan bomba AKP’nin seçim vaadi ve teminat mektubudur. Bir sonraki projeleri yeni bir Roboski’dir. Amed basit bir provokasyon, seçime endekslenmiş bir saldırı değildir: HDP’de temsil bulan yeni bir muhalif dalganın, biçimin, başarılı bir projenin ön alması, terörize edilerek marjinalleştirilme çabasıdır. Amed ve […]
Amed’deki bombalar: Süreç riyakarlığına son, yeni Roboskiler kapıda; gün HDP olma zamanı!
Amed’de patlayan bomba AKP’nin seçim vaadi ve teminat mektubudur. Bir sonraki projeleri yeni bir Roboski’dir. Amed basit bir provokasyon, seçime endekslenmiş bir saldırı değildir: HDP’de temsil bulan yeni bir muhalif dalganın, biçimin, başarılı bir projenin ön alması, terörize edilerek marjinalleştirilme çabasıdır. Amed ve diğer Kürt nüfuslu illerdeki planlı saldırılar devam edecek, HDP’nin Türkiye nazarında yarattığı sempati Kürtlerden gelecek reaksiyon ve direnişle kırılmaya, giderek çığırından çıkarılmaya çalışılacak. Bu bağlamda Amed, AKP/devletin “süreç ve barış” riyakarlığının, riyakarlık düzeyinde de olsa nihai olarak bittiğinin ilanıdır.
Nereden mi biliyoruz?
Çünkü AKP-devlet, “Biz gidersek OHAL ve asit kuyuları gelir”, diyordu. Daha gitmeden bu hal ve bombaları geldi. Diyarbakır saldırıları bir provokasyon olmasının ötesinde başta HDP ve tüm Türkiye’ye kocaman bir tehdit ve şantajdır. Tantanasız, centilmence ve usulca bırakmayacaklarının kanıtıdır Amed’deki bombalar. Biz değil, günlerdir kendileri söylediler. Tehdit ettiler; ölümü, zulmü, Kürtlerin hafızasındaki en lanetli anıları gösterdiler. Çünkü devletimiz ve bilhassa AKP/Erdoğan-Devlet “dürüsttür”. Yapılacak, yapacağım dediyse yapar. Kadın da olsa, çocuk da olsa yapar. Çünkü yaptılar. Defalarca hem de. Çünkü Amed yapacaklarının teminat mektubudur!
Şüphesi olan varsa Amed’e baksın!
Hangi örgüt, fraksiyon, cephe şu bu olursan ol: Gün HDP olma, HDP’nin yanında olma, HDP’yle kayıtsız-şartsız yoldaşlık etme günüdür. Hala mı şüphe var? Hala mı “Bunlar anlaşacak, uzlaşacak!” diyorsun? Amed, barış riyakarlığının bitişi, ölümün fiilen gösterilmesidir. Amed, seçimleri dahi umursamadıklarının, gerekirse rejimi dahi fiilen askıya alacaklarının şantajıdır, ne uzlaşması? Sadece HDP mi? Değil. Tehdit ettikleri sadece HDP değil! Bu tehdit, eğrisiyle-doğrusuyla HDP’de vücut bulan sempatiyi, yeni bir muhalif dalga ve sıçramayı hedef aldı; evet. Hepimiz biliyoruz ki o bombalar HDP nazarında solun, devrimcilerin, sair her türden hakiki muhaliflerin Türkiyelileşme, kitleselleşme ve rejimi dönüştürme fırsatına konmuştur. Biz sabaha kadar HDP’yi tartışaduralım, haklı ya da haksız, iktidar-devlet HDP’nin yarattığı sinerjinin farkında. Ve bu sinerjinin salt HDP’ye ait olmadığının, Gezi’den beri ortaya çıkan yeni bir dalga olduğunun bilincinde. O yüzden öfkeleri HDP üzerinden bu dinamiğe, yani tüm sola, demokratlara, devrimcilere ve devrimcileşen halklaradır.
Dava’da ‘İkinci yarı’: Reel faşizm
Başkanlık üzerinden verili bir hegemonya üzerine serpiştirilmiş din sosuyla kurulacak şey belli: İslam’a katık edilmiş reel faşizm. İlk yarıdan farkı artık riyakarlık, takıyye vs yapmayacaklar. Halihazırda iç güvenlik yasaları, yargı tasfiyeleri, cemaat tasfiyeleri gibi merkezi iktidarı katılaştırıp safları güçlendirme hamleleri çoktan geldi. Cemaatle kavgaları bile merkezin koşulsuz-şartsız otoriter bir sembol nezdinde güçlenmesi idi. 100 yıllık siyasal tarihimizde örnekleri var. Dışarıda da. Otoriter hegemonya merkezi iktidarı tek bir şahsa zimmetlerken yanında yöresinde ittifakları dâhil hiçbir çıktı istemez. Koşulsuz biat talep eder. Kürt Hareketi, Gezi’deki henüz örgütlenememiş kitleler bir yana, biat, itaat ve pasifize ettiremedikleri en güçlü hareket. Üstelik akıllıca hamlelerle daha da büyüyüp kitleselleşmekte. Bilinir ki mücadele çetinleşince sahada suya sabuna tirit sabun köpüğü hareketler değil; gerektiğinde sokağı iyi bilen, planlı ve organizasyon becerisi gelişmiş seçenekler ayakta kalır. Yıkmaya, yok etmeye çalıştıkları da bu. Hele ki Batı yakasıyla da bütünleşecek, yükselen tepkiye koşut talepleri radikalleştirebilecek bir alternatif böylesine ihtimal dahili iken. Reel faşizm koşullarında, böylesi bir ihtimal varken Roboskiler ‘istisna’ değil, kuraldır. Çorumlar, Maraşlar, Sivaslar, 77 1 Mayısları, 12 Eylüller hep bu ihtimallere verilen devlet cevabıydı. Aramızda günlerce tartışır, birbirimizi yer, bazen küser, bazen barışırız: Ama ihtimalimiz dahi bu denli güçlüyken yeni bir terör, baskı ve yıldırma şantajına elbirliğiyle boyun eğmemek her demokratın, solcunun, devrimcinin boyun borcudur.
%10’u yıkarlarsa hepimizi yıkarlar
Bedbin, yılgın ve karamsar olmak istemem ama %10’u yıkarlarsa hepimizi yıkarlar. Daha bir 30 sene zor toplarız. 12 Eylül malum. 40 yılda kendimize ancak geliyoruz. Bir 40 yıla daha tahammülümüz olduğunu sanmam. Şahsen benim yok. Cumartesi Annelerimizin yanına Pazar, Pazartesi Anneleri görmeye; enerjimi Sultan batağında hak arayarak tüketmeye tahammülüm yok, gerek de yok. İş başa gelince yine yapılır, dert o değil. Uzatmanın alemi yok. Bir eşik aşılmak üzere. O baraj yıkılacak!
Uzatmayacağım, ama zorunlu bir not:
Postal pisliğindeki b.ka sinek olmaktansa şarjör olmak ancak onurdur. 100 yıllık günahların bakiyesi işte bu çıkarcı, sinsi, şark faşisti ve asalak parazitlerdir. Toplum ve beşeri değerlerle kurdukları yegane ilişki ‘asalaklıktır’. Bu yaratıklar tüm enerji ve kurnazlıklarını toplumsal zaaf ve acziyetlerin sömürüsü üzerine harcarlar ki minik/gündelik yaşamlarında icra ettikleri ilişkilenme biçimleri de aynıdır. Bu yaratıklar, Tayyip’i bile kıskandıracak kadar Tayyipçi, örneğin Kürtler söz konusu ise en ala IŞİD’cidir. IŞİD, Ömer El Bağdadi öldü diye üzülmesin: Bizde Tayyip’ten çok Tayyipçi, IŞİD’den daha gözü kara, Bağdadi’den bile daha cevval tonla faşist mevcut.