Sana bizden bahsedelim biraz polis arkadaş; biz canlardan, yoldaşlardan, kardeşlerden dem vuralım… Bil zulmettiklerinin, öldürdüklerinin, bir de üstüne “şiddet” ile kınadıklarının kimler olduğunu… Emekçiyizdir, borç harç içindeyizdir nicemiz; boya badana ister evlerimiz… Kızımız gönlünce giyinir, oğlumuz delikanlıdır; yoldaşlarca düzenlenen tiyatro kursuna giderler haftasonları… Che ile Berkin’i aynı cümle içinde kullanırız ve Yaşar Kemal ile Özgecan’ı; […]
Sana bizden bahsedelim biraz polis arkadaş; biz canlardan, yoldaşlardan, kardeşlerden dem vuralım…
Bil zulmettiklerinin, öldürdüklerinin, bir de üstüne “şiddet” ile kınadıklarının kimler olduğunu…
Emekçiyizdir, borç harç içindeyizdir nicemiz; boya badana ister evlerimiz…
Kızımız gönlünce giyinir, oğlumuz delikanlıdır; yoldaşlarca düzenlenen tiyatro kursuna giderler haftasonları…
Che ile Berkin’i aynı cümle içinde kullanırız ve Yaşar Kemal ile Özgecan’ı; kahramanlarımızı içimizden seçeriz dupduru özlemlerle, rengarenk kederlerle…
Hanelerimiz fakirdir ama çayımız, sazımız, halayımız eksik olmaz gayrı…
Kimimiz rakı şişesinde balıktır; kimimiz şarap kadehinde deniz kokusu…
Severiz komşuluğu, yoldaşlığı, haldaşlığı; darda olana bereket, zorda kalana bir kardeş selamıdır yüreciğimiz…
Nefret suçu nedir bilmeyiz biz; cinsiyetlere değil, can olanadır verdiğimiz kıymet…
Cennetteki değil, bizim ellerdeki ağaçlar, dereler, ırmaklar derdimizdir; tohumu HES’lerden, toprağı siyanürden, suyu nükleer santrallerden koruyup kollamak isteriz.
Çocuklarımız cümle ırkları, cümle çoğullukları çocukça dolar fikirlerine; vicdanlıdır evlatlarımız bizim…
Kadın sulh’tur devrimin töresinde, kadın özgürlüktür; kadın ve erkek birbirine can olan, yoldaş olan bir sonsuz eşitliktir…
Aşık olan, yalnız kalan, üzerine gariplik çökeniz an gelip de; yalnızca pankart açan, grev yapan, slogan atan değil!
Ekmeğin kavgasındayız ve yurdumuzun ve halklarımızın ve doğamızın; doğamız gereğidir direnişlerimiz, isyanımız, mücadelemiz…
Sana bizden bahsedelim biraz polis arkadaş; biz canlardan, yoldaşlardan, kardeşlerden dem vuralım…
Bil zulmettiklerinin, öldürdüklerinin, bir de üstüne “şiddet” ile kınadıklarının kimler olduğunu…
Ölürüz bu vatan için; özgürlük talep ederken, barış diliyle söyleşip yazışırken, ölürüz vatan bellediğimiz canlar, halklar, bizler için katliamlarda, ayrımcılıklarda, emek cinayetlerinde…
Canımızı veririz bayrak için; emperyalizmin kulu kölesi olup da her türlü sömürüyü, hırsızlığı, ötekileştirmeyi bayrağın içine süpürenler bilsinler ki, bizim için bayrak, sulhun dalgalanması, emeğin dalga dalga yayılmasıdır bizim ellerde; az ölmedik sulhu ve emeği canımızın içine bastırırken…
Yarına kalacak olan yasalar, yasaklar, yasallıklar değil, bizim illegal özlemlerimiz, düşlerimiz, vicdanımızdır gayrı.
Miras diye bellenecek olan ayrımcılıklar, sömürüler, ötekileştirmeler değil, canlar, halklar, çoğulluklardır.
Saraylılar değil de İnce Memed yad edilir saygıyla; efendiler, patronlar, yığınlar değil de Yaşar Kemal anılır bizim ellerde keder, umut ve coşkuyla…
Böyle işte polis arkadaş; bizler, bizim çocuklarımız, Adiloş bebeler, engerekleri, çıyanları, aşımıza, ekmeğimize göz koyanları tanıdık da büyüdük; sen naçar kalıverdin gayrı…
Polis radyosunda devrim marşları da dinleriz dostlar; müzik ve devrim evrenseldir!
erguraltan@gmail.com