Öcalan bugünkü mektubuyla üç kesime net bir mesaj yolladı. İlk mesaj hükümeteydi; Dolmabahçe toplantısıyla resmen kabul ettiğiniz 10 maddenin gereğini yapın! İkinci mesajı kendi hareketi ve Türkiye halklarınaydı; Sizin özgürlük, eşitlik ve demokrasi beklentilerinizi boşa çıkaracak bir pozisyon almam, dedi. Ve nihayet Öcalan’ın üçüncü mesajı tarih sayfalarınaydı ki, bunu daha önce şu mealen şu sözlerle […]
Öcalan bugünkü mektubuyla üç kesime net bir mesaj yolladı. İlk mesaj hükümeteydi; Dolmabahçe toplantısıyla resmen kabul ettiğiniz 10 maddenin gereğini yapın! İkinci mesajı kendi hareketi ve Türkiye halklarınaydı; Sizin özgürlük, eşitlik ve demokrasi beklentilerinizi boşa çıkaracak bir pozisyon almam, dedi. Ve nihayet Öcalan’ın üçüncü mesajı tarih sayfalarınaydı ki, bunu daha önce şu mealen şu sözlerle ifade etmişti: Ne aldattım ne aldandım
Günler öncesinden Diyarbakır’da kalacak otel bulmak için çabalayan binlerce insanı, Öcalan’ın özgür kalması için günlerdir yolları aşındıran yüzlerce insanı, çevre il ve ilçelerden, şehrin içinden, Amerika’dan, Avrupa’dan, Güney, Doğu, Batı (Rojava) Kürdistanı’ndan bir milyonu aşkın insanı Newroz alanında bir araya getiren temel şey, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın mektubuydu. Hayatında ilk defa bir Diyarbakır Newroz’unu izlemeye gelen arkadaşımızın dediği gibi, “fotoğrafların aktaramayacağı, anlatamayacağı kadar büyük kalabalık”, zaman zaman sertleşen yağmura, her yanı saran çamura, açlık ve susuzluğa rağmen saatlerce neşesinden, coşkusundan ödün vermeden bekledi. Kürt gençlik marşı olan “Herne Pêş” (İleri) platformda yankılanınca coşan gençler, gazetecilerin işlerini daha rahat yürütebilmeleri için bariyerlerle korunan alanı bir dakika içinde yerle yeksan ederek Öcalan’ın mesajının okunacağı platformu her yıl olduğu gibi bir anda sarmaladı.
Daha geceden itibaren meydanda toplanıp öğlene doğru bir milyona yaklaşan Kürtler, her ne kadar bir direniş ritüelini yerine getiriyor olsalar da, Öcalan’dan gelecek mektubun yaratacağı siyasi etkiyi merak ediyordu. Hükümetin ısrarla gayrişeffaf yürütülmesine çabaladığı İmralı görüşmelerinin Öcalan tarafından nasıl yorumlandığını, mektubundaki imalardan veya ipuçlarından çıkarsamaya çalışmak sadece gazeteci veya siyasetçilerin değil, milyonların da meşgalesiydi.
Biz tabii alandayken dış dünyada ne olup bittiğini anlayamayacak durumdaydık ama örneğin MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin TV’lerde canlı yayınlanan konuşmasını, Öcalan’ın mektubu canlı yayınlanmasın diye uzattığına dair dedikodular dolaşıyordu gazeteciler arasında. DTK Eşbaşkanı Selma Irmak’ın sahnedeki uzun konuşması, yağmurun en şiddetli anına denk geldi. Irmak’tan sonra sahnedeki sunucu elinde beyaz bir zarfla belirdi. “İmralı’dan mektup var” dediği anda kitlelerde yine bir dalgalanma oldu. Bu esnada ezilenler, bayılanlar, ağlayanlar da oldu. Dahası, mektubu okuyan Sırrı Süreyya Önder’in de dikkatinden kaçmadığı üzere metaforik olarak çok anlamlı bir şey yaşandı bu esnada; bulutlar dağıldı, güneş peyda oldu ve Newroz meydanı bir anda aydınlandı!
Nihayet Öcalan’ın okunan mektubunun içeriği, AKP’nin uygulamalarından artık ziyadesiyle rahatsız olan kitlelerde belki de ilk defa bu kadar memnuniyet yarattı. Öcalan’ın 2013’te gerillanın Türkiye dışına çıkması çağrısı yaptığı açıklaması Newroz alanında temkinli karşılanmış ve hatta sahneye çıkan gençler, Öcalan’ın çağrısındaki iyi niyetin suiistimal edilmemesi vurgusu yapma gereği duymuş, 2014’teki mektubu ise genel, soyut bir değerlendirme olarak yorumlanmıştı. Geçen seneki mektubundaki iyimserliğe karşın KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın, hükümeti sürecin gereklerini yerine getirmediği için sert bir biçimde eleştirdiği karamsar görüntülü mesajı yayınlanmıştı. Ancak bu sene KCK’nin Öcalan’ın mektubuna ilaveten bir mesaj yayınlamaması (Bayık’ın mesajı Diyarbakır değil Kobanê Newroz’unda yayınlandı), Öcalan-PKK ikiliği yaratmak isteyen hükümete ince bir “birlik” mesajı olarak okunabilir.
Öcalan’ın bu seneki mektubu, hem içeriği hem de bağlamı itibariyle çok kritikti. Zira son dönemlerde AKP kurmaylarının HDP, PKK dahil olmak üzere sürecin tüm aktörlerini Öcalan referansıyla küçümsemeleri, tabanda ciddi kuşkular yaratıyordu. Öyle ki, Ankara-Diyarbakır uçağında yan yana oturduğumuz genç bir Kürt iş adamının, “Abi acaba bu devletle ne konuda anlaştı da bunlar bu kadar Apo’yu seviyor” sorusu son zamanlarda pek çok kişi tarafından dile getiriliyordu. Öcalan, mektubuyla bu kuşkuları tamamen ortadan kaldırdığı gibi, AKP’ye de daha önce söylediği üzere “bana taktiksel yaklaşmayın” mesajını tekrarlamış oldu. Öcalan’ı kararları hareketi tarafından tartışılmaz bir lider olarak kafalarında kurgulayıp o kararlarının da devlet lehine olmasını arzulayan AKP ve kurmayları, kırk yıldır Ortadoğu gibi bir coğrafyada, bıçak sırtında siyaset yapan bir lideri hâlâ tanımamış olduklarını bu vesileyle fark ederler mi, bilinmez. Ancak artık Kürt hareketinin bileşenlerine “siz öyle diyorsunuz ama Öcalan bizimle hemfikir” yollu aba altından sopa gösteren AKP taktiğinin hiçbir hükmü kalmamış durumda.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Öcalan’dan gelen mesajın içeriğine önceden vakıf olduğu için İmralı izleme heyeti oluşturulmasına dün tepki göstermişti. Böylece süreç boyunca ilk defa Erdoğan, bu kadar net bir biçimde Öcalan’a ve pozisyonunun gereklerine dair çabalara cephe almış oldu. Erdoğan başından itibaren hegemonyasını pekiştirmek için Öcalan’ın barış stratejisini suiistimal etmeye odaklanmış durumda. AKP kurmayları da Öcalan’ı “şu demode solcuları bir kenara bırakın, gelin biz beraber yol alalım” söylemiyle etkileme çabasında. Uzun lafın kısası Öcalan bugünkü mektubuyla üç kesime net bir mesaj yolladı. İlk mesaj hükümeteydi; Dolmabahçe toplantısıyla resmen kabul ettiğiniz 10 maddenin gereğini yapın! Öcalan’ın hükümete veya devlete 10 maddeyi bir milyonu aşkın insanın gözü önünde hatırlatması, aynı zamanda Erdoğan’ın tahayyül ettiği otoriter Türkiye’ye razı olmayacaklarının ifadesiydi.
Öcalan’ın ikinci mesajı kendi hareketi ve Türkiye halklarınaydı; Sizin özgürlük, eşitlik ve demokrasi beklentilerinizi boşa çıkaracak bir pozisyon almam, dedi. Ve nihayet Öcalan’ın üçüncü mesajı tarih sayfalarınaydı ki, bunu daha önce şu mealen şu sözlerle ifade etmişti: Ne aldattım ne aldandım.
Öcalan’ın Newroz mektubundan sonra top şimdi AKP ve devletin sahasında. O sahada şimdiden bir ayrışma başlamış gibi görünüyor. Zira Bülent Arınç, Erdoğan’ın İmralı izleme heyeti çalışmalarına gösterdiği tepkiye sert bir yanıt verdi. Arınç’ın tepkisini Newroz alanından aynı araçla ayrıldığımız Sırrı Süreyya Önder’e soruyoruz. Önder’e göre Arınç’ın bu tepkisi danışıklı dövüş değil..
Uzun lafın kısası, bu seneki Newroz, Kürtlerin barış mücadelesine daha fazla sarılmaları konusunda son derece motive edici bir Öcalan mektubuyla nihayetlendi. Öcalan üzerinden Kürt hareketi, silahlı mücadeleye son vermeye hazır olduklarını, ancak bunun, demokratik bir ortamın yaratılması halinde gerçekleşebileceğini hükümete aktarmış oldu. Özetle Öcalan, anti-demokratik bir Türkiye tahayyülü kuranlara “ben bu yolda size eşlik etmem” demiş oldu. Bakalım bu mektubun Ankara’daki yansımaları neler olacak? Düne kadar Apocu görünüp Kandil ve HDP’ye parmak sallayan AKP yanlısı cenah, bakalım nasıl bir pozisyon alacak?