Kürt Halk Önderi büyük bir sabır ve dirayetle çatışmasızlık ortamında Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü çabalarını yürütmüştür. AKP, hep oyalama ve zaman kazanma çabası içinde olsa da Kürt Halk Önderi tutum ve projeleriyle AKP’yi bir çözüm sürecine sokmak istemiştir. 2014 Kasım ayında demokratik müzakere taslağı ile AKP’yi çözüm için adım atmaya zorlamıştır. Ancak AKP […]
Kürt Halk Önderi büyük bir sabır ve dirayetle çatışmasızlık ortamında Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü çabalarını yürütmüştür. AKP, hep oyalama ve zaman kazanma çabası içinde olsa da Kürt Halk Önderi tutum ve projeleriyle AKP’yi bir çözüm sürecine sokmak istemiştir. 2014 Kasım ayında demokratik müzakere taslağı ile AKP’yi çözüm için adım atmaya zorlamıştır. Ancak AKP ayak sürerek demokratik müzakere taslağındaki Yol Haritası’ndaki takvimi aşındırmıştır. Kürt Halk Önderi 28 Şubat Dolmabahçe ortak basın toplantısı ve açıklamasıyla Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünü yeniden toplumun gündemine koymuştur. AKP hükümeti Güvenlik Paketi ve başkanlık sistemiyle Türkiye’de otoriter bir sistemi geliştirmek isterken gündem demokratikleşme olunca AKP’nin planları bozulmuştur.
Kürt Halk Önderi’nin inisiyatifinde gelişen bir çözüm süreci ve siyasal ortam oluşunca başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP hükümeti yetkilileri demokrasi güçlerini güçlendiren bu ortamı bozmaya yönelmiştir. Dolmabahçe açıklaması yanlıştır, İzleme Heyeti olmaz, İmralı meşrulaştırılmak isteniyor denilerek çözüm süreci sabote edilmek istenmiştir. Süreç böyle zehirlenmek istendiği halde Selahattin Demirtaş’ın Tayyip Erdoğan ve başkanlık sistemine yönelik eleştirilerini çözüm sürecini zehirlemek olarak ele alıp amiyane deyimle su koyuvermişlerdir. Çözüm sürecini seçim propagandası haline getiremeyince ipe un sermeye başlamışlardır.
Erdoğan çözüm sürecinden kaçmak için IRA silahları gömdü, PKK de gömsün diyerek işi yokuşa sürme ve çıkmaza sokma gayreti içine girmiştir. IRA, anlaşma ve çözümle birlikte silahları bıraktığı halde Erdoğan gerçekleri tersyüz edip kamuoyunu aldatmaya çalışmıştır. Tayyip Erdoğan ve AKP sözcüleri ortamı germek için her türlü yola başvurmaktadır.
Dünyada bu tür sorunlarda ateşkes ve çatışmasızlık esas alınır; bu ortamda müzakereler yapılır ve çözüm geliştirilir. AKP hükümeti ısrarla çözümden kaçmak ve gerilim yaratarak çatışmasızlığı ortadan kaldırmak istiyor. Son günlerde gerilimi arttırması ve bunun sonucu Türk ordusunun gerilla alanlarına saldırması AKP’nin seçim öncesi ortamı gerginleştirmek istediğini ortaya koyuyor. Özellikle HDP’nin yükselişi karşısında gerilimi arttırarak bu yükselişi durdurmak istiyor.
Beşir Atalay’ın “HDP bir dış projedir” demesi nasıl bir politikaya yöneldiklerini gösterir. Tüm baskıcı güçlerin, iktidarını kaybetme korkusu içine girenlerin muhaliflerini dış güçlerle bağlantılandırma gibi ucuz töhmetler altına sokma taktiğini şimdi AKP yapıyor. AKP sıkıştıkça, telaşa girdikçe hırçınlaşıyor ve kendini kaybediyor. Demokratikleşme ve çözüm gündemi kendini dayatınca bundan kaçmak için kavga gerekçesi arıyor. Selahattin Demirtaş’ı hedeflemesi başka bir anlam taşımıyor.
HDP’nin durdurulamaz yükselişi, Selahattin Demirtaş’a yönelik psikolojik savaşla engellenmeye çalışılıyor. MHP ile birlikte HDP karşıtlığında yarışıyorlar. Anlaşılıyor ki seçim öncesi HDP’ye yönelik saldırıları arttıracaklar. Bunları emir olarak ele alacak güçler de HDP’ye tüm seçim boyunca saldıracaklardır. Seçim öncesi silahlar bırakılmazsa demokratik siyaset olmaz denilerek HDP’ye yönelik saldırılar geliştirileceği, HDP’nin seçim çalışmalarının engelleneceği açıkça ilan edilmiştir.
AKP, HDP başarılı olursa ben kaybederim diyerek HDP’nin başarısını engellemek için her yola başvurmayı kafasına koymuştur. AKP bu seçimden MHP ve CHP ile değil, HDP ile kavga yürütecektir. Gerekirse HDP ile kavgayı çatışmaya dönüştürüp seçimi sabote etmeyi bile düşünmektedir. AKP’de demokrasi anlayışı da, demokratik siyaset kültürü de yoktur. Seçimle iktidara gelme ve seçimle iktidarı bırakma anlayışı yoktur. Bu karakteriyle birkaç defa seçim kaybedip, tekrar seçimle iktidara gelmeyi hedefleyen Süleyman Demirel’den daha geri bir siyasi anlayışa sahiptir. Öyle ki, iktidardan düşmemek için hukuki ve siyasi darbeler yapmaya yönelmiştir. İç Güvenlik Yasası bir yönüyle darbe niteliğindedir. Askeri darbelerle elde edilen yetkileri AKP hükümeti Güvenlik Yasası ile gerçekleştirmiştir. Sürekli darbe karşıtlığından söz eden AKP, şu anda tam da darbeci anlayışla Türkiye’yi yönetmek istemektedir. Tayyip Erdoğan bir zamanlar Hitler’in seçimde kazanarak yaptığı darbeyi yeni koşullarda sürdürmek istemektedir. HDP’yi, yapacağı bu yönlü darbe önünde engel gördüğü için hedeflemektedir.
HDP tabii ki demokratikleşmeyen ve Kürt sorununun çözümünde adım atmayan; çatışmasızlık ve başlatılan çözüm sürecini değerlendirmeyen, çözüm sürecini kendine oy devşirmek için araçsallaştıran AKP’ye karşı muhalefet yapacaktır. AKP’nin oyalama, aldatma ve araçsallaştırma politikalarına araç olmayacaktır. Şu anda iktidarda başka parti, ya da asker ve sivil bürokrasinin yönettiği bir Türkiye yoktur. Bu açıdan muhalefet tabii ki esas olarak AKP’ye yönelik yapılacaktır. AKP’nin antidemokratik ve çözümsüz politikalarına alternatif olan bir siyasi güç olacağını ortaya koyacaktır.
CHP ve MHP muhalif güç olmaktan öte, AKP’nin iktidar olmasını sağlayan partilerdir. Bu açıdan HDP mevcut iktidar ve muhalefetin birlikte var ettikleri sisteme karşı mücadele etmektedir. HDP yeni bir Türkiye ve siyasi sistem yaratma projesidir. İşte bu nedenle Beşir Atalay ve AKP yetkilileri HDP’yi bir dış proje olarak göstererek gözden düşürmeye çalışıyorlar. Ancak korkunun ecele faydası yoktur. HDP gümbür gümbür gelmektedir.