AKP iktidarının uzunca bir süredir Türkiye’nin özgün sorunlarını çözmek için yeterli kapasiteyi haiz olmadığını, tam tersine bu sorunları büyüttüğünü, daha da karmaşık hale getirdiğini ve ülkenin önünü tıkadığını bir “temel önerme” olarak kabul ettiğimizde, beraberinde şu önermeleri de benimsememiz gerekir: AKP rejimi, esaslı sorunları çözememesi nispetinde kendisini ülke için büyük bir sorun haline getiriyor. Bu […]
AKP iktidarının uzunca bir süredir Türkiye’nin özgün sorunlarını çözmek için yeterli kapasiteyi haiz olmadığını, tam tersine bu sorunları büyüttüğünü, daha da karmaşık hale getirdiğini ve ülkenin önünü tıkadığını bir “temel önerme” olarak kabul ettiğimizde, beraberinde şu önermeleri de benimsememiz gerekir: AKP rejimi, esaslı sorunları çözememesi nispetinde kendisini ülke için büyük bir sorun haline getiriyor. Bu durum böyle giderse düzensizlik, çözülme ve kaosa yol açacaktır.
Türkiye’yi bu mecralara çekmekte olan bir sürecin 2013’ten beri zaten içindeyiz. Fizikten ödünç alınmış bir kavramla tarif etmek gerekirse, sonunda kendi dışlayıcı ve kutuplaştırıcı iktidar sisteminin dağılarak çöküşünü beraberinde getirecek olan bir “entropi” ile karşı karşıyayız ve bu büyüyor.
Benzer bir güç yitimini Türkiye 2001 krizinde yaşamıştı ve o kaos AKP iktidarını doğurdu.
Şimdi ülkenin geleceğiyle ilgili soru, AKP iktidarının neden olacağı kaosun neyi doğuracağı ya da boşluğun nasıl doldurulacağıdır.
AKP kendiliğinden ortaya çıkmadı; sistemli bir hazırlık sürecinin ürünüdür. İleride yerini bırakacağı bir demokratik alternatifi olacaksa, o da gökten zembille inmeyecek.
7 Haziran 2015 seçimlerinin bu alternatifi yaratma potansiyeli ise görünürde yok.
Türkiye 7 Haziran’a eldeki mefluç muhalefet ve tıkanmış iktidarla gidecek. Toplumdaki değişim arzusuna kucaklayıcı ve yenilikçi bir siyasi karşılık verme arayışı ise seçim sonrasında artarak devam etmek zorunda.
Bu ufuk çizgisine bakarak, “Türkiye Rüyası”ndan söz açma zamanının geldiğini düşünüyorum. “Türkiye Rüyası”, geçen yıl yayımlanmış bir kitap.
“Yakın geleceği değiştirecek yeni sol siyaset nasıl olabilir?” sorusuna cevaplar vermek ve bu eksende bir tartışma başlatmak amacında.
“Türkiye Rüyası”nın yazarı Cenk Sidar. 1982 doğumlu Sidar, 2009’da kurduğu Washington DC merkezli “Sidar Global Advisors” adlı araştırma ve stratejik danışma şirketini yönetmesinin yanı sıra yerli ve yabancı medyada ekonomi ve dış politika alanlarında yazılar yazıyor.
Sidar, yenilikçi bir sol alternatifi, ideoloji, zihniyet, siyaset, iktisat, dış politika, enerji ve güvenlik başlıkları altında tartıştığı 296 sayfalık kitabının önsözünde şunları yazmış: “Türkiye’de çağdaş ve yenilikçi bir sosyal demokrasinin öz değerlerle kurulabilmesi ve bu hareketin halkın iradesi ve inancıyla sandıktan zaferle çıkması için siyasetçilerin ve aydınların ideolojik ve kurumsal bir genel durum değerlendirmesi yapması, solun özgürlükçü, demokrat ve yenilikçi ilkeler ışığında tekrar tanımlanması gerekiyor. Yeni, çağdaş ve tutarlı bir ideolojinin ruhundan beslenecek günlük siyasalar yaratılıp daha iyi bir Türkiye’ye varılması konusunda halk nezdinde ikna edici olunabilir.” Sidar, kitabının sonuç bölümünde tartışmayı “Gezi” ve “17/25 Aralık”ın güncel bağlamlarına şöyle oturtuyor: “2013 senesi Türkiye siyaseti için ‘Gezi’ ile demokrasi, katılımcılık ve özgürlük, ‘17 Aralık’ ile de temizlik ve ahlak ihtiyacını gösterdi. Zira artık yeni bir jenerasyon ve siyaset var. Ve her ikisi kendi kurallarını ve siyasi motorunu yarattı. Bu yeni nesil siyasetin sol ile bire bir örtüşmekte olduğunu görmek ve demokratik sol siyasetin zeminini bu anlayıştan yola çıkarak genişletmek gerekiyor.
“Türkiye Rüyası” aynı zamanda bir paradigmanın da adı: “Dinamik, çalışkan ve genç nüfusu, geniş coğrafyası ve doğal kaynakları, sol bir hükümetin yol göstericiliği ve sorumluluğunda Türkiye’yi dünyanın en büyük ekonomik güçlerinden biri haline getirebilir. Amaç, sosyal-demokrat prensipler ışığında, farklı sosyo-ekonomik arka plandan gelse bile herkesin aynı eğitim ve sağlık hizmetini alabileceği, bireysel inisiyatifle geliştirilen kapasite artırımı sonrasında istediği mevkilere gelebileceği bir ‘Türkiye Rüyası’ sistemini yaratmaktır.” Cenk Sidar, Türkiye’de Sol’u yeniden düşünmeye, onu milliyetçilik başta olmak üzere sol dışı eğilimlerden ayrıştırarak başlamamız için arka planı solun dünya tarihi olan bir genel teorik çerçeve sunuyor ve ardından güncel sorunlara uzanıyor. Gezi jenerasyonu ve CHP’liler bu kitabı mutlaka okumalı.