Seçim süreci giderek yoğunlaşıyor. Partiler bir bir meydanlara iniyor. Özellikle AKP, tüm partilerden önce seçim çalışmalarını başlatmış bulunuyor. Dahası AKP’nin seçim stratejisi de büyük ölçüde netleşmiş durumda. Seçim kampanyasını Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yürüteceği anlaşılıyor. Belli ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yönettiği hükümet toplantısında buna karar verilmiş bulunuyor. Bunun argümanları da hazırlanmış durumda: Seçim boyunca esas olarak […]
Seçim süreci giderek yoğunlaşıyor. Partiler bir bir meydanlara iniyor. Özellikle AKP, tüm partilerden önce seçim çalışmalarını başlatmış bulunuyor. Dahası AKP’nin seçim stratejisi de büyük ölçüde netleşmiş durumda. Seçim kampanyasını Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yürüteceği anlaşılıyor. Belli ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yönettiği hükümet toplantısında buna karar verilmiş bulunuyor. Bunun argümanları da hazırlanmış durumda: Seçim boyunca esas olarak başkanlık sistemi işlenecek ve anayasa değişikliği için oy istenecek. Açılış törenleri düzenlenerek Tayyip Erdoğan’ın aktif kampanya yürütmesi sağlanacak.
AKP açısından bütün bunlar akıllı bir strateji olarak görülebilir. Zaten AKP’nin seçim çalışmalarında herkesten fazla ustalaştığını da kabul etmek gerekiyor. Bütün bunlar iyi de AKP’nin seçimi kazanması ve tek başına yeniden iktidar olması nasıl engellenecek? Halklar ve demokratik güçler açısından da esas mesele bu!
Çünkü, eğer AKP’nin tek başına iktidar olması engellenemezse, o zaman hem diktatörlük daha çok gelişecek, hem de ülke ve toplum yeni bir savaşın içine çekilecek. 30 Ekim 2014 tarihli toplantısında MGK bu kararı aldı. Ortadoğu’daki gelişmeler ve AKP-IŞİD ilişkisi bu durumu gösteriyor. Bu nedenle, demokrasi ve halkların çıkarı açısından AKP’nin tek başına iktidarının mutlaka engellenmesi gerekiyor. Peki kim ya da kimler yapacak bunu? Herhalde MHP ve CHP’den böyle bir iş beklenemez. Bu iki parti birleşerek cumhurbaşkanlığını ilk turda Tayyip Erdoğan’a altın bir tepside sundular. Dolayısıyla ne yeniden birlikte, ne de tek tek söz konusu partilerin AKP iktidarını engelleyebilmesi mümkün değildir. Böyle bir beklenti öküz altında buzağı aramaktan daha abes olur.
O halde geriye tartışmasız tek güç olarak demokratik partiler ve çevreler kalıyor. MHP ve CHP’nin koltuk değnekliğinde AKP’nin yeniden tek başına iktidar olmasını engelleyebilecek tek güç, tüm halkları ve ezilenleri harekete geçirmeyi başarabilecek demokratik güçler oluyor.
Ama onların da bunu yapabilmesi öyle kolay değil. Bir kere çok örgütlü ve planlı bir seçim kampanyası yürütmeleri gerekiyor. Daha önemlisi ise ideolojik eğilim farkı gözetmeden tüm demokratik güçlerin ortak bir seçim çatısı altında birleşmeleri gerekiyor. Tabi böyle bir geniş birliğin sağlanmasında da en çok görev sol demokratik güçlere düşüyor.
Aslında tıpkı Yunanistan’daki gibi ülkemizde de ciddi bir kriz var. Dolayısıyla geniş halk kesimleri ciddi bir çıkış yolu ve kurtuluş arıyor. Yani geniş kitlelerin oyunu alabilme imkanı var. Fakat şimdiye kadar böyle bir örnek olmadığı için, demokratik güçlerin yüzde on seçim barajını aşıp aşamayacakları sorun oluyor. Adeta psikolojik vaka gibi bir durum var. Dolayısıyla bu psikolojik eşiğin aşılması gerekiyor.
Peki nasıl olacak bu? Tek tek veya sınırlı ittifaklarla demokratik siyaset güçleri bu psikolojik eşiği aşamıyor. Daha doğrusu aşıp aşamadıkları belli olmuyor ve bu da ortadaki çok sayıda oyun alınmasını engelliyor. Aslında tüm demokratik güçlerin birliğinin öyle çok fazla oy artıracağı yok, fakat söz konusu psikolojik eşiği aştırarak sinerji yaratıp oy artışı sağlayabilir.
İşte bu durum bir süredir demokratik güçler arasında tartışılıyor. Zaman zaman biz de bu konu üzerinde durmaya çalıştık. Birçok yazar ve aydın bu konuyu yoğunca tartıştı. Fakat henüz müjde sayabileceğimiz bir birlik haberi duyabilmiş değiliz. Partiler, sendikalar ve dernekler arasında seçim ittifaklarının tartışıldığını duyuyor ve biliyoruz. Fakat öngördüğümüz ve umutla beklediğimiz en geniş demokrasi bloğunun oluştuğunu duyabilmiş değiliz.
Peki bu neden böyle? Kim ya da kimler engel oluyor? Artık seçim çalışmaları resmen ve fiilen başladığına göre, tüm demokrasi güçlerinin seçim bloğu neden oluşmuyor? Doğrusunu söylemek gerekirse bu soruların cevabını anlamış ve bulabilmiş değiliz. Bu husus açıktan basına yansımış da değil.
Bu konuda duyabildiğimiz ve tahmin ettiğimiz en ciddi husus CHP faktörü oluyor. Bazı sol grupların CHP’yi de sol veya sosyal-demokrat sayıp demokratik ittifak içinde olmasını istedikleri söyleniyor. Tabi bu durum sadece bir söylenti mi, yoksa gerçek mi, fazla bilemiyoruz. Eğer gerçekse, o zaman bu yaklaşımdan hemen vazgeçilmeli demek aklımıza geliyor.
Çünkü, bir kere CHP sol veya sosyal-demokrat değil. Hele hele Kemal Kılıçdaroğlu yönetimi hiç değil. CHP bu devleti kuran parti ve AKP’ye iktidarı sunan parti! Şoven-milliyetçi CHP’nin sosyal-demokrat olabilmesi hiç mümkün mü? Yunanistan’ın sosyal-demokrat PASOK’u bile sol demokratik ittifaka giremedi ve neredeyse barajı aşamayacaktı. CHP’nin PASOK’un çok daha sağında olduğunu söylemeye gerek var mı?
Diğer yandan, HDP ve ÖDP dahil tüm sol demokratik güçler CHP’ye oy verseler bile CHP’nin oy oranını bir-iki puandan fazla büyütemezler. Çünkü, tıpkı cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi, hem CHP’den ve hem de diğerlerinden önemli bir kesim bu ittifaka oy vermez. Dolayısıyla böyle bir ittifak oy artırmaz, tersine azaltır. Bu da bir kez daha iktidarı AKP’ye sunmak olur.
CHP, AKP’nin karşıtı değil, tersine koltuk değneğidir. CHP ile AKP iktidarı engellenemez, tersine iktidar AKP’ye sunulur. Dolayısıyla gerçekten böyle düşünen sol demokratik güçler varsa, derhal bu görüşünden vazgeçmelidir. Böyle bir şey CHP kuyrukçuluğu olur ki, böyle bir kuyrukçuluğun da ne ülkeye ve halka, ne de CHP’ye bir yararı olur.
Geriye AKP’ye karşı sol demokratik güçlerin öncülüğündeki en geniş demokrasi bloğu kalıyor. AKP’nin yeniden iktidar olmasını önleyecek tek güç, böyle tüm demokratik güçleri içinde toplayacak demokrasi bloğudur. Ne MHP, ne CHP, ne de bunların birbiriyle veya bazı sol güçlerle ittifakı AKP’nin tek başına iktidar olmasını engelleyemez. Ancak sol demokratik güçler öncülüğündeki tüm demokratik güçlerin birliği AKP iktidarını engelleyebilir.
Bu nedenle, gerçekten AKP’ye karşıt olan ve AKP’nin seçimi kazanmasını istemeyen tüm güçler böyle bir demokrasi bloğunda yer almalıdır. Aslında kimin AKP’ye gerçekten karşı, kimin ise lafta karşı olduğu böyle bir ittifaka yaklaşımda belli olacaktır. AKP’ye karşı tüm güçlerin yer alacağı bir demokrasi bloğunda birleşmeyenler AKP’nin seçim kazanmasının sorumlusu olacaklardır.
Böyle kritik bir siyasi-askeri süreçte tüm demokratik güçler bu gerçeği görmek ve doğru tutum sahibi olmak zorundadır. Bu konuda parti olarak ne tür fedakarlık gerekiyorsa onu göstermek durumundadır. Kuşkusuz böyle bir ittifak HDP çatısı altında olabilir. Fakat milletvekili adaylığı paylaşımı engel oluşturamayacağı gibi, bu da ciddi bir engel oluşturamaz. HDP çatısı altında seçime girilebileceği gibi, eğer anlaşma olursa başka isimler altında da girilebilir. Yeter ki anlayış ve tutum birliği olsun.
Başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm halklar ve ezilenler böyle bir demokrasi bloğunun ilan edilmesini sabırsızlıkla bekliyor. Kendine demokratik siyaset partisi diyen herkes bu gerçeği iyi görmelidir. Dahası partilerle birlikte tüm demokratik kurumların ve halk kesimlerinin böyle bir seçim bloğuna katılımı sağlanmalıdır. AKP karşısındaki başarının anahtarı budur.