Kadınlar doğaları öyle gerektirdiği için değil, savaş dönemlerinde erkek egemenliğinin en vahşi halleriyle yüz yüze kaldıkları için barıştan yanadır İçinden geçtiğimiz günler, Ortadoğu’nun savaş coğrafyasına dönüştüğü ve Türkiye’nin gerek coğrafik yakınlık gerekse tarihsel ve güncel jeo-stratejik sebeplerle, yanı başındaki bu savaşın bir parçası olduğu dönem. Savaşın Suriye’de ve tüm bölgede yarattığı tahribatın en yakın tanıklarıyız […]
Kadınlar doğaları öyle gerektirdiği için değil, savaş dönemlerinde erkek egemenliğinin en vahşi halleriyle yüz yüze kaldıkları için barıştan yanadır
İçinden geçtiğimiz günler, Ortadoğu’nun savaş coğrafyasına dönüştüğü ve Türkiye’nin gerek coğrafik yakınlık gerekse tarihsel ve güncel jeo-stratejik sebeplerle, yanı başındaki bu savaşın bir parçası olduğu dönem.
Savaşın Suriye’de ve tüm bölgede yarattığı tahribatın en yakın tanıklarıyız ve muhtemelen bizzat öznesi de olacağız.
İşte, tam da şimdi, kadınlar olarak, egemen güçlerin hegemonya savaşlarına sahne olan Ortadoğu’da, barış için herkesten daha ısrarcı olmamız gerekiyor.
Savaşlar, tüm insanlık için getirdiği hayati, ekonomik, kültürel ve ekolojik tehditlerin yanı sıra, kadınlar için ek olarak bedenleri ve emekleri üzerinde kurulan tahakkümün en çarpıcı halini de yansıtır.
Savaş dönemlerinde, kadın bedeni ile vatan özdeşleştirilir. O ülkede yaşayan kadına tecavüz etmek ve bedenini tahakküm altına almak, o ülke üzerinde kurulacak bir egemenliğin ön koşulu gibidir.
Yanı başımızda bir halk
Bazen oturduğumuz bir kafede ucuz iş gücü, bazen yürüdüğümüz sokakta dilenmek zorunda kalan bir çocuk… Bazen parkta bir köşede bebeğini emziren, bazen aynı parkta bir erkek tarafından başka erkeğe (Türk erkeklerine) satılan kadın…
Sorsan yüreğimiz kan ağlıyor, sormasan söyleyecek cesaretimiz yok.
AKP Hükümeti savaş kışkırtıcılığı yapıp, Türkiye’ye sığınan mültecileri “Müslüman kardeşlerim” diye sahiplenirken, sokakta ki manzaralar tam tersini söylüyor.
Suriyeli göçmen kadınların, erkekler tarafından fuhuşa zorlanması, çok ucuza çok uzun saatler çalıştırılması, sürekli şiddete maruz kalması… Tüm bunlar bize, savaş dönemlerinde kadınların bedenleri ve emekleri üzerinde kurulan tahakkümün patriarkal kapitalizmden beslenen bir devlet politikası olduğunu apaçık gösterir.
Suriyeli kadınların Türkiye’deki yaşam koşullarının düzeltilmesi, bugün Türkiye Kadın Hareketinin yüzünü hızla dönmesi gereken gündemlerden biri.
Gözden ırak olan gönülden de ırak olmuyor
Peki, yanı başımızda olmayanlar, Musul, Şengal, Ninova ve Rojava’da olan kadınlar…
Emperyalist güçlerin Suriye’de ki savaş nedeniyle yarattıkları ve silahlandırdıkları daha sonra kendi çıkarlarını ve kurallarını da gündeme sokan IŞİD canavarı…
Erkek egemenliğinin en gerici ve şiddetli hali olan IŞİD ve eylemleri, en çok kadınları hedef alıyor. İşgal ettikleri bölgelerde kadın ve çocukları esir alıp tecavüz kampları ve köle pazarları kuruyor.
Kadınların bedenini işgal etmekle o bölgenin namusunu ele geçirdiğini ve bölgeyi daha rahat işgal edebileceğini düşünüyor. Bu yüzden Müslüman kadınlar da dâhil her kadını kendine helal görüyor.
Yetmiyor kadının bedenine her türlü işkenceyi yapıyor; toplu kadın sünnetleri gerçekleştiriyor.
Türkmen, Şii, Ezidi, Hıristiyan, Arap ve Kürt kadınlarının bölgede savaşın birer ganimeti olarak görülmesi, her türlü işkenceye maruz kalması tüm kadınların problemidir.
IŞİD erkek egemenliğini her gün yeniden ve yeni argümanlarla üretirken, Ortadoğu’dan tüm dünyaya yayarken; oradaki kadınlara yapılan baskıların dünyanın diğer ucunda yaşasa bile herhangi bir kadını ilgilendirmediğini söyleyebilir miyiz?
IŞİD’in Ortadoğu’da kadınlara yönelik gerçekleştirdiği her eylem, kadın kimliğini hedef alan erkek egemen politikaların bir parçasıdır.
Rojavalı kadın gerillaların verdiği mücadele de bu anlamıyla tüm dünya kadınları için bir örnek olmalı.
Kadınların Rojava ve Şengal’deki silahlı direnişleri, salt bir ulus mücadelesi değil aynı zamanda bir kadın kurtuluş mücadelesidir. Kadın hareketlerine düşen görev ise; kadınların savaş nedeniyle yaşadıkları vahşeti gözler önüne serip daha radikal söylem ve eylemlerle bu gidişe dur demektir.
IŞİD Ortadoğu’da yaptıklarıyla tüm dünya kadınlarına savaş açtığını bizlere gösterdi… Bizler de kadınlar olarak, bu resti görmeden ve karşılık vermeden edemeyeceğiz.
“Bir kadın olarak benim ülkem yoktur.
Bir kadın olarak bir ülke de istemiyorum
Bir kadın olarak tüm dünya benim ülkemdir.”
Virginia Woolf