Irak’ta yaşanan gelişmeler bölgedeki Kürtlerin geleceğinin nasıl şekilleneceği açısından da büyük önem taşıyor. Son gelişmeleri hem Ortadoğu coğrafyasını hem de Kürtlerin politikalarını yakından izleyen, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Abbas Vali’ye sorduk. IŞİD’in Irak’a girerken hedefi neydi? IŞİD kısa vadede mümkün olduğunca çok toprak ele geçirmek, otoritesini kurmak ve yaymak istiyor. Ama bence şu anda […]
Irak’ta yaşanan gelişmeler bölgedeki Kürtlerin geleceğinin nasıl şekilleneceği açısından da büyük önem taşıyor. Son gelişmeleri hem Ortadoğu coğrafyasını hem de Kürtlerin politikalarını yakından izleyen, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Abbas Vali’ye sorduk.
IŞİD’in Irak’a girerken hedefi neydi?
IŞİD kısa vadede mümkün olduğunca çok toprak ele geçirmek, otoritesini kurmak ve yaymak istiyor. Ama bence şu anda Irak’ta olanlar, IŞİD’in uzun vadeli stratejik hedefinin parçası değil. IŞİD, İslami cephedeki bölünmeler nedeniyle, Suriye’den Irak’a itildi, şu anda hayatta kalma mücadelesi veriyor. Ve bu noktada Esad’a çok benzer bir taktik kullanıyor.
Nedir o taktik?
Mısır’da, Tunus’ta ve “Arap Baharı” denilen gelişmelerin olduğu diğer yerlerde olanın aksine, Esad Suriye’deki krizi bölgeselleştirmeyi başardı. Böylece, ABD’yi Suriye’deki stratejisini değiştirmeye zorladı. ABD, daha önce çok defa “Suriye’nin kimyasal silah kullandığına dair kanıt varsa, askeri müdahale yapacağız” demesine rağmen, geçen yaz müdahale etmedi. Esad; krizi, diktatör ama laik rejimle, gerici İslamcı muhalefet arasındaki savaşa dönüştürdü ve bölgeselleştirdi. Bir tarafta İran, Irak ve Hizbullah, öbür tarafta Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye. Bu durumda ABD, Esad’ı devirmekle, Suriye’yi İslamcılara vermek arasında kaldı. Şimdi IŞİD de çatışmayı bölgeselleştiriyor. Irak’a girdi. Geçtiğimiz günlerde Lübnan’a yöneldiler. Kuvvet dengesinin değişeceğini ve kendisinin yayılmaya devam edeceğini umarak krizi bölgeselleştirmeye çalışıyorlar.
ABD’nin IŞİD’e yönelik hava operasyonu sonuç verecek mi?
Evet, ABD bombalamaya başladı, ben IŞİD’in yenileceğini düşünüyorum. Ama bu yenilgiyle, Irak devletinin yönelik varoluşsal tehdit yok olmayacak. Mısır’da ve Tunus’ta, muhalifler hükümetin meşruiyetini sorguluyorlardı. Suriye ve Irak’ta yaşanansa egemenlik krizi. Bu, devletin ayakta kalabilme yetisiyle, kanun yapma ve uygulama gücüyle ilgili bir kriz. Irak devletinde böyle bir güç yok. Suriye’de de artık yok. Böyle bir durumda, muhalefet kolayca etnik ve dini hatlarla bölünüyor. Irak fiili olarak bölündü.
ABD neden şimdi müdahale etti peki?
Obama’nın ayak sürümekten vazgeçmesinin ve IŞİD’i bombalamasının başlıca nedenlerinden biri IŞİD’in Suudi Arabistan için oluşturduğu tehdit. Bu, şaka değil. Bu savaşçıların içinde çok sayıda Suudi Arabistanlı var. Ve IŞİD güneye, Suudi Arabistan‘a itilebilir. Onları orada memnuniyetle karşılayan bir kitle olacak. Suudi Arabistan, Katar ve Körfez ülkeleri işin içine girdiğinde Amerika harekete geçiyor. Ve birkaç gün önce de harekete geçti.
IŞİD neden Kürt bölgelerine saldırıyor?
IŞİD stratejik petrol bölgelerini kontrol etmek istiyor. Bunun için petrol bölgelerinin yakınındaki stratejik kasabalar önemli, oralarda da Kürtler var. Aynı zamanda, IŞİD şunu çok iyi biliyor ki, Irak’taki organize tek savaş gücü Kürtlere ait. O nedenle, petrol bölgelerini, Kürt bölgelerini ele geçirmek IŞİD’in gücünü önemli ölçüde artıracak.
PYD’nin karşı saldırısının ardında nasıl bir mantık var
PYD güçlerinin, ve 800 PKK gerillasının, Irak’ta IŞİD’e karşı savaşmasının nedeni, IŞİD’in Suriye’ye geri dönmesine izin vermemek. Hedef IŞİD’in işini orada bitirmek. Bu, oldukça makul bir strateji. IŞİD’in 8-10 bin kadar insan gücü olduğu tahmin ediliyor. Beş bini Suriye’de, üç bini Irak’ta. Büyük bir güç değil. Ama şimdi büyük silahları var. Musul etrafındaki Suriye sınırına doğru olan yerleri alırlarsa, PYD, güç durumda kalacak. O nedenle, PYD şu anda arka bahçesini güvene alıyor. Ve görülüyor ki PYD Musul’a girdi, 3-4 mahalleyi de aldı. Irak Kürdistanı’ndan gelen haberler, IŞİD’e karşı hakiki şekilde savaşan tek Kürt gücünün PYD olduğu yönünde. Ve çok az şüphe var ki bu savaştan PYD ve PKK daha güçlü çıkacak.
Dört farklı ülkedeki Kürt güçleri şimdi bir araya gelip savaşıyor. Daha önce böyle bir şey olmuş muydu?
Hayır, ama öncelikle şunu söyleyelim Kürt kuvvetleri derken PYD, PKK ve PUK’tan (Talabani’ye bağlı birlikler) bahsediyoruz. Bunlar tek bir komuta altında değil ama oldukça sıkı bir işbirliği içinde. KDP ve Barzani ise tam olarak bunun içinde değil. Onlar başka pozisyonda, başka bölgelerde savaşıyor.
Barzani kuvvetleri jeostratejik nedenlerle mi diğer Kürt kuvvetleriyle birlikte değil?
Hem jeostrateji hem de Barzani’nin iç siyasete dair bazı hesaplar var. PYD-PKK-PUK açısından baktığımızda da PYD ve PKK ittifakı zaten eskiden beri var. PUK’un da kendince başka hesapları var.
O halde, siz farklı parçadaki Kürtlerin bu vesileyle birilikte mücadele etmesine, çok büyük bir önem atfetmiyorsunuz, öyle mi?
Etmiyorum, şartların sonucu olarak görüyorum. Bu, “Büyük Kürdistan” hedefi için stratejik bir ittifak değil. Ortak düşmana karşı taktiksel bir ittifak. Ve bu düşman dışında her bir kuvvetin kendi hedefi var.
Dört parçadaki Kürtlerin şimdiye kadar “ötekisi” hep bulundukları ülkedeki hakim etnik gruplardı. Ama şimdi din üzerinden bir çatışmaya girdiler. Bunun önemi nedir?
Evet, IŞİD’in içinde Türkler, Çeçenler , Pakistanlılar, Cezayirliler, ikinci kuşak Avrupalı Müslüman göçmenler var. Kürtleri, komünistler gibi gruplarla bir arada sayıp “Allahsız” olarak görüyor, “Bunlar öldürülmeli” diyorlar. Ama IŞİD’in Kürtlere yönelişinde “etnik köken önemsiz” de diyemezsiniz. Çünkü IŞİD’de karar verme mekanizması sadece dini unsurlardan oluşmuyor. İçinde eski Baasçı unsurlar da var. Ve bunlar son derece anti-Kürtler.
AVM yapıldı, Peşmerge modernize edilmedi
Barzani, bağımsız Kürdistan için birkaç ay içinde referanduma gideceklerini söyledi. Sizce, Irak’ta yaşananlar, bağımsız bir Kürdistan doğmasına yol açacak mı?
İçinde olduğumuz koşullar gösteriyor ki, bu, boş bir beyan. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bağımsız bir devlet için gereken askeri ve ekonomik kaynakları, stratejik kaynakları yok.
Petrolü var mesela…
Ama satacak araçları yok. Satmak için, kendilerinin bağımsızlığından hiç de hoşlanmayacak birilerine bel bağlamak zorundalar.
Türkiye’den bahsediyorsunuz…
Evet. Aynı zamanda, mevcut askeri kriz gösteriyor ki, Kürdistan hükümeti geçtiğimiz 12 yılı yarı uyku halinde geçirdi.
Peşmergelerin bölgede IŞİD’e karşı etkili savaşabilen tek güç olduğu söyleniyor, öyle değil mi?
Peşmerge, eğer ki hazır olsaydı, IŞİD’i iki gün içinde yok ederdi. IŞİD sonuçta sadece beş bin kişi, onlarsa 80 bin. Bu durum Kürt yönetiminin uzun vadeli ve stratejik olarak düşünememiş olduğunu gösteriyor. Peşmerge dediğimiz askeri güç, modernize edilmedi, ekipmanlarla donatılmadı, eğitilmedi. Hepsinden önemlisi, hükümet Peşmerge için birleşik komuta yapısı oluşturamadı. PUK, var, KDP var, Goran var ama birleşik bir askeri komuta yok.
Ayrıca, Peşmerge gibi askeri kuvvetin, etkili bir demokratik kültüre ihtiyacı var. Geleneksellikten uzaklaşması gerekiyor. Alışveriş merkezleri ya da insanları geçici olarak mutlu edecek aptalca prestij projeleri yapmaktansa Irak Kürt yönetiminin etkili silahlar edinmek için on yılı vardı…. Ama böyle düşünmediler, kendilerinden fazlasıyla memnunlardı. Bir hükümet ve halkın kendisinden böyle fazlasıyla memnun olması, kötü bir durumdur.
Demokrasi meselesiyle bağımsızlık arasındaki ilişkiyi biraz açar mısınız?
Kürdistan’da hükümet toplumda demokratik milliyetçi bir kültür oluşturmak için ya hiç uğraşmadı ya da çok az uğraştı. Şu anda orada neredeyse tamamen depolitize, petrol zenginliğine dayalı, rantiyeci bir orta sınıf var. Entelijansiya bile hükümete bağlı. Hükümete bağlı bir entelijansiyanın eleştirel aklı yoktur.
Hükümet, halkı da bağımsızlığa hazırlamadı. İnsanları mobilize etmedi. İnsanlar siyaset sahnesinde değiller. Ama siyaset sahnesine gelmelerinin de bazı tehlikeli sonuçları olabilir.
Kürdistan’ın çatışmalarla dolu bölgede güvenli ve müreffeh bir ada olduğu söyleniyor. Sizce, öyle değil mi?
Bu, doğru. Ortadoğu’nun diğer bölgelerine kıyasla, daha fazla özgürlük var, istikrar var, daha az yoksul insan var. Ama eğer kriz yoksa! Stratejik olarak düşünen bir hükümet, kriz durumunu düşünür. Eğer bir hükümet uzun vadeli stratejik olarak düşünmüyorsa, nasıl bağımsız Kürt devleti meselesini masaya getirebilir ki!
Buna göre, bağımsız Kürt devleti olsa bile yaşayamaz mı, diyorsunuz?
Öyle demiyorum. O noktaya varılmayacak, diyorum.
Irak Kürdistanı, Rojava’yı kapsarsa…
Türkiye hem Irak Kürtlerinin bağımsızlığını istemiyor, hem de onları merkezi hükümete karşı güçlendirecek petrol transferi anlaşmaları imzalıyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye, tarihinde ilk defa, kendi ülkesindeki Kürt meselesine siyasi sorun olarak yaklaşıyor, askerin değil hükümetin baş edebileceği bir sorun olarak bakıyor. Bu, Türk hükümetine özgüven veriyor. Irak Kürdistan’ındaki duruma bakarken de bir güven veriyor. Sanırım, Irak Kürdistanı bağımsız olsa bile onun Türkiye’ye tehdit oluşturmayacağını düşünüyor.
Türk hükümeti, Irak’ta bağımsız bir Kürdistan’ı kabul edebilir mi?
Belli şartlar altında kabul edebilir. Sanırım, Türkiye hükümeti için ideal olanı Irak Kürdistanı’nın nüfuz alanının Suriye Kürdistanı’nı içerecek şekilde genişletmesi olacaktır. Nitekim, Rojava bazı planlarda Irak Kürdistanı’na dahil ediliyor. Türkiye böylece bir taşla iki kuş vurmuş olur. Erbil’de, Rojava’yı da içeren, ekonomik olarak çok önemli, ucuz gaz ve petrol veren, Türk ürünleri için iyi bir pazar sunan, dost bir hükümet olacak… Suriye’de ise muhtemel otonom Kürt bölgesiyle ortaya çıkabilecek problemler ortadan kaldırılmış olacak. Bu arada Türkiye’de, Kürt meselesi demokratik siyasi süreç içimde halledilebilecek meseleye dönüştürülmüş olacak. Bu, Türkiye açısından memnuniyetle karşılanabilecek bir seçenek. Aksi takdirde, Türkiye’nin Rojava’da otonom bir Kürt bölgesi isteyeceğini sanmam. Bunu, tehdit olarak görecektir, çünkü PKK’nin üssü olabileceğini düşünecekler.
ABD haritayı değiştirmek istemiyor
ABD’nin bağımsız Kürdistan konusunda politikası değişti mi?
Henüz değişmedi. Ama Irak’ın, bu şekilde bütün olarak kurtarılamayacağını düşünürlerse değişebilir.
ABD, Irak’ın parçalanmasını neden istemiyor?
ABD, Ortadoğu’nun siyasi haritasına bağlı kalmak istiyor. Kolonyel düzenlemeleri değiştirmek istemiyor. Çünkü Suudi Arabistan’ı, Ürdün’ü, Körfez ülkelerini, Türkiye’yi üzmek istemiyor. Mesela Suudi Arabistan ve Ürdün’ün bizatihi kendisi bu düzenlemelerin sonucuydu. Aslında Türkiye ve İran dışında tüm Ortadoğu, bu düzenlemelerin sonucu. Ya da mesela, Suudi Arabistan yeni bir Şii devlet istemez bölgede.
Sünni halk, IŞİD’in kuralları geçici sanıyor
Irak’ta, Sünni toplum Maliki yönetiminden rahatsız. Bu nedenle, orada ciddi bir muhalefet tabanı var. Bu, tamam. Ama Sünni muhalif taban IŞİD’in getirdiği gibi bir İslam devleti istiyor mu?
Hayır. Onlar, bunun bir İslam devleti olduğuna inanmıyor. Çünkü dışarıya IŞİD olarak resmedilen şeyin, belli güçlerin koalisyonu olduğunu biliyorlar. Gelen bilgilere göre, IŞİD’de temel komuta kademesindeki unsurlar arasında eski Baasçılar, eski Sovyetlerdeki askeri görevliler, Çeçenler var. IŞİD’in şu anda bazı stratejik pozisyonları almaya çalışması da, arkasında bilgi birikimine sahip bir askeri akıl olduğunu gösteriyor. Olan sadece çılgın köktendincilerin oradan oraya koşturması değil. Evet, barbarca davranıyorlar ama bunun arkasında bir askeri akıl var.
“Kadınlar gerekli haller dışında sokağa çıkmayacak, erkeler namaz saatinde camide olacak” haberleri doğru değil mi? Bu, bir şeriat yönetimi değil mi?
Bu haberler doğru. Ama, şu anda IŞİD’le birlikte olan güçler -eski Baasçı unsurlar, Maliki döneminde marjinalleştirilen askeri ve idari unsurlar, bazı aşiret güçleri, tarikatlar- İslami kuralların bu yorumuna katılmıyorlar. Ama, bir yandan, bu cephenin ilerleyişinin sürdürmesi için birlik önemli. Diğer yandan, bu kafa kesmeler, kadınlara tecavüzler toplum üzerinde bir terör yaratıyor. Mesela, şu ana kadar Kürt bölgesinde önemli bir noktaya saldırmadılar ama Erbil ve Süleymaniye’deki Kürtler korku içinde. Müttefikleri, IŞİD’in bu yaptıklarının faydasını görüyorlar.
Oradaki Sünni toplum ne düşünüyor?
Hepsinin desteklediğini sanmıyorum. Muhtemelen oradaki insanların çoğunluğu laikliğe inanıyordur. Buna bir taktik hareket, geçici bir durum olarak bakıyorlar. Ama ben öyle olacağını sanmıyorum. Eğer IŞİD, Kürtler, Iraklılar, Amerikalılar’dan oluşan koalisyon tarafından yok edilemezse ve başarılı olurlarsa eminim ki yapacakları ilk şey, güçlerini kendi müttefiklerine karşı kullanmak olacaktır.
Bunda da başarılı olacaklardır. Çünkü diğerlerinden daha iyi örgütlenmiş durumdalar, daha kararlılar ve daha net hedefleri var. Süreç boyunca halkla daha iyi iletişim kanalları kurarlarsa başarılı olmaları çok muhtemel. Seküler ve dindar kuvvetlerden oluşan bir ittifakın politik kazanımlar elde ettiği her yerde, bu kazanım sonrasında sekülerler acı çekmiştir. Bunun en iyi örneği İran’dır.
Irak’ta sünni kesim ne kadar dindar?
Irak orta sınıfı dindar değil. Toplumun önemli kısmının laik olduğuna inanıyorum. Ama Saddam’ın düşüşünden sonra oluşan ortam, dindarlığı teşvik etti. Mesela, kadınlar için, örtünmek bir din yasası değil. Ama bunu bir çeşit korunma olarak yaptılar, dışarı çıkabilmek, işe, markete gidebilmek için. O nedenle eskiden örtünmeyenler şimdi örtünüyorlar.
KİMDİR?
Ortadoğu ve Kürt coğrafyası konusunda uzman isimlerden olan Prof. Dr. Abbas Vali, Boğaziçi Üniversitesi sosyoloji bölümünde öğretim üyesi. Vali, 1949 yılında İran Kürdistanı’nda yer alan Mahabad’da doğdu. Üniversiteden sonra akademik çalışmalar için Britanya’ya giden Vali, doktorasını Londra Üniversitesi’nde yaptı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin daveti üzerine 2006 yılında Erbil Üniversitesi’ni kurmak üzere, Irak Kürdistanı’na taşındı. Ancak yönetimle arasında çıkan problemler nedeniyle buradan ayrıldı. Vali, 2008’den bu yana Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi. Vali’nin kitaplarından Kürdistan Cumhuriyeti, Kürt Tarihi Kimliği ve Siyaseti, Kapitalizm Öncesi İran, Kürt Milliyetçiliğinin Kökenleri Türkçe’ye çevrildi.
Röportaj: Tuğba Tekerek