Halkevleri’ni eleştiren Atılım yazarının asıl vurucu (kahredici) cümlesi, şöyle: “Bir CHP adayı etrafında birleşememiş olmaya hayıflanan Halkevleri, devrimci politika bakımından rezillik sayılması gereken bu anlayışını, ‘sandık yerine sokak’ gibi tumturaklı bir argümanla yenilir yutulur kılamaz” Cumhurbaşkanlığı seçiminde sona doğru yaklaşıldıkça adayların dillerinin sertleşmesinden daha da dikkat çekici olan, bu adaylardan birinin tarafı olan destekçilerinin hırçınlaşması. […]
Halkevleri’ni eleştiren Atılım yazarının asıl vurucu (kahredici) cümlesi, şöyle: “Bir CHP adayı etrafında birleşememiş olmaya hayıflanan Halkevleri, devrimci politika bakımından rezillik sayılması gereken bu anlayışını, ‘sandık yerine sokak’ gibi tumturaklı bir argümanla yenilir yutulur kılamaz”
Cumhurbaşkanlığı seçiminde sona doğru yaklaşıldıkça adayların dillerinin sertleşmesinden daha da dikkat çekici olan, bu adaylardan birinin tarafı olan destekçilerinin hırçınlaşması. Sayısal sonuca odaklanmış taraftarlık psikoloji içerisinde bu zihniyetler, “benim gibi taraf tut, benim gibi taraf tutmuyorsan karşı takımdansın” ruh haline kendilerini kaptırmış durumdalar. Kendilerini böyle bir ruh haline kaptırınca da oyunu okumakta, taktikleri kavramada, hareketlerin kıvraklıklarını görme konusunda körleşmekte, hatta daha da ileri giderek burunlarının ucundaki skor tabelasına odaklanma dışında her şeyi önemsizleştirmekteler.
Bu durumun en son örneklerinden birini, ESP çevresine yakın Atılım Gazetesi’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde sosyalistlerin tutumuna yönelik eleştirilerinin yer aldığı yazıda görmek mümkün. Sendika.Org da cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki tartışmaları değerli bulduğundan bu yazıyı okurlarıyla paylaştı.
Sözü edilen değerlendirme daha doğrusu eleştiri yazısı, aslına bakılırsa sondan başa doğru yazılmış. Yazı, aynen şu cümlelerle sonlanıyor; “seçimde, bir burjuva karşı devrim cephesi, bir de özgürlük ve demokrasi cephesi var. Politik özgürlüğün, adaletin, halklara eşitliğin, demokratik barışın, kadın özgürleşmesinin, ekolojik mücadelenin adayını destekliyor musun, desteklemiyor musun? Sol iddialı akımlar için esas mesele budur. Ne söylenirse söylensin, gerisi laf-ı güzaftır.”[1] (Kısaca bütün dükkanları kapatın, bizim AVM’ye gelin diyor, bizimkinde her şey mevcut!)
Şüphe yok ki ilk önce bu cümleler yazılmış, daha sonra yazının üstteki bölümlerinin doldurulmasına geçilmiş. Üstteki bölümlerde ise ilk önce Partizan çevresi boykot tavrından dolayı “andaki devrimci fırsatı ıskalamakla” mahkum edildikten sonra, Yürüyüş’ün seçim tavrının kaynağı “sosyal şovenizmle malul politik çizgisine” bağlanmış. ÖDP ve Halkevleri’nin ise (ne hikmetse ikisine aynı paragrafta yer verilmiş) seçime ilişkin politik tutumları trajikmiş.
Bu yazının asıl ilgilendiği konu Halkevleri’nin seçim tavrı olduğundan, diğer tutumların değerlendirilmesi burada yapılmayacak.
Yazıyı yazan arkadaş (ya da arkadaşlar), Halkevleri’ne ilişkin çok ciddi bir iddia geliştirmiş; CHP kuyrukçuluğu. Hatta bu konuda herkesten (hatta ÖDP’den bile) daha da ileri gidiyormuş, Halkevleri. Bu iddiasını kanıtlamak için de bir kanıt (iki tane değil) sunuyor; “Kılıçdaroğlu’ndan Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığını geri çekmesini resmen talep eden Halkevleri…” Yazıyı yazan arkadaş bu bilgiden hareketle “Halkevleri’nin CHP’den ‘demokrasiyi ve sol değerleri temsil eden’ bir aday umut ettiğini” görüyor. Ayrıca Halkevleri, “İhsanoğlu’na gönlü razı gelmediğinden, CHP’li başka bir adayın arkasında saf tutma niyetini beyan etmekten çekinmiyormuş.”
Diğer paragrafa geçmeden, burada iddia edilenlerle biraz uğraşmak gerek!
Bir, Halkevleri Kılıçdaroğlu’ndan bir talepte bulunmadı. İki, Kılıçdaroğlu’ndan “resmen” bir talepte de bulunmadı. Bu noktada devrimcilere düşen sorumluluk, kendi iddialarını kanıtlamak için gerçek bilgilerle oynamak olmamalı. Halkevleri’nin amaçladığı (özellikle ilk adımda), Ekmeleddin ismini duyduğunda büyük hayal kırıklığına uğrayan, yıllardır siyasal kaderini CHP’ye bağlamış milyonlarca insanın ve özellikle Alevilerin (ki bu toplulukları her türlü iddiasına rağmen yıllardır kapsayamamış Kürt siyaseti merkezli projelerin eleştirisi bir yana) tepkisini “açık bir çağrıyla” dillendirmekti. Bu noktada beklenti odağı CHP Genel Başkanı değil, CHP’den beklentisi olan insanlardı. Ekmeleddin tercihi, CHP üst yönetiminin tabanına söylediği gibi bir zorunluluk değil, bu yönetimin de içinde olduğu elit bir siyasi ekibin projesinin deklarasyonuydu. Ayrıca şu da bir gerçektir ki, CHP seçmeninin yoğun olduğu mahallelerde neredeyse sadece Halkevleri, CHP’nin Ekmeleddin tercihine karşı siyasi faaliyet yürütmektedir. Ne hikmetse CHP kuyrukçusu olan Halkevleri, CHP’ye karşı mücadele ediyor. Yukarıda dendiği gibi skora odaklanmış bakış açılarının oyunu okumakta zorlanması gayet normal.
Ayrıca Halkevleri’nin bu açıklamasından hareket edip, “CHP’den demokrasiyi ve sol değerleri temsil eden bir aday umut ettiğini” görmek için ise köstebek gözüne sahip olmak gerek. (Bilindiği gibi köstebekler ne arkalarındaki (kat ettikleri) yolu ne de önlerindeki (burunlarının ucu hariç) yolu görür). Herkesin bildiği gibi Halkevleri, çok değil daha üç ay önce Ankara Büyükşehir Belediyesi dahil birkaç yerde CHP’nin yerel seçim adaylarına karşı (üstelik her türlü eleştiriye göğüs gererek) bilfiil çalışmış hatta karşı adaylar çıkarılmasına öncülük etmişti. Halkevleri’ni CHP kuyrukçuluğu ile yaftalayan bu arkadaşın, arkasındaki kat ettiği yolun bilgisine sahip olmadığını mı varsaymamız gerekiyor? Yoksa kendince “anın fırsatını yakalamış” olmasını mı?
Gelelim Halkevleri’nin bu ilk adımdan sonra yaptıklarına. Halkevleri, bu açıklamadan hemen sonra kendi GYK üyesi milletvekillerinden başlamak üzere bazı milletvekilleriyle görüşmüş ve bu hoşnutsuzluk üzerinden farklı bir aday (özellikle toplumsal muhalefet içerisinden) çıkartılmasının girişimlerini yapmıştır. Hatta bu konuda HDP bileşenleri de zorlanmıştır. Böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde, yani üzerinde ortaklaşılmış bir adayın hem toplumsal muhalefetin hem de parlamento içindeki muhalefetin geleceğinde farklı bir çizginin oluşabileceği “hayali” kurulmuştur. Ancak bu “hayal”, Halkevleri’ne rağmen kadük bırakılmıştır, paylaşılmamıştır. Bu girişimlerin görülmemesi ise yazıyı yazan arkadaşın bir adım sonrasını görme konusunda zaaflı olan “köstebek gözleriyle” ilgisi olsa gerek.
Halkevleri’ni eleştiren Atılım yazarının asıl vurucu (kahredici) cümlesi, bir sonraki paragrafta; “Bir CHP adayı etrafında birleşememiş olmaya hayıflanan Halkevleri, devrimci politika bakımından rezillik sayılması gereken bu anlayışını, ‘sandık yerine sokak’ gibi tumturaklı bir argümanla yenilir yutulur kılamaz”. Şimdi, bu “yenilir yutulur kılınmaz” tavrı iki bölümde ele almak gerek!
İlki, “bir CHP adayı etrafında birleşememiş olmak” değerlendirmesi. Halkevleri hiçbir zaman bir CHP adayı etrafında birleşmeyi önermemiş ve savunmamıştır (Bu laf, Atılım yazarının hayal dünyasının içerisinde gerçekleşmiştir). “Bir CHP adayı etrafında birleşmeyi öneren ve savunan” asıl olarak HDP’dir. HDP bu politika doğrultusunda CHP milletvekili Rıza Türmen’e cumhurbaşkanlığı adayı olma önerisi götürmüştür.[2] Bu yanlış bir taktik midir? Bence değildir. Başarılı olmasa bile (ki başarılı olması bu ülkede birçok şeyin değişmesinin en azından başlangıcı olurdu) CHP’lileri neoliberal politikalardan ve egemenlerin yönlendiriciliğinden “kurtarma girişiminde” önemli bir adımdır. Ve ayrıca CHP üst yönetiminin “düzenin koruyucusu” olarak yaftalanmasının yeni bir politik argümanı olarak da değerlendirilebilir.
Pekiyi, HDP’nin “bir CHP adayı etrafında birleşememiş olma” önerisi ve girişimi, Atılım yazarı için “devrimci politika bakımından rezillik” sayılır mı? Bunu bulunduğu yerdeki insanlara söyleyebilir mi?
İkincisi, “‘sandık yerine sokak’ gibi tumturaklı bir argümanla yenilir yutulur kılamaz” değerlendirmesine gelmek gerek. Yaptığı tercihinin doğru olduğunu kanıtlamak için çiğnediği değerlerin farkında olmayan bu zihniyete çok laf etmek gerekmiyor, aslında. “Sokak” sözcüğünün karşılığının “fiili, meşru, kitlesel, militan halk eylemi” olduğunu ve gerçek reformistliğin bu tercihin karşısına sandığı önermek olduğunu mu hatırlatmak gerekiyor? Halkevleri, “sokak” dediğinde, bunun tumturaklı bir laf olmadığının, Hopa’da, Ankara’da, Eskişehir’de, Antakya’da, Kocaeli’nde, Çanakkale’de, Bursa’da, İzmir’de, Soma’da… onlarca kez kanıtlandığını tekrar tekrar anlatmak mı gerek? Kör köstebeğin gözüne parmak sokmak mı?
Son bir söz daha. Şu reformist sol, devrimci sol değerlendirmesi için. Hani Atılım yazarı, Halkevleri’ni reformist solun bilinen adreslerinden biri sayıyor ya. Genel olarak solun ama özellikle Türkiye solunun çocukluk hastalıklarından biridir; devrimci sıfatını, kullandığı araçtan ve radikal ajitasyondan alır. Ne kadar yüksek kalibreli silaha sahipsen ve ne kadar uzlaşmaz söyleme sahipsen, o kadar devrimcisindir. Hele hele bir de “bedel ödedim” propagandasını iyi yapıyorsan, bu sıfata daha da fazla layıksın.[3] Sahip olduğun devrimci ideoloji, bu ideolojiden ürettiğin devrimci politikalar, bu politikaları hayata geçirmek için kullandığın araçlar, tüm bu süreçte oluşturmaya çalıştığın devrimci etik, yoldaşlık hukuku ve yenilenme arayışı çok da önemli değil. Kalıpları onlara yeter! Köstebeklerin göze ihtiyacı yoktur!
Dipnotlar:
[1] Halkevleri’nin, cumhurbaşkanlığı seçiminde siyasetinin ana eksenini Tayyip’e ve Ekmeleddin’e karşı belirlemesi, hatta propaganda sloganını “Gericiliğin, ABD işbirlikçiliğinin, piyasacılığın, kadın düşmanlığının iki yüzüne de MECBUR DEĞİLİZ!” şeklinde belirlemesi, Selahattin Demirtaş’a karşı siyasi faaliyet sürdürmeyecek olması, Atılım yazarına yeterli gelmemiş!
[2] “HDP’nin Köşk adayı Selahattin Demirtaş, CHP ile Rıza Türmen ismi üzerinde buluşabileceklerini ancak bunun Kılıçdaroğlu tarafından kabul görmediğini belirtti.” (Yüksekova Haber)
[3] Bu formülasyonla her şey çok kolay, özellikle gençlere yönelik örgütlenme çalışmalarında. Uzun uzun ideoloji anlatmak, siyaset yapma yöntemi/sistematiği kavratmakla niye uğraşılsın ki? O reformist, şu pasifist, bu uzlaşmacı! Ama ben en devrimcisiyim, benden ol, senin sıfatın da devrimci olsun!
ural@sendika.org
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.