Türkiye’de sürekli Kürtlerin ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin tutumu tartışılıyor. Her tartışmada da Kürtlerin ne tarafta yer alacağı sorusuna cevap aranıyor. Bunlar sorunlu ve doğru olmayan tartışmalardır. Ya da eski Kürt algısı üzerinden yapılan yorum ve tartışmalardır. Bu yaklaşımlar Kürtler mutlaka bir tarafa yamanmalıymış gibi üstenci bakışları da ifade etmektedir. Güney Kürdistan’daki siyasi güçlerin her zaman […]
Türkiye’de sürekli Kürtlerin ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin tutumu tartışılıyor. Her tartışmada da Kürtlerin ne tarafta yer alacağı sorusuna cevap aranıyor. Bunlar sorunlu ve doğru olmayan tartışmalardır. Ya da eski Kürt algısı üzerinden yapılan yorum ve tartışmalardır. Bu yaklaşımlar Kürtler mutlaka bir tarafa yamanmalıymış gibi üstenci bakışları da ifade etmektedir. Güney Kürdistan’daki siyasi güçlerin her zaman birilerin yedeğinde politika yapması da bu algıyı yaratmış olabilir. Ancak tüm bu gerçekler bugünkü Kürt gerçeğini anlamayan, ifade etmeyen algılar ve yaklaşımlardır. Özellikle PKK’nin önderlik ettiği son kırk yıllık mücadeleyle Kürtlerin siyaset anlayışı ve siyaset yapma tarzında önemli değişiklikler ortaya çıkmıştır.
PKK’nin ilk çıkışında kadrolarının kurdukları her cümlede kullandıkları bir kavramın anlamı ve sonuçları şimdi daha iyi anlaşılıyor. PKK daha 15-20 kişilik küçük bir grupken sürekli öz güçten söz etmiştir. Kürtler ancak öz güce dayanır, öz gücüne güvenirse güç olabilir ve amaçlarına ulaşabilir denilmiştir. Öz güç kavramına sihirli bir rol verilmiştir. Böylece kendi dinamiklerine ve özgücüne dayanan bir hareket ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla hem kendine güveni artmış, hem de bağımsız duruş gösterme karakteri kazanmıştır. Böylelikle her koşulda ayakta durma gücüne kavuşmuş bir hareket yaratılmıştır. Belki sürekli zorluklar içinde mücadele etmiş, zorluklar ortamında gelişmiş, ama bu Kürtlere çok önemli bir karakter ve kimlik kazandırmıştır. PKK’nin yarattığı yeni Kürt kimliği birilerine dayanmadan, birilerine yamanmadan siyaset yapma imkanı ortaya çıkarmıştır. Bugün Kürtlerin en büyük gücü de, zenginliği de bu karakteridir.
Kürt Özgürlük Hareketi’nin bugün bırakalım birilerine yedeklenmesi, her kesi yedekleyecek bir karaktere sahiptir. Dünya, Ortadoğu, Türkiye ve Kürdistan’da yaşanan çözümsüzlükler ortamında tüm sorunlara tek ideolojik ve siyasi çözüm gücüdür. Buna da üçüncü çizgi denilmektedir. Yani bölgede kapitalist modernist ya da geçmiş dönemin siyasi dengeleri ortamında oluşan otoriter statükocu iktidar güçleri dışında bir çizgiyi ifade etmektedir. Bugün kapitalist modernite ve bölgenin statükocu güçlerinin çözümsüzlüğü ortamında toplumsal ve siyasal sorunları kullanarak ortaya çıkan El Kaide ve türevleri gibi sapkın güçler karşısında da çözüm zihniyeti ve projesi olan üçüncü çizgiyi temsil etmektedir. Aslında buna, alternatif tek çizgi de denilebilir. Bu çizgi tüm çözümsüzlük politikalarının yarattığı kaos ortamında demokratik ve özgür yaşam çözümünü temsil etmektedir.
Böyle bir çizginin çözümsüzlüğün bir parçası olan hiçbir siyasi gücün yedeği olması, bir tarafın yanında yer alması mümkün değildir. Olsa olsa bu üçüncü çizgi bazı koşullarda bazı güçleri kendi politikasının yedeği yapabilir; kendi politikasına hizmet ettirebilir. Ya da herhangi bir gücü demokrasi ve özgürlük çizgisine zarar vermeyecek bir konumda tutmaya çalışır. Ama çözümsüzlük politikasının parçası olan, politikalarıyla toplumları sorunlar ve acılar içinde tutan siyasi güçlerin ne yedeğine düşer ne de yanında yer alır. Kendi doğru politikalarını muğlaklaştırmaz ve bu politikanın bugün tek alternatif olduğu gerçeğini geriye iten bir yaklaşım göstermez.
Bugün Ortadoğu’nun tüm sorunlarını çözmek ulus-devlet anlayışı yerine, demokratik ulus anlayışına dayanan bir yönetim ve toplumsal yapılanma anlayışıyla mümkündür. Tüm etnik ve mezhep çatışmaları böyle önlenebilir. Tüm toplumsal sorunlar böyle doğalarına uygun çözülebilir. Bu gerçeklik ortadayken Kürt Özgürlük Hareketi ve bileşenlerinin ulus-devlet zihniyetinde olan hiçbir siyasi gücün yanında, sağında, solunda, arkasında yer alması düşünülemez. Hiçbir güç de böyle bir beklenti içinde olmamalıdır. Böyle beklenti içinde olanlar, bugün Türkiye’de çok kullanılan amiyane deyimle ters köşeye yatarlar.
Kürt Özgürlük Hareketi sadece ve sadece radikal demokratlar ve radikal demokrasiden yana olanlar yanında yer alabilir. Egemen sınıflar ya da bireyciliğe dayanan demokrasi anlayışında olanlarla ya da kendine demokrat olanlar yanında durmazlar. Çünkü bugün Türkiye’de sorunlara köklü çözüm getiren radikal demokrat anlayış dışında her türlü politik yaklaşım aldatmacadan ibarettir. Bu açıdan Kürt Özgürlük Hareketi kendi üçüncü çizgisini, radikal demokratik çözümler öngören çizgisini hiçbir siyasi gücün parçası yapmaz. Ancak başka siyasi güçler bu çizgiye hizmet edebileceklerse bu radikal demokratik çizginin parçası olabilirler.
Kürtler siyasette, sosyal yaşamda, ekonomik alanda ve kültürel yaşamda ayrı bir çizgiye sahiptir. Bu, kapitalist modernite karşıtı demokratik modernite çizgisidir. Bu da ulus-devlet zihniyetine karşı demokratik konfederalizm (siyasi ifadeyle demokratik özerklik) ve eko-endüstriye dayalı demokratik komünal ekonomidir.
Demokratik modernitenin en genel anlamda toplumsal modeli demokratik ulustur. Demokratik ulus modeli tüm siyasal ve toplumsal sorunların çözüm zemini olduğu gibi, her ortaya çıktığı yerde pratikleştiğinde ise her türlü siyasal, toplumsal, kültürel ve ekonomik sorunlar da çözüme kavuşur. Bu açıdan sorunları ortaya çıkaran ulus-devletçi anlayışa tutum koymak, tüm farklılıkların özgür ve demokratik ortamda yan yana yaşayacağı demokratik ulus çözümünü ısrarla savunmak en temel görevdir. Bu da üçüncü çizgi dışına sapmadan politika yapmayı ve yaşamın her alanının (siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel, öz savunma, toplumsal adalet vb.) demokratik kurumlaşma temelinde inşasını gerçekleştirmeyi gerektirmektedir.