Büyük kitleler hareket kabiliyeti kazanabilir. Bununla birlikte büyük kitlelerin hareketleri tahmin de edilebilir. Siyaseten doğru konumlanmak her durumda kendini hissettiren kazancı getirmese de zamanlama bu boşluğu da dolduracaktır. Zamanlama kazançsızlığı ortadan kaldırabilir. Doğru zamanda siyaseten doğru konumda olmak, telafisi olmayan hatalardan kaçınmak, duruluğu toplumunun örgütsüzlüğünün, güçsüzlüğün karşısına koymamak ve her seferinde yeni hamleler için dinç […]
Büyük kitleler hareket kabiliyeti kazanabilir. Bununla birlikte büyük kitlelerin hareketleri tahmin de edilebilir. Siyaseten doğru konumlanmak her durumda kendini hissettiren kazancı getirmese de zamanlama bu boşluğu da dolduracaktır. Zamanlama kazançsızlığı ortadan kaldırabilir. Doğru zamanda siyaseten doğru konumda olmak, telafisi olmayan hatalardan kaçınmak, duruluğu toplumunun örgütsüzlüğünün, güçsüzlüğün karşısına koymamak ve her seferinde yeni hamleler için dinç olmak… Solun toplumsallaşmasının bir formülü yok. Her formül hayatın karşısında boynunu büküyor. Ama belirlenmiş ana hatlar olmadan, o ana hatların üzerine basarak ilerlemeden de yürümek ne mümkün. Şöyle tarif edilebilir, 2014 Türkiye’sinde solun elinde tedavi var, tedavinin yöntemi yok. Elimizdeki ilaç hap mı, merhem mi? Üstelik bunu deneme yanılma yöntemiyle çözecek vaktimiz de yok.
O zaman geçmişe bakmaktan başka çare var mı? Ekim Devrimi’ni sahipleniyor muyuz, yoksa Ekim yolumuzu mu aydınlatıyor? Türkiye gibi kritik bir ülkede, kritik bir zamanda Ekim’i sahiplenmekle, Ekim’in yolu aydınlatması kendisini ayırt edici bir şekilde hissettiriyor.
AKP’nin kendisini en güçlü hissettiği anda bile bocaladığını gördük. 30 Mart’tan sonra muhalefetin geri çekilip çekilmeyeceğinin tartışıldığını da kenara not düşmek gerek. Muhalefette seçim yenilgisi kendisini hissettirmese zaten olmazdı. Bu muhalefetin gerçek bir mücadele ekseni üzerinde yürümediği anlamına gelirdi. Peki ya haftalar içinde ağırlığın yeniden sokağa kaymasına, Haziran Direnişi’nin kendisini her fırsatta açığa vurmasına ne demeli şimdi. Öfke birikiyor. Biriken öfke, geri dönüşü olmayan bir yola, patlamaya evrilecektir. Geri dönüşü olmayan yol Soma olabilir mi? Bir başbakanın ve müşavirinin tekmesi, tokadı biriken öfkenin hedefine kilitlenmesi için az şey değil.
Hükümetin yıllara yayılan saldırısına biriken öfke, birkaç ‘ağaç’ ile kendini yaygın bir şekilde dışavurmuştu.
Bir halk ayaklanması, Halikarnas Balıkçısı’nın Gülen Ada öyküsünde olduğu gibi muktedirleri şaşırtır. Ne zaman başlayacağını kestirmek de emekçi safında olan her aydına nasip olmaz. Oysa ki çok alametler belirmiştir.
Burada havayı koklamak, hatta deneyimle dövülerek kıvama getirilmiş ‘his’ devreye girer. Birkaç kalem günler öncesinden işaret fişeklerini bu sayede yakabilmiştir.
Meşruiyet yoksa kriz vardır. Meşruiyet, kolay kazanılıp kolay kaybedilen bir şey olmadığı gibi bir kez kaybedildiğinde ise meşruiyetin yeniden kazanılması nerdeyse imkansızdır.
Bugün büyük kitleler tarafından düzenin meşruiyeti sorgulanır hale gelmiştir. Türkiye’de düzenin, bu büyük krizi Erdoğan nefretini kullanarak aşmayı deneyeceği çokça dillendirilmekte. Demek ki olanaklar egemen sınıfın penceresinden de görülebiliyor. Erdoğan nefretini düzenin meşruiyetini yeniden inşa etmek için kullanmayı deneyeceklerdir. Düzenin meşruiyetinin de kırılmasının da bir isim üzerinden belirlenecek olması ne acı. Yanlış anlaşılmasın Türkiye kapitalizmine acıyacak değilim. Onlar kendi elleriyle bugünleri getirdiler. Doğaları bunu gerektiriyordu. Çünkü kapitalist sınıf yarınsızdır. Onlar için bugünün büyük olanağı ertesi günlerde büyük belalara dönüşür hep.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi dünyanın alay ettiği bir lidere dönüşen Erdoğan var karşılarında artık. İsteyen Alman basınına şöyle bir göz atabilir.
Peki iktidarının son dört yılında sadece AKP tabanı mı konsolide oldu? AKP karşıtlarının dağınıklığı, kafa karışıklığı, ‘acaba’ları da ortadan kalktı bu süreçte. AKP karşıtları da konsolide oluyorsa bu kendini en fazla siyasi hayatının hiçbir anında AKP’ye pirim vermeyen solda hissettirecektir. Sol da mümkün olan en kapsayıcı araçla en sade siyaseti buluşturacaktır. Dahası bu Ekim Devrimi’nin de yoludur.