Bu yazı Emek Gençliği’nin Kızılay’a gidenlerle ilgili yazdığı yazıya cevap amaçlı yazılmıştır. Yazı belki gereğinden fazla uzayacak ama yazdıkları her paragrafın ayrı bir “anlamı” var! Onun için hepsini ayrı ayrı değerlendirmek en iyisi olacak gibi. Şimdi ilk paragrafa bakalım: “İşçiler, emekçiler kendi örgütleriyle yani sendikalarıyla, odalarıyla, meslek örgütleriyle, pek çok siyasi partiyle beraber Sıhhiye’ye çağrı […]
Bu yazı Emek Gençliği’nin Kızılay’a gidenlerle ilgili yazdığı yazıya cevap amaçlı yazılmıştır. Yazı belki gereğinden fazla uzayacak ama yazdıkları her paragrafın ayrı bir “anlamı” var! Onun için hepsini ayrı ayrı değerlendirmek en iyisi olacak gibi.
Şimdi ilk paragrafa bakalım: “İşçiler, emekçiler kendi örgütleriyle yani sendikalarıyla, odalarıyla, meslek örgütleriyle, pek çok siyasi partiyle beraber Sıhhiye’ye çağrı yapıyor. Diğer tarafta da Sıhhiye’ye çağrı yapan bu kesimlerden ayrı bir tutum takınıp, Kızılay’a çağrı yapan bir grup var.” Evet, biz de o diğer gruplar arasındayız. “Ama işçi sınıfı orada, İşçiler nereye biz oraya, 1 Mayıs işçilerin mücadele günü, onlar ne derse biz ona uyarız.” Eleştirimizde bu cümleleri kullanmadan bize Sıhhiye’nin önemini anlatmalarını rica etmiştik. Ama Emek Gençliği’nin yaptığı açıklama ise bu cümlelerden çok farklı değil. Ve son olarak Türk-İş Sıhhiye’den çekildiğine göre bu arkadaşlar ne yapacak çok merak ediyoruz.
“Bu gruplar; fabrikalardan, atölyelerden, mahallelerden, okullardan Sıhhiye’ye gelen insanları ‘sadece halay çekiyorlar’ diye suçlayıp, kendi devrimcilikleriyle övünüyorlar.” İkinci vaka ise burada başlıyor. Bir kere daha söyleyelim; bizim derdimiz Sıhhiye’ye gelen insanlarla değil, Gezi gibi bir isyandan sonra bile hiçbir şey olmamış gibi, sanki Kızılay’da büyük bir direniş yaşanmamış gibi Sıhhiye çağrısı yapanlarladır. Kendi üyelerinin bile Kızılay önerisine yokmuş gibi davranmak ise bunun en somut örneğidir. Bir de halay çekme mevzusuna gelirsek, inanın Kızılay’a girebildiğimiz takdirde bizim de yapacağımız ilk işlerden bir tanesi direniş halayını çekmek olacaktır.
“Peki devrimcilik, işçi sınıfının ‘birlik, mücadele ve dayanışma’ gününde, birleşmiş emekçilerin dışında kalıp, insanları kendi peşinden sürükleme çabası mıdır?” Evet, yavaş yavaş yazının saldırgan bir üslupla yazılmış bölümlerine doğru geliyoruz. ‘Birlik, mücadele ve dayanışma’ günü 1 Mayıs. Evet doğrudur. 1 Mayıs tek vücut olup hesap sormamız gereken en önemli gündür. O zaman şu soruları sormamızda bir sakınca yoktur umarım.
1- Madem birlik günü neden emekçiler Taksim Meydanı’nı zorlarken, İşçi Partisi ve Türk-İş’le Kadıköy’de miting yaptınız?
2- İşçi sınıfından kastınız sadece en kalabalık kesimi olan Türk-İş mi?
3- ‘Türkiye’nin en büyük işçi sendikası’ Türk-İş Sıhhiye’den çekildiğine göre hala Sıhhiye kararınızda ısrarcı mısınız?
4- Artık İstanbul için Taksim Meydan’ı nasıl tartışmasız bir alan ise bundan birkaç yıl sonra Kızılay Ankara için tartışmasız bir alan olduğunda ne olacak? Bunlarda bizim kafamıza takılan ve en kısa zamanda cevabını beklediğimiz sorular.
“Bugün sendikalarda gerici bir bürokrasinin olduğu doğrudur. Ancak bunu işçi sınıfının dışında kalıp, kendi peşine insanları takma çabasıyla mı değişir? Yoksa işçi sınıfının emekçilerin içinde, onlarla omuz omuza mücadele ederek mi?” Yine söylüyoruz. Bizim zaten bu sendikalara üye olan insanların hiçbiri ile bir derdimiz yok ve Haziran İsyanı dahil birçok mitinglerde de yan yana geldiğimiz insanlardır. Ama asıl problem ise kendi üyelerinin bile önerilerine açık olmamaları, toplantıda ise önceden alınmış Sıhhiye’ye kararını dayatmalarıdır. Sıhhiye’de miting kararı almak onların problemi. Bizler ise buradaki emekçilerle beraber Gezi’de aşındırdığımız sokakları tekrar doldurmak için Kızılay diyoruz.Onlarla beraber ve AKP’ye meydan okumak için Kızılay diyoruz. Bir de Kızılay’a öyle ya da böyle bir kitle gelecek. Peki bu insanlar Sıhhiye’de olmadıkları için işçi olamıyorlar mı? Yani bir sendikada örgütlenmemeleri onların problemi mi? Gezi’de sokağa yaklaşık 3 milyon insan çıktı. Acaba bunların ne kadarı sendikalıdır. Yani bu insanlar bizimle Kızılay’a gelirse işçi sınıfından sayılmayacak mı?
“1 Mayıs’ı giderek ‘MARJİNAL’ bir güne dönüştürmeye çalışan, işçilerin emekçilerin sözünü söylemesinden ziyade kendi reklamını yapmaya çalışan zihniyetlere karşı biz her zaman işçi sınıfıyla birlikte mücadele edeceğiz.” Galiba asıl söylemek istedikleri bu paragrafta yatıyor. 1 Mayıs nasıl marjinal bir güne dönüşür? Arkadaşların sözlerine biraz daha tercüman olalım. Esas olarak diyorlar ki 1 Mayıs’ta çatışma çıkartacaklar ve onların yüzünden polis müdahale edecek. Peki soruyoruz polisin gaz bombası atması TOMA ve Akrep’leri ile saldırması insanları yaralaması ve öldürmesi Gezi’den bu yana saldırdıkları her eylem marjinalize olduğu için mi? Ya da şöyle soralım bu nasıl bir üsluptur ki başka bir örgüte marjinal diyebiliyorsunuz? Reklam diyorsunuz ya sadece şunu söyleyelim, evet büyük ihtimal polis o gün Taksim’de olduğu gibi Kızılay’a da izin vermeyecek. Ve insanlar ülkenin dört tarafında belki de ölümleri göze alıp gelecekler. Anladık ‘marjinal’ konumuna düşmek istemiyorsunuz. Ama birçok şeyi göze alarak oraya gelen insanlara da biraz saygı gösterin. Şimdi bir tekrar düşünün sizin ‘marjinal’ ya da ‘reklamcı’ dediğiniz insanlar o gün Kızılay’a AKP faşizmine direnmeye gelecekler. Belki de onlar sizin bu laflarınızdan fazlasını hak ediyordur.
Evet, belki birkaç yerde fazla ileri gitmiş bile olabilirim. Bunun sebebi ise arkadaşların kullandığı üsluptan kaynaklı. Politik bir eleştiri yapabilirsiniz ama ti’ye alan açıklamalar yapmak ve birçok AKP’linin Gezi zamanında kullandığı ‘marjinal’ kelimesini kullanmak nasıl bir üsluptur anlayamadık. Bu tartışmaların en azından 1 Mayıs sonrasında sürmesinde fayda var. Ama ti’ye almayla ve bu tarz üsluplar kullanmadan olursa seviniriz.
Şimdi ise yapacağımız Haziran İsyanındaki insanlara yüzümüzü dönmek ve onlarla beraber 1 Haziran günü kazandığımız Kızılay Meydanı’na tekrardan yürümek. Kızılay-Sıhhiye tartışmasından (ama arka planında birçok ideolojik-politik sebebin olduğu) bir ayrışma oldu. 1 Mayıs ve sonrasında yaşanacak bir süreç ise bizi bekliyor. Bırakalım 1 Mayıs ve sonrası süreç yaşansın. Belki de bu süreçte İzlanda’ya gitmek isteyenler olacaktır. Kimin kalıp kimin gideceğine ise bırakalım tarih karar versin…
*Kolektif Yürütme Kurulu üyesi