Ukraynalı muhalifler milliyetçisiyle, faşistiyle, liberaliyle “Demokrasi ve özgürlük savaşı veriyoruz” nakaratını tutturacak. Ukraynalı muhalifler milliyetçisiyle, faşistiyle, liberaliyle “Demokrasi ve özgürlük savaşı veriyoruz” nakaratını tutturacak. Kırım’a avucunun içine alan Rusya “Rusça konuşanları ve Rus vatandaşlarını” savunuyorum diyecek. AB ‘işgal’ ve ‘üstün değerlerden’ dem vuracak. ABD bütün kibriyle Ukrayna’nın bütünlüğünden bahsedecek! Ukrayna bir drama sahnesi. Oyuncular yeni, […]
Ukraynalı muhalifler milliyetçisiyle, faşistiyle, liberaliyle “Demokrasi ve özgürlük savaşı veriyoruz” nakaratını tutturacak.
Ukraynalı muhalifler milliyetçisiyle, faşistiyle, liberaliyle “Demokrasi ve özgürlük savaşı veriyoruz” nakaratını tutturacak. Kırım’a avucunun içine alan Rusya “Rusça konuşanları ve Rus vatandaşlarını” savunuyorum diyecek. AB ‘işgal’ ve ‘üstün değerlerden’ dem vuracak. ABD bütün kibriyle Ukrayna’nın bütünlüğünden bahsedecek! Ukrayna bir drama sahnesi. Oyuncular yeni, oyun eski. Yalanlarla örülü bir drama.
Batılıların Rusya’yı caydıracak önlemleri göze alamayıp da ha bire Rus işgalinden bahsetmeleri pek tuhaf. Bakın AB’nin üç büyüğü Fransa, Almanya ve Britanya’ya; yaptırım önerisine ne denli mesafeliler. Safi gürültü. 1994’te Budapeşte Memorandumu ile Ukrayna’yı nükleer silahlardan arındırırken verdikleri ‘koruma garantisi’ karşılıksız çıktığından mıdır bu vaveyla? Aslında bu koruma misyonu ‘Ukrayna uğruna savaş’ değil ‘Rus kurşunlarını karşıya geçirmeyecek kadar kalenin sağlam tutulması’ şeklinde olageldi. Bunun nedeni Ukrayna’ya biçtikleri rolün bir ‘tampon bölge’ olmasıydı. Bu yüzden de hep NATO kapısında bekletildi. Tabii Rusya da NATO’nun sınırlarına dayanmasın istemiyor, o ayrı. Ancak sorulması gereken soru: Batı tampon bölgeleri NATO kalkanına alma niyetinde ne kadar samimi? Bence değil.
Kırım nihai hedef değil
Rusya açısından Ukrayna batıya açılan, Kafkasya da Asya’ya açılan koridoru tutuyor. Kiev ile Tiflis Rus hegemonyasının 2 kilit taşıydı; bugün de Batı’ya terk edilmemesi gereken 2 periferi. Haliyle Rusya’nın derdi Kırım’la sınırlı değil. Kolonize edilmiş nüfusu ve 2042’ye kadar zimmetlenmiş askeri üssüyle Kırım zaten Rusya’nın avucundaydı. Şimdi inatlaşma sürerse yarımadayı ilhak etmeden ‘de facto’ bağımsızlığa sürükleyebilir, böylece Karadeniz Filosu ile ilgili şantajları hepten geçersiz kılar. Ancak yine de Kiev üzerindeki hesaplarından vazgeçmez. Bir kere Rusça konuşulan doğu illeri Rusya için ayrı bir bahane. Ukrayna’yı hepten kaybetmesine yol açacaksa Kırım’daki eski statükoya dönmeyi tercih edip Kiev’le orta yolu bulabilir.
Aslında Ruslara karşı Kırım’ın askeri zapt-u raptını gerektirecek fiziki saldırı yoktu ama Kiev’deki aklı evveller Moskova’ya bahaneler sundu. Rusya, Kiev’de oldubittilerle Rusların haklarını kısıtlayan yeni yönetimin attığı pası değerlendirdi. Muhaliflerin yaptığı ilk iş Rusça anadilde eğitim hakkını iptal etmektiu. Rusya bunu Rusların haklarını koruma gerekçesi olarak havada kaptı. Coğrafi genişleme hevesleri eskide kalsa da Rusya’nın yeni nüfuz siyasetinde ‘Rus vatandaşlığı’ önemli bir araç. Rusya, 2008’de Gürcistan’ın Güney Osetya’ya saldırısını püskürtürken “Vatandaşlarımı koruyorum” demişti. Çünkü neredeyse tüm Osetlere pasaport dağıtmıştı. Shinval çıkarması, Batılıların bayıldığı ‘insani müdahale’ tezinin Rus versiyonuydu!
Biraz yanıltıcı ama Rusların argümanları daha dokunaklı. Rusya, Viktor Yanukoviç’in tavizler vererek muhaliflerle imzaladığı anlaşmaya ihanet edildiğini söylüyor ki haksız sayılmaz. Daha önemlisi muhaliflerin Kiev’de izlediği yolu Kırım’da takip ediyor. Kırım Özerk Meclisi, tıpkı Meydan’dan gelen işaretlere göre davranan Ukrayna Meclisi gibi hükümeti değiştirdi. Rusya’ya bağlanma önerisiyle de 16 Mart’ta referanduma gitme kararı aldı. Batı cephesine göre bu illegal. Öyleyse Kiev’de ‘oldubitti’ hükümetinin yaptıkları da illegal olmalı. Üstelik Ruslar, İskoçya’nın Britanya’dan ayrılma önerisini eylülde referanduma götürme planını hatırlatıyor: “İskoçya’daki legalse Kırım’daki neden olmasın?”
Başka bir ironi: Kiev’de faşizan dalgaya dikkat çeken taraf Rusya. Polonyalı, Rus, Yahudileri katleden Ukraynalı Milliyetçiler Örgütü ve Ukraynalı Asi Ordu’nun liderliğini yapmış Stepan Bandera’yı bayraklaştıran ve 2010’daki seçimde yüzde 1.4 oy alan Svoboda’nın yeni kabinede biri başbakan yardımcısı 6 kişiyle temsil edilmesi Batılıları rahatsız etmişe benzemiyor. Yeni başsavcı ve savunma bakanı da Svoboda’dan. Batı, inisiyatifi ele geçiren faşistleri tolere ettiği gibi cürmünden çok yer yakan Sağ Sektör gibi milisleri de gözardı ediyor. Hâlbuki AB, çok daha makul olan Macar lider Viktor Orban’ın ‘Hun’ damarına tahammül edememişti.
Batının adamları!
100 kişinin öldüğü olaylarla ilgili tutarsızlığa ne demeli? Muhaliflerin tetikçi kullandığı kamera kayıtlarıyla sabitken ve telefonda AB Dış Politika Şefi Catherine Asthon’a “Keskin nişancıların arkasında Yanukoviç değil yeni koalisyonun bulunduğuna dair artan bir algı var” diyen Estonya Dışişleri Bakanı Umas Paet’in ses kaydı sızmışken AB üç maymunu oynuyor. Kiev’in doğuyu kazanmak için vali atadığı kişilerin oligark olması da ayrı bir trajedi. Putin haliyle “Üçkağıtçıyı halk benimsemez” diyerek dalga geçiyor. Peki, Rus manipülasyonu yok mu? Elbette var. Normal muhalefeti hiçe sayan Putin’e sorarsanız Kırım’daki üniformalılar da Rus ordusundan değil. Cemseler ve silahları görmesek de olur! Özetle Kiev’deki sahne ziyadesiyle faşist, milis, keskin nişancı, oligarkla dolu. Malzeme bu olunca Putin de santrancın keyfini çıkartıyor. Balkanlarda Slavları koruyamamanın ezikliğini yıllarca yaşadıktan sonra Osetya’da ‘vatandaşlarını koruyan’ devlet imajını yeniden kazanan Rusya’nın Ukrayna hamlesi tutarsa uluslararası siyasette kurgu değişecek. Batı çaresizce bunun sancısını çekiyor.