Sokaklardan gaz kokusu, barikatlar, sloganlar eksik olmuyor. Özgürlüğü ve en temel yaşam hakkı için bir halk bedenini siper etmiş, canı pahasına direniyor. Öfkesinin hedefi ise çok net: 11 yıllık “tek adam” diktatörlüğü, zulmün ve ölümün iktidarı AKP. 4 aydır sokaklar bu yüzden dolup dolup boşalıyor. Ve hesap sormadıkça da bu halk vazgeçecek gibi görünmüyor. Hayatımızın […]
Sokaklardan gaz kokusu, barikatlar, sloganlar eksik olmuyor. Özgürlüğü ve en temel yaşam hakkı için bir halk bedenini siper etmiş, canı pahasına direniyor. Öfkesinin hedefi ise çok net: 11 yıllık “tek adam” diktatörlüğü, zulmün ve ölümün iktidarı AKP. 4 aydır sokaklar bu yüzden dolup dolup boşalıyor. Ve hesap sormadıkça da bu halk vazgeçecek gibi görünmüyor.
Hayatımızın son 4 ayını başka bir boyutta yaşıyoruz. Sokağa çıkan herkesin bir talebi, bir diyeceği var. Öyle ki milyonları(1) birleştiren tek başlık Tayyip’in gitmesi. Gelinen noktada AKP iktidarı boyunca görmediği bir direnişle karşı karşıya ve işi hiç olmadığı kadar zor.
AKP neye elini atsa kurutuyor. Dış politikada değil Ortadoğu’da hamilik yapmak, kimse yüzüne bile bakmıyor artık. Suriye konusunda AKP sözü geçer bir taraf olamadığı gibi, savaşı bir bilgisayar oyunu zannediyor olacak ki, Suriye uçağını düşürüp bunu bir iç siyaset malzemesi olarak kullanacak kadar kendi halkının canını hiçe sayıyor. Öte yandan mezhepçiliği kışkırtarak, kirli politikalarıyla başta bölge halkı olmak üzere halkların yaşam hakkına saldırıyor, hedef gösteriyor.
Kürt sorununda ise uzunca bir süredir oyalama taktiği izleyen AKP, gerillanın geri çekilmeyi durdurmasıyla yeni bir “taktik” geliştirmek zorunda kalacak gibi görünüyor. “Demokratikleşme paketi”nden Kürt halkı için ne çıkacağı ise belirsiz. Ancak anadil sorunu, tutuklu binlerce KCK’linin serbest bırakılması, uzun tutukluluk süreleri, Roboski katliamı gibi konularda adım atmayan AKP, Kürt halkı için artık ne vadedebilir sorusunu akıllara getiriyor. Haziran isyanı boyunca “çözüm süreci” nedeniyle bir şekilde gözlemci kalan Kürt hareketi için artık bu isyanın öznesi olmanın vakti geldi de geçiyor bile.
Bütün bunların üstüne asıl AKP’yi ters-yüz edense Haziran isyanıyla başlayan süreç. Artık ezilenlerin eskisi gibi yönetilmek istemediği ortada ve insanlar örgütlü veya örgütsüz bedenlerini ortaya koyarak direniyorlar. Korku eşiğini aşan halk AKP’ye korku salmaya devam ediyor. 3 seçimli dönemi karşılayacak AKP için durum oldukça vahim.
Direniş 6 gencini toprağa verdi; üstelik katili belli: Tayyip Erdoğan “polisime emri ben verdim” diyerek bunu itiraf etti. Şimdi sokakları dolduran binlerin ilk talebi gencecik canların hesabının sorulması, sorumluların cezalandırılması. Ama yok AKP iktidarı hala akıllanmış değil. Katil polislerini korumaya, duruşmalarda ailelere saldırmaya, palalılarının sırtını sıvazlamaya devam ediyor.
Gaz bulutu arasında üniversiteler açıldı. Gezi isyanının en başında üniversitelere polis getireceğini açıklayan Tayyip’in kabusu geldi çattı. Üniversiteliler ise çoktan hazır. Direnişle kapanan üniversitelerini direnişler açacaklarına dair sözleştiler. Üniversiteli yoldaşları Ali İsmail’i, tüm gezi şehitlerini direnişlerinde yaşatacaklarına, sorumlularından hesap soracaklarına söz verdiler. Bunun için AKP önlemini aldı; YÖK üniversiteleri uyardı(!): “Açılışları erteleyin, bayram öncesine getirin, yapacaksanız da küçük tutun, konuklar getirmeyin”. Bu bile her şeyi açıklamaya yetiyor. Polisle tehdit ediyor olmuyor, her gün emniyet-valilik-rektörlükler zirveler düzenliyor olmuyor, son çare “aman isyan çıkarmayalım bari biz gitmeyelim” de anlaşıyorlar. Yıllardır AKP’lileri ve yandaşlarını üniversiteleri dar eden, yumurtalarla kovan gençlik olarak ilan ediyoruz, “AKP’liler doğru yoldasınız gelmeyin üniversitelerimize ama kiralık katillerinizi, eli kanlı polislerinizi de göndermeye kalkmayın. Çünkü tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük bir isyan sizi bekliyor”.
Gençlik hareketi olarak ilmek ilmek ördüğümüz direniş deneyimleri büyük bir isyan yaratmayı başardı. Bu birikimde dağıttığımız her bir bildirinin, astığımız her bir afişin, attığımız her bir yumurtanın payı var. Çünkü umut etmekten, umut vermekten, direnmekten hiç vazgeçmedik ve hep sokak dedik. AKP sokakta yenilecek, başka yolu yok dedik ve mücadele ettik. Ulaşım zammında turnikelerden atlayarak, harç zamlarında sokaklarda sabahlayarak, Tayyip geldiğinde ODTÜ’den başlayarak üniversiteleri ayağa kaldırarak.. Biz sokağa talimliyiz; direnişe, isyana..
Şimdi “yeni” olan hiç olmadığı kadar büyük bir aile olduğumuz. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Elbette öğrenecek/öğretecek daha çok şeyimiz var. Gezi’nin öğrettiği dayanışmayla ve birliktelik ruhuyla, direnenlerin dışladığı çıkarcı her hamlenin yeni dönem sokak hareketinde yeri olmayacak, yenilenen, gelişen ve yükselen bu harekete zarar verecektir. Günlük siyasi çıkarlar günü kurtarmanın ötesinde, örülecek mücadele hattında köstekler olarak önümüze çıkacaktır. Bunun yanında yaratıcılıktan uzak, değişime kapalı, kapsayıcı ve üretken olmayan, militanlıkta halkın gerisinde kalan her özne direnişte sınıfta kalmaya mahkum olacaktır. Nesnel ve öznel koşullarıyla gençlik hareketi isyanın en öncelikli ve uygun öznesidir.
AKP hiç olmadığı kadar köşeye sıkışmış durumda; üniversitelerimizden başlayarak forumlarda, sokaklarda gezi ruhunun, isyanın devamlılığı gençliğin sorumluluğundadır. Halkın yanında, halkla birlikte bu kavgayı büyütmek, kavganın en önünde olmak boynumuzun borcudur. Katledilen 6 yoldaşımızın hesabını sormak, ağlayan annelerin gözyaşlarını bir nebze olsun kurutmak, katil polisten hesap sormak, katilleri üniversiteye sokmamak, doğanın ve yaşamın talanına izin vermemek, insanca yaşamak, özgürlüklerimize sahip çıkmak ve daha fazla özgürlük için, adalet için ve AKP’yi yıkmak için daha fazla isyan, daha fazla mücadele..
Bu daha başlangıç, AKP’yi yıkacağız!
1)İçişleri Bakanlığı’nın haziran ayında açıkladığı verilere göre 2.5 milyon insan eylemlere katıldı. Tüm Türkiye’de yalnızca Bayburt ve Bingöl’de eylem yapılmadı.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.