İster masumiyeti peşin mahkumiyetle zincirlenmiş insanları hiç görmeden ilk kez adalet gördüğünüzü düşünün… İster cezaevinde insanların onar onar gazlı, kimyasalla ölüme mahkum edildiği günleri de unutup (veya umursamayıp) ilk kez adaletsizlikle tanışmış olun. Ciddi bir sorunumuz şu: Baskı, şiddet, herkesi terörist sayma, uzun tutukluluklar, tahakküm, dışlama, temel hak ve özgürlükleri çiğnemekle meşhur darbeler yargılanırken… Darbe […]
İster masumiyeti peşin mahkumiyetle zincirlenmiş insanları hiç görmeden ilk kez adalet gördüğünüzü düşünün…
İster cezaevinde insanların onar onar gazlı, kimyasalla ölüme mahkum edildiği günleri de unutup (veya umursamayıp) ilk kez adaletsizlikle tanışmış olun.
Ciddi bir sorunumuz şu:
Baskı, şiddet, herkesi terörist sayma, uzun tutukluluklar, tahakküm, dışlama, temel hak ve özgürlükleri çiğnemekle meşhur darbeler yargılanırken…
Darbe anayasasından darbe günleri baskılarına kadar, yine bir tahakküm sürmekte.
Dink’i ölümüne kuşatanlar mahkum olurken dahi…
Dink’i onların önüne atan kanun ve zihniyet düzeni yürürlükte.
İktidarcı firmalara sunulmuş elektrik dağıtım şirketinde işten atılan yüzlerce işçiye de polis saldırıyor; o şirketin özel güvenlikçisiymiş gibi.
Ceylanpınar’da Rojava’ya destek eylemine de. Silivri yollarına da. Hava sahasını bile kapatıp savaş vaziyeti alınıyor. Her gün ‘intikam makamı’yla insanlar işinden ediliyor; okulundan, bursundan, yurdundun kazınıyor.
Böyle koyu adaletsizlik gölgesi olmasa…
Adalet daha rahat teşhis edilirdi!