Halil İncesu müthiş bir karikatürist. Uzunca bir makalede anlatılabilecekleri, bir cümlelik bir karede anlattığı ince bir zekanın ürünü karikatürlerini hepiniz takip ediyorsunuzdur. Başbakan onun en çok kalemine takılanlardan. Son karikatürlerinden birinde Erdoğan’ı konuşturmuş yine İncesu. Erdoğan, gözlerini kapatmış, kafasını havaya dikmiş, “Anadille ilgili çalışmamız yok, karakol ve baraj inşaatları sürecek, seçim barajını çalışıp geçsinler, reform […]
Başbakan onun en çok kalemine takılanlardan. Son karikatürlerinden birinde Erdoğan’ı konuşturmuş yine İncesu. Erdoğan, gözlerini kapatmış, kafasını havaya dikmiş, “Anadille ilgili çalışmamız yok, karakol ve baraj inşaatları sürecek, seçim barajını çalışıp geçsinler, reform paketimiz yok, süreç devam ediyor” diyor. Ne güzel anlatıyor değil mi her şeyi?
Başbakan, bizzat kendisinin çözüm süreci diye tariflediği ve esasen Kürt halkının güçlü mücadelesinin dayattığı, Öcalan’ın önderliğinde PKK ve yine Kürt halkının gayretleri ile yürüyen bu süreçte, olumlu bir şey yapmak şöyle dursun, çözüm önünde ciddi anlamda engeller oluşturuyor.
Es kaza hükümetin bir üyesi, “olumlu” diyebileceğimiz bir açıklama yapacak, bir empati belirtisi, demokratik bir yaklaşım sergileyecek olsa, bu önce başbakan tarafından “düzeltiliyor”, ardından açıklamayı yapan kendisini “düzeltiyor”. Daha doğrusu inkar ediyor. Bu öyle bir hal ki, başbakan kendi yaptığını dahi kendisi bozuyor. Ciddi anlamda güvensizlik yaratacak bir tarza ve kışkırtıcı bir üsluba sahip. “Karşı” tarafları da, “elinin altındakileri” de kışkırtıyor. Elinin altında derken, meşhur yüzde 50’den değil, başbakanın elinin altındaki güvenlik güçlerinden bahsediyorum. Ankara’da demokratikleşme isteyen devrimci işçi Ethem’i gerçek mermiyle öldüren; Lice’de, haklı olarak karakol istemeyen sivil halka, arkadan ateş açarak 18 yaşındaki Medeni’yi katledenlerden.
Lice Katliamı için “çözüm sürecine yönelik bir provokasyondu” diyen de çıkacaktır, “alışkanlıktır” diyen de. Ki Fırat’ın batısında dehşet yaratan birçok vakanın onlarca, yüzlerce misli yaşatılmıştı, yaşatılmakta Kürdistan coğrafyasına. Defalarca yakılan Lice’de kuş konacak dam kalmamıştı. Yine de ve belki tam da bu yüzden eşitlik, özgürlük, barış için en fazla direnenlerden oldu Lice.
Siz Lice’de devlet güçlerinin bu tutumuna ister alışkanlık deyin ister provokasyon, neticede öldürücü güç kullanımıyla yani güvenlik değil ama gücüyle meşhur “güvenlik” güçlerinin geleneği haline gelen bu yok ederek güç gösterme davranışı, başbakanın üslubu ve mesajları ile doğrudan bağlantılıdır. Ve düpedüz çözüm sürecini bombalamak demektir.
Bir yandan “çözüm süreci devam edecektir” diyen başbakan, bir yandan da anadille ilgili adım atılmayacağını marifet gibi söylüyor, antidemokratik yasalardan memnuniyetini ifade ediyor, sadece Kürt halkını değil tüm Türkiye halklarını ayaklandıran demokratikleşme taleplerini dikkate almak şöyle dursun; talep sahiplerini düpedüz “düşman” ilan ediyor, seçmenlerinin de öyle bellemesi için elinden geleni yapıyor. Başbakanın aklındaki “çözüm” bambaşka belli ki. Gerçek bir çözüm değil, herkesi kendine tabi kılmak. Bunun sonucu olarak da kendi gibi düşünmeyenlere karşı polis şiddetini meşru ilan ediyor hatta ödüllendiriyor. Bu haliyle de yeterince suç işleyen polisin yetkisi artırılıyor, yetmiyor EMASYA hortlatılıyor!
İşte bu yüzden güvenlik güçleri BDP’nin Amed, Mersin, Dîlok, Adana’da ‘Hükümet Adım At’ şiarıyla yaptığı barış yürüyüşüne saldırıyor. Hatta insan öldürüyor. Talebi adalet olan, yok sayılmaya karşı duran, kirli savaşın sembolleştiği, yargısız infazlara, işkencelere mekan olan karakolları istemeyen insanları tarıyor, hepsini öldürmek isteyerek, birer birer…
Yani başbakan, söylediği her söz, attığı her adımla, her an dönüp ateş edecek bir düellocu gibi tersine doğru gidiyor. Bu gidişi hiç hayra alamet değil. Bu gidiş çok tehlikeli. Ve bir yandan da çözüm sürecinin lideri olan Öcalan’ın sağlık durumuyla ilgili endişe verici açıklamalar geliyor! Aman ha!
O yüzden diyorum: Hükümet adım at! Kürt sorununu çözmeyen hükümetlerin akıbeti bellidir: “çözmeyen çözülür” gerçekten de. Kürt halkının tüm kurumlarının kongre ve konferanslarında dile getirdiği talepleri gerçekleştir! Paketle mi olur paketsiz mi derhal yasaları demokratikleştir. Ve Öcalan’ın sağlık ve güvenlik koşullarını acilen düzelt! Ama sakın, aman başbakan sen adım atma! Sen yerinde dur o bile yeter. Artık kolay kolay şovenizm tuzağına düşüremeyeceğiniz, Gezi’den Lice’ye birleşen halkların çözüm iradesi gerçek çözümü inşa edecektir…