Kürt Özgürlük Hareketi altı aydır çatışmasızlık ortamı yaratmış bulunuyor. Esir askerler serbest bırakıldı, gerilla güçleri geri çekildi, kalıcı bir çatışmasızlık ortamı yaratıldı. Kürt Özgürlük Hareketi’nin ciddi olduğunu herkes kabul etmektedir. Çatışmasızlıktan sonra ikinci aşamaya geçilmesi, anayasal ve yasal adımların atılması gerekiyordu, ama AKP sanki hiçbir şey olmamış gibi oralı değil. Gerillanın büyük bölümü çekilmesine rağmen […]
Kürt Özgürlük Hareketi altı aydır çatışmasızlık ortamı yaratmış bulunuyor. Esir askerler serbest bırakıldı, gerilla güçleri geri çekildi, kalıcı bir çatışmasızlık ortamı yaratıldı. Kürt Özgürlük Hareketi’nin ciddi olduğunu herkes kabul etmektedir. Çatışmasızlıktan sonra ikinci aşamaya geçilmesi, anayasal ve yasal adımların atılması gerekiyordu, ama AKP sanki hiçbir şey olmamış gibi oralı değil. Gerillanın büyük bölümü çekilmesine rağmen adım atmıyor. Amiyane deyimle ipe un seriyor. Öyle ki tek bir gerilla kalmayana kadar hiçbir adım atmam diyor. İşi yokuşa sürme, çıkmaza sokma buna denir. Tek taraflı fedakarlık bekleme ve tek taraflı adımlar isteme buna denir. Kırk yıl mücadele yürüten bir harekete böyle yaklaşmak en hafif deyimle gayriciddiliktir.
Tam bir laubalilik var. Gezi Parkı süreci etkilemedi, Cizre etkilemedi, Lice etkilemedi, süreç devam ediyor, deniliyor. Öyle bir hava veriliyor ki, sanki kendileri sürecin gelişmesi için bir şeyler yapıyor! Senin yaptığın hiçbir şey yok ki! Süreçte ilerleyen tek şey var, o da gerillanın çekilmesidir. Çoğu çekilmiş, diğerleri de Dersim, Bingöl, Amed, Serhat ve Botan’dan yola çıkmışlardır. Hareket halindekiler de geri çekilmiş sayılmalıdır. Bunlar olmamış gibi hareket etmek, kendini akıllı, başkalarını aptal yerine koymaktır. Kürt Özgürlük Hareketi bu adımları demokratik siyaset ve demokratik çözüm için atmıştır. AKP’liler hiçbir değeri olmayan sözler söylesinler diye bu adımlar atılmamıştır.
AKP Hükümetinin sandığı gibi bu süreç yıllara sarkamaz; bir seçim oyunun parçası olamaz. Bu sonbaharda ikinci aşamanın tamamlanması lazım. Bunun için de şimdiden ciddi adımların atılması ve adımlar atılacağının deklere edilmesi lazım. Yoksa Erdoğan’ın şu da bu da olmaz demesiyle bu işlere yaklaşılamaz. Kürt sorunu Türkiye’nin en temel sorunudur. On yıllardır Türkiye’nin tüm politikaları bu soruna endekslenmiştir. O zaman Türkiye’nin çözmesi gereken acil sorun budur; öncelik budur. İlk önce bu soruna el atılması gerekir. Bu işe el atılmıyorsa o zaman hükümetin bu konuda bir çözüm zihniyeti ve politikası olmadığı anlaşılır. Böyle anlaşıldığı anda tabii ki süreç tıkanır. Zaten bir süreçten söz edilecekse bunu yaratan Kürt Halk Önderidir. Kürt Halk Önderinin sağduyusu ve yapıcı yaklaşımı olmasaydı şimdi hiç kimse süreçten söz edemezdi. Ama bu önderlik ciddiye alınmazsa ya da bu önderlik çocuk yerine konulursa yapılacak bir şey kalmaz.
Öyle palyatif bazı girişimlerle de bu süreç götürülemez. AKP Hükümeti birkaç ay daha kazanmak için özü değiştirmeyen bazı göstermelik adımlar atarım diyorsa bu da bir yanılgıdır. Kürt Halk Önderliği ve Kürt Özgürlük Hareketi demokratik siyasi çözümde ısrarlıdır; ama bu ısrar karşılık bulmazsa Kürt tarafı AKP’nin bu politikalarına esir değildir. Ya da şu bu süreci bozmaz, bozmadı diyerek lafla peynir gemisi yürüteceğini sanmak da olsa olsa aptallık olur. Kürt tarafı değil, AKP Hükümeti aptalları oynamış olur.
AKP ve Erdoğan mevcut siyaset tarzını bırakmalı. On bir yıldır yürüttüğü siyasetle bazı sonuçlar almış olabilir. Aslında bazı sonuçlar almasında dış destek çok önemliydi. Bu desteğin siyasi nedenleri ve koşulları vardı. Sadece AKP başarısı sanmak gerçeği tam anlamamaktır. Başka konularda biraz iş yapan bu siyaset Kürt sorununa geldiğinde toslar. Bir sorun var; Kürtler temel hakkı için mücadele diyor ve taleplerinin acilen karşılanmasını istiyorlar. Hemen çözülmez sözleri de palavradır. Kırk yıl daha mı sürecek? Aksine zamanı geçmiştir. Birkaç ay gecikmeyi bile kaldıramayacak bir sorundan bahsediyoruz. Bu nedenle biraz daha oyalayayım, zaman kazanayım demek politika yapmak değildir; politikada tıkanmak ve çıkmaza girmektir.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan bir süreç başlattı. Kürt Özgürlük Hareketi de buna uydu. Çünkü bu politikayı ve adımları doğru buldu. Ancak bu sürecin bir ruhu var, bu ruhun gerektirdiği adımlar var. Bu da demokratikleşme ve demokratik çözüm için adımlar atmaktır. İlkesel ve temel hatlarda anlaşılmıştır. Şimdi bu çerçevede somut adımlar atma zamanıdır. Yapılan konuşmalar, ortaya çıkan çerçeve ve doğrultu ve yapılması gerekenler sadece konuşulmuş olmak için konuşulmuşsa bu da gayriciddilik ve kendini kandırmaktır. Bu açıdan İmralı’da görüşmeleri yürütenler de ciddi yaklaşmalıdır.
Kürt Halk Önderi hükümete bir mektup iletmiştir. Mektupta ilettiklerinin hepsi Türkiye’nin demokratikleşmesi ve bu temelde Kürt sorununun çözümünü hedefliyor. Tamamen Türkiye halklarının çıkarına bir yaklaşım gösteriyor. Bu öneriler ve yapılması gerekenler kesinlikle demokratik bir insanın reddedemeyeceği niteliktedir. Demokrasiden yana bir Türkiye hükümeti için bulunmaz bir fırsattır. Türk devletinin yaşadığı tıkanmayı da yaratıcı önerilerle bu önderlik aşmak istiyor. Türkü, Kürt’ü, Alevi’si, Süryani’si, Çerkez’i, Ermeni’si, Arap’ı herkesin çıkarına bir çözüm projesi sunuyor. Newroz’daki demokratikleşme hamlesini daha da somutlaştırıyor. Zihniyet değiştirmiş, kompleksi olmayan, Kürt sorununu çözmek isteyenler Türkiye’nin çıkarına olan bu çözüm yaklaşımına ellerini uzatır.
AKP Hükümeti artık laf üretmekten, sadece propaganda ve psikolojik savaşla işleri yürüteceğini sanmaktan derhal vazgeçip gerçek ve somut politika alanına dönmelidir. Gerçek anlamda demokratik siyaseti devreye sokmalıdır. Demokratik siyaset silahı da kötü kullanılırsa geriye başka politik mücadele araçları devreye girer.
Sendika.Org