Soruşturma gizlidir; ancak soruşturmaların Tayyip Erdoğan’ın emriyle açıldığı açıktır
Gizlilik kararının, direnişçilerin tutuklanmasına dayanak olacak hiçbir delil olmadığını gizlemek için alındığını biliyoruz. Soruşturma gizlidir; ancak soruşturmaların Tayyip Erdoğan’ın emriyle açıldığı açıktır
Haziran isyanı, halkın kendisine yasaklanan meydanları geri kazandığı meydan direnişleri ve doğrudan demokrasi deneyimlerine dönüşen forumlara sürüyor. Tayyip Erdoğan Taksim Meydanı’nı “temizledik” derken direniş, tencere tava ve gürültü eylemleriyle, duran insanlarla, mahalle yürüyüşleriyle her yerde ve farklı biçimlerle yaygınlaşıyor.
AKP iktidarı en güçlü olduğunu hissettiği ustalık döneminde iktidarının kırılganlığı ile ilk kez yüzleşti. İktidar, toplumsal muhalefetin bugüne kadar biriktirdiği eylem biçimlerini aşan zenginliğe, yaygınlığa, kitleselliğe sahip isyanı bir kez daha “bildik” biçimlerde bastırma, daraltma, kriminalize etme çabası içerisine girdi.
Ankara’da 18 Haziran Salı günü erken saatlerde terör polisleri tarafından “gizlilik kararı” olan bir dosya kapsamında 25 kişi evleri basılarak gözaltına alındı. 25 kişinin avukatlarıyla görüşmeleri 24 saat süreyle “kısıtlandı.” Gözaltına alınan direnişçiler 21 Haziran Cuma günü önce savcılığa sonra da tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildiler. “Özgürlükler hakimi” Cumartesi günü sabahın erken saatlerinde 22 kişinin tutuklanmasına karar verdi. Ankara’daki operasyon, Ethem Sarısülük’ün katili “meşru müdafaa” kılıfı ile serbest bırakılmasının hemen ardından 25 Haziran Salı sabahı devam etti. 23 kişi yine gizlilik ve kısıtlılık kararı olan bir dosya kapsamında gözaltına alındı. 27 Haziran’da savcılıkta ifadeleri alınan 19 kişi yine tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. 13 Kişi 28 Haziran sabahı tutuklandı.
Emniyet ifadeleri sırasında 25 kişi, hakkındaki suçlamanın “terör örgütü üyesi olmak, örgüt propagandası yapmak, halkı kamu düzenine karşı suç işlemek amacıyla tahrik etmek, terör örgütü faaliyetleri çerçevesinde patlayıcı, yakıcı, yaralayıcı madde atmak hazırlamak, devlet büyüklerine, başbakana küfür ve hakaret etmek, Molotof kokteyli ve patlayıcılar hazırlayarak güvenlik güçlerine araçlarına atmak, adam öldürmeye tam teşebbüs etmek ve yaralamak, Türk bayrağını yırtarak yakarak veya sair surette devletin egemenlik alametlerini aşağılamak, yasadışı işgal eylemi gerçekleştirmek, seyahat ve ticaret özgürlüğünü engellemek, kimliklerin gizlenmesi amacıyla yüzü tamamen veya kısmen kapatmak, yağma, nitelikli hırsızlık, görevli memura direnme” olduğunu öğrendik.
AKP iktidarı gazla, silahla, TOMA’yla, akreplerle, yalanla hesaplaşamadığı Haziran isyanıyla terör mahkemelerini devreye sokarak hesaplaşmaya çalışıyor. Ancak direnişçiler terör soruşturmalarını daha şimdiden isyanın bütün coşkusu ve yaratıcılığıyla etkisizleşti, etkisizleşiyor.
“Karar sizin, takdir halkındır”
AKP iktidarı halkın karşısına bu kez her ne kadar mahkemelerle, düşman ceza hukuku ile çıkmış olsa da herkesçe bilinmektedir ki, bilinmelidir ki gerçek yargılama sokaktadır. 22 Haziran Cumartesi günü tutuklanan Hakan’ın mahkemede ifade ettiği gibi “Burada tutukluluğum ile ilgili karar sizin, takdir halkındır.” Mahkeme salonlarında yapılacak savunmaların gerçek muhatabı özgürlük ve adalet talebinin kavgasını veren halktır. 28 Haziran sabahı Ankara’da tutuklanan Yener, “Bu eylemler bizimle başlamadı bizimle bitmeyecek, haftaya bizim yerimize başkasını mı getireceksiniz? Bütün ülkeyi hapishaneye çeviremezsiniz” derken eylemlerin sahibi milyonları işaret etmektedir.
Soruşturma gizli, Haziran İsyanı’nın talepleri hedefleri açıktır
Biz gizlilik kararının, direnişçilerin tutuklanmasına dayanak olacak hiçbir delil olmadığını gizlemek için alındığını biliyoruz. Soruşturma gizlidir; ancak soruşturmaların Tayyip Erdoğan’ın emriyle açıldığı açıktır. Soruşturma gizlidir; ancak Haziran İsyanı’nın talebi ve hedefi açıktır. Bugüne kadar kapatıldığı evinden, işyerinden meydanlara çıkan halk için isyanın hedefi faşist AKP iktidarıdır.
Soruşturma gizli, Haziran İsyanı’nın mücadele araçları açıktır, meşrudur. Faşizme karşı direniş haktır.
“Yüzünü neden kapattın? Elinde neden taş var? Yolları neden kapattın?” 28 Haziran’da sorgulanan Umut, “İnsanlara hedef alınarak atılan gaz bombalarına ve TOMA’ları insanları ezmek için üzerlerine sürenlere karşı taş attım, meşru müdafaa hakkımı kullandım” demektedir. Halk, haklarına karşı acımasızca saldırıya geçenlere karşı direnme hakkına sahiptir. Halk için TOMA ve akrepler karşısında taş ve barikat; gaz bombaları karşısında maske ve kask bu direnişin en temel araçları olmuştur.
Asıl suçlama AKP’ye başkaldırmak: Doğrudur yaptık
Haziran İsyancıları pek çok şeyle suçlanıyor. Aslında gerçek anlamda hiçbir suçlama yok. Savcılık aşamasında, “öldürmeye teşebbüs”le suçlananlar “yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle bir kişiyi öldürme” suçunu işledikleri gerekçesiyle tutuklama talebiyle mahkemeye sevk ediliyor. Kimin ne yaptığının savcılık için hiçbir önemi yok. Amaç Haziran İsyanı’nı bir şekilde bastırmak olunca suçlamalara hukuksal kılıf yaratma ihtiyacı duyulmuyor. Zaten milyonlarca insanın meydanlarda olma gerekçelerinden biri de bu değil mi? Bu yüzden sokaklarda “diktatör istifa” sloganları atılıyor. Bu yüzden Hikmet savunmasında “ben AKP hükümeti ile Hitler iktidarını benzetiyorum” diyerek diktatörü işaret ediyor. Yani dosyadaki gizlilik kararıyla gizlenen gerçek soru: AKP iktidarına nasıl isyan etme cüreti gösterirsiniz? O zaman soruşturmanın her aşamasında gerçek soruya yanıt vermek gerekiyor: “Evet ben de 11 yıllık AKP iktidarı boyunca yaşanan haksızlıklara karşı meydanlardaydım.”
Erdal’ın yaptığı gibi diğer suçlamalara hak ettiği yanıtı vermek yeterli: “Suçlamada on tane örgütün adı sayılıyor, hangisine üyeyim onu bile bilmiyorum. Buradaki listeden biz mi kendimize bir örgüt seçeceğiz, siz mi bize birer tane vereceksiniz.” Gülşah savunmasında hakkındaki suçlamaların eksik olduğunu ifade ediyor: “Aslında Roma’yı da ben yaktım. Her gün beş kadın öldürülmesinden de ben sorumluyum.”
Mahkemede gerçeği haykıralım: Biz bir katil biliriz, o da Ethem’i öldüren polistir.
Mahkeme salonları da meydanlar gibi gerçekleri ifade etmenin yeri. Soruşturma dosyaları o kadar gizli ki “öldürmeye tam teşebbüs”le suçlananlar kimi öldürmeye teşebbüs ettiklerini dahi öğrenemiyor. Hala ortada öldürülmüş bir kamu görevlisi ve bir katil yok. Ama Akın katili açıklıyor: “Evet bir kişi öldürülmüştür, o da polis tarafından öldürülen Ethem Sarısülük’tür.”
Davetiniz kabulümüzdür: Sokaklardan sonra mahkemenizde de görüşürüz!
İktidar, Haziran İsyanı’nı bildik yöntemlerle bastırmaya çalışırken bir şeyi göz ardı ediyor. Haziran İsyanı devletin bildik bütün baskı mekanizmalarını yıkarak büyüdü. Sıra diktatörün maskesini düşürenlerin, ‘özgürlük hakimlerinin’ ve terör mahkemelerinin maskesini düşürmesinde. İlk gözaltı dalgası böyle bir hesaplaşmayla başladı ve bu hesaplaşma devam edecek.
Türkiye’nin pek çok yerinde olduğu gibi Ankara’da da AKP faşizminin hukuku yürürlükte, terör mahkemeleri görevdedir. Bu koşullarda isyanı yargılayanlara karşı isyanı savunmaktan başka bir çare yok. Ancak sadece savunmak değil. Tüm direnişçiler ve onları savunanlar, operasyonla başlayarak haksız tutuklamalara dönüşen bu sürecin tamamında polisi, savcıyı, hakimi ve tüm bunların şahsında iktidarı yargılamalı/sorgulamalı ve mahkum etmelidir. Bunun yol/yöntem ve araçlarını bugün olduğu gibi üretmeye devam etmelidir.
Direnişçiler, mahkeme salonlarında da isyanı büyütmeye çağırıyor. Çünkü hepimiz için “her yer direniş”tir.
* Tonguç Cankurt
Toplumsal Hukuk