Reyhanlı’dan gelen görüntülerle bir anda Irak, Afganistan, Belücistan, Suriye sokaklarında yaşanan can pazarının bugün Reyhanlı da yarın Türkiye’nin bilinmeyen bir yerinde yaşanabileceği bize iletiliyordu.. Şimdiye dek Russel Crowe, Leonardo di Caprio performanslı Ortadoğu terör-aksiyon filmlerini Bağdat sokaklarında her gün patlayan bombaların parçaladığı insanlardan daha “sahici” bulan bizler için Reyhanlı patlamaları bölgesel gerçekliğimizde dev bir çukur […]
Reyhanlı’dan gelen görüntülerle bir anda Irak, Afganistan, Belücistan, Suriye sokaklarında yaşanan can pazarının bugün Reyhanlı da yarın Türkiye’nin bilinmeyen bir yerinde yaşanabileceği bize iletiliyordu..
Şimdiye dek Russel Crowe, Leonardo di Caprio performanslı Ortadoğu terör-aksiyon filmlerini Bağdat sokaklarında her gün patlayan bombaların parçaladığı insanlardan daha “sahici” bulan bizler için Reyhanlı patlamaları bölgesel gerçekliğimizde dev bir çukur açmalıydı…
Cumartesi günü Reyhanlı merkezi ilçe sakinleriyle birlikte yerle bir eden, 50 sivil vatandaşımızı öldüren “bombalı saldırı” Türkiye’nin küresel terör piyasasının etkinlik hinterlandına dahil olduğunun kararlı ifşasıydı…
Bu kırılma noktasını öyle “patlamayı gerçekleştirenler tespit” edildi bağlantıları El-Muhaberat telaffuzuyla geçiştiremezdik…
Ve sakın ha resmi rakamlarla kaybettiğimiz 50 canımızı 100 yaralımızı “Türkiye’nin uluslararası sistemde yerini alan etkili aktör olmasının kaçınılmaz maliyeti” gibi değerlendiren alt emperyal “guru” zihniyetine de kanmamalıydık…
Bu yüzyılın akışını belirleyecek “Ortadoğu coğrafyasının tanzimi” için küresel güçlerin kiralık para-militer grupları dilediği gibi tepiştirip Şii/Sünni ve Kürt/Arap çatışma hatlarından akacak kanlı “maliyetleri” kurgulayacağını bölgede kargalar bile biliyordu…
“Ortadoğulaşırken”
Reyhanlı’da tarihimizin en vahşi terör saldırısında insanlarımızı kaybederken sınırlarımızın Ortadoğu’nun “karanlık derinliğine” çekildiğini biz de görebiliyorduk…
İki yıldır Suriye’deki otokrat rejime karşı yüze yakın cihatçı milis grubunun yer aldığı Suriyeli muhaliflere kamp, askeri destek, eğitim, siyasi vizyon sunan Türkiye’nin Ortadoğu’ya uzanan“yeni sömürgeci gölgesine” karşın sınırları içinde 1 ton bombanın patlayacağına dair istihbaratı yoktu…
Reyhanlı ve Antakya’da aylardır “geliyorum” diye bağıran, aklı selim herkesin öngörebileceği“provokasyonu” Reyhanlı’nın kalbine bırakıp “acılar derinleşmesin” gerekçesiyle insanların yaşadıklarını “karartıp” aman “birlik-beraberlik vakti” siyasi demagojiyle“terörist vasatı ülke olduğumuz” gerçeği gizlenemezdi…
Muhakkak ki Ortadoğu menşeli bu siyasi akıl da Reyhanlı’daki vatandaşlarımızı çok incitmişti… Ama siyaset ve diplomasinin tükendiği bu tekinsiz tarih ve coğrafyada failleri yakalansa bile ülkemiz önümüzdeki zamanlarda “sayısız kalleş saldırı” sahasına dönüşme riski altındaydı…
Yani Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşta hevesle aldığı “aktif taraf” pozisyonu, öne çıkarttığı alt-emperyal refleksi ve Suudilerle çekişen Ortadoğu etkinlik yarışında binlerce km ötedeki kapalı kapılar ardında “tüm vatandaşlarıyla hedef ülke” olabileceğini siyasi sorumluların aklına getirmesi gerekirdi…
Dolayısıyla isimlerin “önemi” yoktu, günümüzde global terör ve istihbarat pazarının bugün adı bu, yarın adı şu örgütünün kamyon dolusu patlayıcıyla müşterisinin ihtiyacına göre şiddet hizmetini vereceği “oyun alanıydık”…
Kamu ve sınır istihbarat güvenlik zafiyetimizi Suriye rejimini suçlayarak aklayabilir miydik ?
Binlerce küresel taşeron teröristin cirit atıp günü birlik saf değiştirdiği ya da aylık birkaç yüz dolara Suriye’deki rejime karşı aylardır sınırlarımızdan savaşa katıldığını düşünürsek; Büyük Türkiye vizyonunun nasıl Ortadoğu’yu etkilemeye kalkışırken kaçınılmaz biçimde“Ortadoğulaştığını” ve tepetaklak olduğunu anlardık…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.