Schmitt’in egemenlik teorisi I. Dünya Savaşı sonrası Almanya’daki kaos haline tepki olarak bilinir. Kaos ve isyan korkusunun hakim olduğu dönemlerde önerilen, toplumsal düzeni kurulup kuralsızlığın engellendiği egemenlik durumu olarak varsayılır. Egemen, “istisna”ya karar verendir. “İstisna hali”, egemenliğin idamesinin yolu olarak yasanın tümünün askıya alınmadığı kaos durumunda düzenin idamesi adına uygulanan şiddettir. Yani hukuk onu askıya […]
Newroz başlarken ellerinde PKK ve KCK bayrakları ve Öcalan flamaları ile kürsüye çıkan PKK-HPG temsilcileri bir açıklama okudu. Açıklamada “AKP’nin sözüne değil bizim sözümüze güvenin. Çözüm AKP’nin değil bizim çözümümüzdür. AKP devleti bizi sınamaya kalkmasın, bizim nasıl savaştığımızı iyi bilir” denildi.
Schmitt’in egemenlik teorisi I. Dünya Savaşı sonrası Almanya’daki kaos haline tepki olarak bilinir. Kaos ve isyan korkusunun hakim olduğu dönemlerde önerilen, toplumsal düzeni kurulup kuralsızlığın engellendiği egemenlik durumu olarak varsayılır. Egemen, “istisna”ya karar verendir. “İstisna hali”, egemenliğin idamesinin yolu olarak yasanın tümünün askıya alınmadığı kaos durumunda düzenin idamesi adına uygulanan şiddettir. Yani hukuk onu askıya alma yoluyla muhafaza edilir.
Buna karşılık Benjamin’in başlangıç noktası devlet ve egemenlik kavramları olmadığı için, o, “istisna hali”ni hukukun askıya alınması olarak değil, etkisiz hale getirilmesi olarak okur. İstisna kavramını ikiye bölüp istisnanın yanına “gerçek istisna”yı koyar. Schmitt devlet iktidarını meşrulaştırırken, Benjamin bu iktidarı eleştirir. Schmitt için hukukun postulatı olan istisna, Benjamin’de devrimci şiddet adını alır. Benjamin, mutlak olarak hukukun dışında ve bu niteliğiyle kurucu olarak tanımlanan şiddet ile hukuku koruyan şiddet dışında başka bir şiddet türü önerir. Şiddetin bu öteki görünümüne “saf” ya da “tanrısal” ve insani anlamda “devrimci” adını verir. Ona göre; devrimci eylem tarihsel olarak meşrudur ve egemen sınıfın hukuki, ahlaki ve diğer her türlü üst yapısal değerlendirmelerinden/etiketlemelerinden muaftır. Egemen/ezen sınıfın, muhalif/devrimci eylemi ilkel bir şiddet gösterisi ya da terör olarak adlandırması ve bunun toplumsal kabul görmesi ideolojik mücadelenin konusudur.
Kavramlar çoğu zaman yasallıklarını tarih ve zaman içinde arar. Zamanın tanımlandığı alanlardan tarihselliğin çıkarıldığı koşullarda, kavramların içerdiği formlar artık etik, adalet, hukuk gibi alanların soyut belirlenimlerine tabi olur. Dolayısıyla kavramların gerçek içeriklerini belirleyen tarihsellikleridir. Antikiteden günümüze kadar gelen süreçte “şiddet” kavramının evrimi de benzer süreçleri izlemiştir. Bu süreçte şiddet kavramına yasa koyucu ve yasa koruyucu içerik verildiğinde bu kavramın tanımladığı alan iktidar alanıdır. Ezilenler dışında tanımlanan bu alandaki şiddetin tüm kullanım hakkı yönetenlere aittir. Dolayısıyla kavramın hukuk, adalet, düzen ya da yapı içinden başlayarak tartışılması, şiddeti, ezen-ezilen ikilemi üzerinden tanımlar. Bu ikilemin dışında, devletin tüm baskı araçları ile 30 yıldır hükmettiği coğrafyada kirli savaşını görmeyip gerillanın direnişini insan bedeni ve onun en saf hali olan “varoluş”a müdahale olarak kötüleyip “ne güzel artık barış rüzgarları” esecek şeklinde algı, Newroz’da Diyarbakır’a turistik gazeteci seferi başlatmıştır. Dahası 30 yıldır Kürt Yurtsever Hareketine yalan ve iftira atmanın dışında, yaptığı tetikçilik ile dikkati çeken Hürriyet gazetesi yayın toplantısını Erdebil Köşkü’nden yapmış ve bu duruma müdahale edilmemiştir.
Silah bırakma, geri çekilme, akan kanın durması, demokratik modernite etrafında yasal siyasete başlanması gibi algılar, devrimci şiddeti egemenlerin uyguladığı şiddetle benzer şekilde salt varoluşa yönelen şekliyle, anlamından ve toplumsal içeriğinden kopartmıştır. Otuz yıldır yaptıkları yayınlarla coğrafyada dökülen kanda sorumluluğu olan bir gazetenin yayın toplantısının Diyarbakır’da olmasının bir lütuf olarak alkışlanması kabul edilmemelidir. Newroz alanlarına yüzleri kapalı da olsa müdahale zorunluluğu, devrimci şiddetin, özgürlük ve adalet alanına inancın göstergesidir. Schmitt’in kavramları ile ortalıkta dolaşan bir dolu insan var. Gerilla hala Benjamin kafasından… İyi ki.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.