Haftada beş yazdığım günlerde olsaydık dünkü yazımın başlığı bugüne ertelenmiş başlık olacaktı… Elimize aldığımız gazetenin ana sayfa manşetiyle karşılaşınca memleketteki gazeteciliğin gerçekten de ‘temiz bir iş olmadığına’ bir kere daha ikna olmuştuk. Yazık, çok yazık doğrusu; bir zamanlar kulağa hoş gelen ‘taraf olmayan bertaraf olur’ özdeyişinin ‘taraf olursan bertaraf olursun’ biçimine dönüşmesi gerçekten hazin… Taraf […]
Haftada beş yazdığım günlerde olsaydık dünkü yazımın başlığı bugüne ertelenmiş başlık olacaktı… Elimize aldığımız gazetenin ana sayfa manşetiyle karşılaşınca memleketteki gazeteciliğin gerçekten de ‘temiz bir iş olmadığına’ bir kere daha ikna olmuştuk. Yazık, çok yazık doğrusu; bir zamanlar kulağa hoş gelen ‘taraf olmayan bertaraf olur’ özdeyişinin ‘taraf olursan bertaraf olursun’ biçimine dönüşmesi gerçekten hazin…
Taraf gazetesinin 26 Mart Salı günkü ana sayfa manşetinden söz ediyorum. Şu manşetten yani: ‘CHP’nin DHKP-C hassasiyeti’.
Benzer bir manşetin bir başka gazetenin ana sayfasına yerleştiğinden o günün (Salı) akşamı bir arkadaşın telefonda verdiği bilgiyle haberdar oldum. Taraf’ın bu biraderi de ‘CHP niye gocundu’ diye söyleniyormuş…
Taraf’ın manşetinin uyandırması gereken ‘infial’ ile dünkü gazetelerde karşılaştık. CHP’nin Yeni Akit ve Taraf’a söz konusu manşetlerinden dolayı suç duyurusunda bulunduğu haberiyle. Aferin CHP’ye, bu karanlık manşetler de yargıya taşınmayacaksa hangisi taşınacak. (Yeri gelmişken: Devlet Bahçeli’nin malum açıklaması bir ‘fezleke’yi hak etmiyor mu? Madem ki bir ‘hukuk devleti’nin efradıyız, bir parti genel başkanının aklına esti diye böyle laflar etmesinin yargı yoluyla hesabının sorulması da gerekmez mi?)
CHP’nin Taraf ve Yeni Akit’in manşetlerine ilişkin yaptığı suç duyurusunun bazı bölümleri şöyle: ‘Söz konusu haberde, DHKP-C terör örgütü ile CHP’nin tüzel kişiliği arasında irtibat bulunduğu anlamına gelecek ifadeler kullanılmış ve habercilik ahlak ve etiği ile bağdaşmayacak şekilde kamuoyunda olumsuz ve seviyesiz bir iz bırakmıştır. (…) Söz konusu haber gerçek dışıdır ve halkı aldatmaya, CHP tüzel kişiliğini karalamaya yöneliktir…’
Çok yerinde tespitler bunlar doğrusu, eksiği var fazlası yok cinsinden…
Tamam, Yeni Akit’i anladık ama Taraf bu manşeti nasıl atabildi? Biliyorsunuz, bu münasebetsiz manşet CHP’nın Ankara’da yapılan son ‘DHKP-C Operasyonu’nun bazı sendikaları da hedef alması üzerine dile getirdiği itirazlar nedeniyle atıldı. Başta CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu olmak üzere bazı parti yöneticileri sendikalara yapılan baskınları kınamıştı. Tanrıkulu, 25 yıl boyunca avukatlığını yaptığını söylediği Genel-İŞ Sendikası’na yapılan baskını ‘Bugün yapılan arama yöntemi tam bir pervasızlık, tam bir hukuk dışılık’ diyerek kınamıştı. Tanrıkulu şöyle devam ediyordu: ‘Bütün kapılar kırılmış, hiçbir belgeye el konmadı, hiçbir bilgisayara bakılmadı. Aradıkları şahısların bu sendikayla hiçbir alakası yok. Sendikanın üyesi, yöneticisi değiller. Ama bununla, bu sendikayı ve Türkiye’deki demokrasi mücadelesini itibarsız hale getirmeye çalışıyorlar.’
Baskına uğrayan diğer bir sendikada (Liman-İş Sendikası) olup bitenlere ilişkin değerlendirmeyi de Aziz Çelik’in kaleminden okuyalım: ‘Liman-İş Sendikası Türk-İş’ten ayrılan, Hak-İş’e üye olmak üzere başvuran ve üyelik süreci devam eden bir sendika. Peki, polis bu sendikayı niye basmış?
14 yıl önce bu sendikada görev yapmış eski bir sendikacıyı arıyormuş. Polis tarafından zanlı olarak aranan (ancak bazı basın organları tarafından hakkında kesin hüküm verilen) kişi 14 yıl önce bu sendikadaki görevinden ayrılmış ve bir daha da uğramamış. Bu eski sendikacının Liman-İş ile bir ilişkisi olmadığını sağır sultan bile bilir. Ama polis buna rağmen Liman-İş Sendikası’nı basarak parmak izi aramış! Polis ve savcılık bu kişinin 14 yıl önce sendikadan ayrıldığını bilmiyorsa vahim, yok eğer biliyor olmasına rağmen Liman-İş Sendikası’nı bastıysa daha da vahim…’
Anlaşıldığı gibi her iki olay da arkasında bıraktığı kırılmış kapılar ve helikopter gürültüsü dışında hiçbir işe yaramamış… Kamuoyunun artık kanıksadığı türden ‘operasyonlar’ bunlar. Ama bana sorarsanız, olayın bu vahim cephesi bir yana, Taraf’ın yaşananlar karşısındaki refleksi çok daha düşündürücüdür.
Aziz Çelik, Taraf’ın manşetini ‘Bir utanç manşeti’ olarak nitelerken yerden göğe kadar haklıdır. Manşetin adını koyduktan sonra şöyle devam ediyor: ‘Böylesi bir manşet bir yargısız infaz ve dezenformasyondur.’ Yalan değil, gerçekten de olayın adı budur…
Yazık, çok yazık… Ülke medyasında günahı-sevabıyla ‘sera dışından’ bir kır çiçeği gibi açan Taraf’ın ‘CHP’nin DHKP-C hassasiyeti’ gibi bir ‘utanç manşeti’ ile okurlarının önünü çıkabilmesi yeşermeye çabalayan demokrasi umutlarının hâlâ ne derece kırılgan olduğunun resmidir. Taraf okurlarının bu manşet dolayımıyla gazete yönetimindeki halef-selef karşılaştırmasını -bir kere daha- yapacaklarını da sanıyorum.