Obama’nın ne Ortadoğu barışı ne Türkiye-İsrail ilişkileri ne de İran konusunda güçlü bir gündemle İsrail’e gittiği söylenebilir. Kritik konular konuşulsa da esas itibariyle Obama’nın çantası boş. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu (Bibi), ABD Başkanı Barack Obama’nın ziyaretini ‘Yahudi devletine sarsılmaz Amerikan desteğine’ vurgu yapan bir reklama dönüştürdü. Netanyahu’dan ‘Netanyahulaşan’ Obama’ya bir serenat sanki. İkilinin birbirinden pek […]
Obama’nın ne Ortadoğu barışı ne Türkiye-İsrail ilişkileri ne de İran konusunda güçlü bir gündemle İsrail’e gittiği söylenebilir. Kritik konular konuşulsa da esas itibariyle Obama’nın çantası boş.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu (Bibi), ABD Başkanı Barack Obama’nın ziyaretini ‘Yahudi devletine sarsılmaz Amerikan desteğine’ vurgu yapan bir reklama dönüştürdü. Netanyahu’dan ‘Netanyahulaşan’ Obama’ya bir serenat sanki. İkilinin birbirinden pek hazzetmediği malum. Ama İsrail ve lobilerini takdir etmeli; Obama’nın Bibi’ye olan alerjisini İsrail lehine azami faydaya dönüştürmeyi başardılar. Bibi, Ortadoğu barışı için yerleşimleri durdurmayıp diplomatik başarısızlığa uğrattığı Obama’yı ‘büyük başkan’ olarak karşıladı. Üstelik Obama, Knesset’i boykot ettiği halde. Amerikan başkanlarının Knesset’ten seslenme geleneğini bozmanın hazmı zor olmalı. Ama dert değil; Netanyahu’nun ilgilendiği tek şey dosta düşmana ABD’nin arkasında olduğunu göstermek.
Kim gitti, kim gitmedi?
“Obama suçluluk hissetsin” dercesine şaşaalı bir karşılama bu. Beri tarafta Yahudi kuruluşlarından ‘Gecikmiş ziyaret’ iması. Mesela Emergency Committee for Israel’in kampanyasından bir ifade: “İsrail etrafında tehlikeler artarken Obama nerede? Her yere gitti, İsrail hariç.” İsrail’in Washington Büyükelçiliği’nin sitesinde de İsrail’i ziyaret eden başkanlar sıralanmış: Richard Nixon, Jimmy Carter ve George W. Bush birer kez, Clinton 4 kez gitmiş. Her başkanın İsrail’e uğraması mutatmış gibi bir hava estiriliyor. Alakası yok. Mesela Harry Truman hiç gitmemiş, Dwight Eisenhower da öyle. Gitmeyenler arasında John Kennedy, Lyndon Johnson, Gerald Ford, Ronald Reagan ve George H. W. Bush da var. Yani İsrail kurulalı beri 11 başkandan dördü gitmiş. Carter ile Clinton birinci, diğer ikisi 2. dönemde İsrail’e uğramış. Bu nedenle iki ülke ilişkilerini ziyaretlerle derecelendirmek anlamsız.
Baskı savuşturma turu
Peki İsrail’in ziyarete yüklediği bu denli derin anlamın Obama’da karşılığı var mı? Obama gerçekten Netanyahulaştı mı, yoksa bu bir ‘velinimet muamelesi’ mi? Meseleye Obama açısından bakılırsa aslında başkan bu ziyaretle baskı savuşturuyor. Obama, Netanyahu yüzünden Kongre’de zılgıt yemiş bir başkan. Netanyahu, Kongre kürsüsünden Obama’ya çatarken ayakta alkışlanmıştı.
Ama Obama baskı savarken de Knesset boykotunda olduğu gibi topuktan vuruyor: Netanyahu yerleşimleri durdurmayıp 2010’daki barış girişimini sabote etti ya, Obama da Kudüs’te Kongre Merkezi’nde yapacağı konuşmaya işgal altındaki topraklarda kurulmuş Ariel Üniversitesi’nin öğrencilerini davet ettirmedi. Ayrıca sadece Araplara değil siyah Yahudilere de ‘apartheid’ yüzünü gösteren İsrail’e inceden mesaj vermek için ülkenin ilk siyah güzellik kraliçesi Etiyopya göçmeni Yityiş Aynaw’ı yemeğe davet ettirdi. Tam da devletin Etiyopyalı kadınlara zorla gebelik önleyici verdiğine dair skandal patlak vermişken…
Göstermelik bir gündem
Obama’nın ne Ortadoğu barışı ne Türkiye-İsrail ilişkileri ne de İran konusunda güçlü bir gündemle İsrail’e gittiği söylenebilir. Kritik konular konuşulsa da esas itibariyle Obama’nın çantası boş. Kimse Başkan’dan Filistin için yeni girişim beklemiyor. Obama’nın Türkiye-İsrail ilişkilerinin eski haline gelmesi için bastıracağı söyleniyordu. Ama Başbakan Erdoğan’ın Siyonizmin insanlık suçu sayılması çağrısı İsrail’in elini güçlendirdi. İsrail ziyaret öncesi özür faslına girmeden Türkiye’ye zeytin dalı uzatarak asıl sorunun Ankara’dan kaynaklandığı izlenimi vermeye çalıştı. Belki amaç Obama’dan gelecek baskıyı bloke etmekti. İsrail’in tercihi özürsüz barış! Obama, kritik meselelerde büyük bir değişikliğe yol açamayacağını bildiği için geziyi olabildiğince iddiasız hale getirdi. Obama, Bibi’ye en fazla şunu diyebilir: “İran’a karşı bir maceraya kalkışıp başımı belaya sokma, diplomasiye fırsat tanı. Mahmud Abbas’la barış oyununa geri dön ve yeni yerleşimlerde ısrar edip beni daha fazla aşağılama.”
Sorunu çözme, idare et!
Bibi’nin yeni hükümete ‘azılı yerleşimci’ iki partiyi aldıktan sonra işgalci siyasetten dönmesi daha da zorlaştı. Komadaki eski Başbakan Ariel Şaron’un danışmanı Talia Sasson’un şu tespiti de ipucu veriyor: “İzak Rabin suikastından beri tüm başbakanlar yerleşimciler tarafından öldürülmekten korkuyor.” Obama da kendi Kongresi’nin hışmından çekiniyor. Sözün özü Filistinlileri “Müzakereye dönün” diye sıkboğaz eden Obama, “Filistinliler günün birinde bizim verdiklerimize razı olacaktır” mottosuyla Batı Şeria’yı arsızca tırtıklayan İsrail’i barışa zorlayacak iradeye sahip değil. CSIS’tan Haim Malka’nın dediği gibi ‘ziyaret Ortadoğu’nun problemlerini çözmek değil idare etmekle ilgili.’ Yani sefil statüko devam…