Bu yazıda olaya ağırlıkla Türkiye açısından bakacağız… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen cuma İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinde, İsrailli muhatabının Mavi Marmara olayı nedeniyle hükümeti adına Türk halkından dilediği özrü ve kurban yakınları için verdiği tazminat sözünü kabul etmesi, önemli bir başarıdır. Başbakan Erdoğan, İsrail ile “normalleşme” hususunda Türkiye’nin önceki tutumunu bölgede değişen şartlara göre gerektiği kadar esnetmiş ve uyum göstermiştir. […]
Bu yazıda olaya ağırlıkla Türkiye açısından bakacağız… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen cuma İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinde, İsrailli muhatabının Mavi Marmara olayı nedeniyle hükümeti adına Türk halkından dilediği özrü ve kurban yakınları için verdiği tazminat sözünü kabul etmesi, önemli bir başarıdır.
Başbakan Erdoğan, İsrail ile “normalleşme” hususunda Türkiye’nin önceki tutumunu bölgede değişen şartlara göre gerektiği kadar esnetmiş ve uyum göstermiştir. Başarı buradadır.
Türkiye’nin geçmişteki ve bugünkü tutumunu birbiriyle mukayese edince, normalleşmenin birinci şartı olan “özür” ile 2011’in ortalarında sonradan koyduğu üçüncü şart olan “İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ambargo ve ablukanın kaldırılması” hususlarında övgüye şayan bir yumuşama gösterdiği anlaşılıyor.
“Özür”den başlayalım…
Türkiye ve İsrail, Mavi Marmara özrü ve tazminatı konusunda ilk kez anlaşmıyorlar. İki ülke, aralarında yürüttükleri gizli diplomasi neticesinde 2011’in haziranında neredeyse uzlaşmışlar ve ortaya 18-19 Haziran 2011 tarihli bir taslak belge bile çıkarmışlardı. Bu belgede “özür”, İngilizcedeki kategorik haliyle “apology” olarak ifade ediliyordu.
Türk tarafının bu taslakta şerh koyduğu tek konu hadisenin tarifiydi ki bu da “özür”le doğrudan ilişkiliydi. Öyle ya, önce hadisenin tarifinde anlaşmak lazım. Ancak bundan sonra neyin özrünün dileneceğinde anlaşılabilir ve o özür Türkiye tarafından kabul edilebilirdi…
Taslak metnin başında “Mavi Marmara’daki ölüm ve yaralanmaların taammüden meydana gelmediği” yazıyordu. Türkiye ise tam tersini, yani aktivistlerin İsrail askerleri tarafından hata sonucu değil, kasten öldürüldüğünü söylüyordu.
Erdoğan ve Netanyahu arasındaki telefon görüşmesinin yapıldığı 22 Mart 2013 tarihi itibarı ile anlaşılan o ki Türkiye, Mavi Marmara’daki ölümlerin kasten değil de bir operasyon hatası sonucu gerçekleştiği şeklindeki İsrail izahını, İsrail’in özrüyle birlikte zımnen kabul etmiş bulunuyor.
Telefon görüşmesinin ardından Başbakan Erdoğan’ın makamından yapılan resmi açıklamayı okuyunca başka türlü düşünmek mümkün değil. Açıklamada, “can kaybına ve yaralanmaya yol açan her türlü operasyonel hatadan dolayı Netanyahu’nun İsrail adına Türk halkından özür dilediği ve Erdoğan’ın da bu özrü kabul ettiği” belirtiliyor.
Neticede Ankara kasten değil de “hata sonucu öldürme”nin “apology”sini kabul ederek, koruya geldiği pozisyondan yapıcı mahiyette bir geri adım atmış oluyor.
Şimdi de “ambargo ve abluka” konusuna göz atalım.
Malumunuz Türkiye, yukarıda değindiğim anlaşmanın o zamanki İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Liebermann’ın inatçı muhalefeti nedeniyle akim kalmasından sonra “Gazze üzerindeki ambargo ve deniz ablukasının kaldırılması”nı normalleşmenin üçüncü resmi koşulu haline getirdi. Bu adımın, Türkiye-İsrail ikili ilişkilerini Gazze sorununun gidişatına ipotek etmekten başka bir anlamı yoktu.
İsrail’in kendi anladığı manada güvenliği, Türkiye ile “normal” ilişkilere feda edebileceği bir husus hiçbir zaman olmadı; bugün de değildir.
O dönemde AKP Türkiye’si açısından ise İsrail’le “soğuk savaş” bir siyasi tercih oluşturmuştur.
Ama şimdi görülüyor ki Türkiye lafızda değil belki ama özrün kabulü ile oluşan fiili durum itibarı ile ambargo ve ablukanın kalkması önkoşulundan vazgeçmiş.
Çünkü Mavi Marmara eyleminin bizatihi nedeni olan Gazze’ye deniz ablukası yerinde duruyor.
Bu arada ne Netanyahu’nun ne de Erdoğan’ın ofislerinden yapılan resmi açıklamalarda bu ablukadan söz ediliyor.
Ambargolar ise İsrail açısından Gazze’de ehven şartların oluşması sayesinde Türkiye’nin isteğinden bağımsız olarak yumuşatılmış… Netanyahu’nun açıklamasında sükunet devam ettiği müddetçe ambargonun gevşetilmeye devam edeceğinden söz ediliyor. Yani ambargoların hafiflemesi ya da tersi, Gazze’deki gidişata bağlı. İsrail ve Türkiye’nin normalleşme adımı, Türkiye’nin sert tutumunu yumuşatması sayesinde atılabilmiştir.