“Terörizmin Finansmanının Önlenmesine” dair kanun Cumhurbaşkanı tarafından onaylanıp yasalaştı. Bilindiği üzere “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi”ne dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, 2002 yılında Türkiye tarafından onaylanmış… Ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 8. Maddesine yapılan eklenmeyle, “terörün finansmanının önlenmesi” konusu iç hukuka girmiş oldu. Toplumu bir baskı cenderesi içine alacak olan bu yasaya göre; kurulacak bir kurulla, somut delile ya […]
“Terörizmin Finansmanının Önlenmesine” dair kanun Cumhurbaşkanı tarafından onaylanıp yasalaştı.
Bilindiği üzere “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi”ne dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, 2002 yılında Türkiye tarafından onaylanmış…
Ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 8. Maddesine yapılan eklenmeyle, “terörün finansmanının önlenmesi” konusu iç hukuka girmiş oldu.
Toplumu bir baskı cenderesi içine alacak olan bu yasaya göre; kurulacak bir kurulla, somut delile ya da yargı kararına dayanmaksızın sadece bir istihbarat raporuyla; ‘Belediyelerin’, ‘Sendikaların’, ‘Derneklerin’, ‘Vakıfların’, ‘İşadamlarının’ ‘İnsani Yardım’ kuruluşlarının mal varlıklarını dondurup, el konulabilecek.
Yani hükümet istediği muhalif kesimi susturmak için, mal varlığına el koyma yetkisine sahip olacaktır.
Devletin genetik kodlarında, geçmişten taşınan “kendinden olmayanların” mallarına el koyma gibi gaspçı bir geleneği olduğu bilinmektedir.
Zira Anadolu coğrafyanın tekleştirilerek etnik arındırmaya tabii tutulması sonucu, Ermeniler tehcirle, Rumlar mübadeleyle varına yoğuna el konularak Anadolu’dan sürüldüler.
Öte yandan 1980’li yıllarda Kenan Evren cuntasının vatana ihanet suçu işledikleri gerekçesiyle; binlerce yurtsever ve sosyalisti vatandaşlıktan attığı gibi malına, mülküne el koyduğu hala akıllardadır.
Kaldı ki devlet henüz ne gayrimüslimlerin, ne de 80 sonrası el konulan ‘muhaliflerin’ mallarını sahiplerine iade etmiş değildir.
Bir yıl kadar önce, yani “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi” yasası daha piyasada yokken bile, “Teröristler devletten maaş alıyor” diyen ırkçı milliyetçi çevrelerin kışkırtmalarıyla, yetmişe yakın Kürt siyasetçilerinin maaş ve taşınmazlarına Hazine tekrar el koymuştur.
Hani “dervişin fikri neyse, zikri de odur” derler.
Bu olumsuz örneklere bakıldığında AKP’nin “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi” yasasını muhalif kesimlerin hayrına işletmeyeceği bellidir.
AKP düne kadar nasıl ki TMK ile binlerce muhalifi zindanlara attıysa şimdi de “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi” yasasını Kürtler, sol ve muhalif kesimler üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallandıracağı anlaşılmaktadır.
“BM Mali Eylem Görev Gücü FAFT, bankaların ‘terör finansmanını’ engellenmesi, kara para aklanması ve kullanılmasını” önlemek amacıyla, Türkiye’den yasa çıkarmasını istemiştir.
Bu doğrudur.
Ama AKP hükümeti bu yasayı fırsata çevirerek; yasayı TMK içerisine yerleştirip, hukuku devre dışı bırakarak, muhalifleri bir de ekonomik olarak cezalandırma yoluna gitmiştir.
Hukuksal hak arama yolları bulunmayan, tamimiyle güvenlik birimlerinin ve bürokratların sübjektif raporlarıyla yürütülecek olan bu yasayla, muhalif herkesin “mülkiyet hakkı” artık tehlike altındadır.
“Terörizm” şüphesiz ki bir insanlık suçudur.
Ancak “terörizm” kavramının kendisi zaten tartışmalı ve göreceli bir kavramdır.
Şiddet kavramı üzerinden izah edildiği için de, egemenlerin elinde bir silaha dönüşmektedir.
Zira “Belirli bir sınıfın veya topluluğun, ekonomik, siyasal, kültürel olarak yoksun bırakılması” başlı başına bir “şiddet politikasıdır”.
Bu politikanın karşısında ezilenlerin öz savunmalarını yapmaları, asla şiddet olarak nitelendirilemez.
Aksine kendisine yöneltilen saldırıya bir “itirazdır”.
Türkiye gibi antidemokratik ülkelerde, her “itiraz” “terör” ile ilişkilendirildiği için, “terör” kavramı ayaklara düşmüş durumdadır.
Öyle ki Türkiye dünyada en fazla teröristi olan ülke konumundadır. Herkes potansiyel terörist adayıdır.
Aydın, sanatçı, sendikacı, akademisyen, avukat, gazeteci, seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanları; TMK’nın yoruma açık ifadeleri yüzünden yıllarca cezaevlerinde yatabilmektedir.
Sonuçta, teröristi bu kadar bol bir ülkede nasıl ki Çiller-Ağar ikilisi “teröre yardım” edildiğini söyleyerek 90’lı yıllarda Kürt işadamlarına “fiziki imha” uyguladıysa, korkarım ki “Terörizmin Finansmanın Önlenmesi” yasasıyla da AKP, Kürtler ve diğer toplumsal muhalefete “ekonomik imha” uygulayacaktır.
Murat Işık