Hizbullah’ın savaşa girmesi için Esad rejiminin düşüşünü kendi kaderiyle eşitlemesi gerekiyor. Ama henüz bu noktada değiller. Suriye’yi kaybetmek büyük bir darbe olsa da örgüt asıl gücünü artık Akdeniz’e de savaş gemisi çıkartan İran’dan alıyor. Suriyeli muhaliflerin Ürdün üzerinden silahlandırılmasına paralel olarak Lübnan sınırında Hizbullah (Allah’ın Partisi) ile Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) arasında çatışmalar yaşandı. Bir […]
Hizbullah’ın savaşa girmesi için Esad rejiminin düşüşünü kendi kaderiyle eşitlemesi gerekiyor. Ama henüz bu noktada değiller. Suriye’yi kaybetmek büyük bir darbe olsa da örgüt asıl gücünü artık Akdeniz’e de savaş gemisi çıkartan İran’dan alıyor.
Suriyeli muhaliflerin Ürdün üzerinden silahlandırılmasına paralel olarak Lübnan sınırında Hizbullah (Allah’ın Partisi) ile Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) arasında çatışmalar yaşandı. Bir taraf “Hizbullah 5-10 bin militanla Suriye’de rejim adına savaşıyor” iddiasında. Diğer taraf “Hizbullah’ın Suriye krizine müdahil olduğuna dair delil namına ne bir fotoğraf, ne bir video var” yanıtını veriyor. Bunlar savaşın propagandif yansımaları. Hizbullah ne binlerce savaşçıyla Suriye’de, ne de Suriye’den çok uzakta.
İki nokta önemli: Suriye-Lübnan sınırındaki etnik ve mezhebi dağılım krize farklı bir boyut katıyor. İkincisi savaşa yön veren üç stratejik güzergâhtan biri bu bölgede. Diğer güzergâhlar Ürdün sınırında Dera, Türkiye sınırında İdlib ve Halep hatları. Lübnan’ın kuzeyindeki Akkar bölgesi Humus’taki isyanı besliyor. Humus ise hem Şam’ın Halep’le hem de rejimin kendi kaderini ilişkilendirdiği Lazkiye, Celbe, Banyas ve Tartus’un sıralandığı Akdeniz şeridi arasındaki bağlantı yolları üzerinde duruyor. Rejim Akdeniz hattına ağır silah yığıyor ve ‘halk savunma birlikleri’ kuruyor. Cephede son perdenin açılacağı yer burası. Yeni rejim son barutunu buraya saklıyor. Kader anına hazırlık bölgenin mezhebi haritasını da değiştiriyor. Alevi ve Hıristiyanlar burada sığınak bulurken Sünni köyler boşalıyor. Rejim muhaliflerin bu hatlardan uzak tutulması konusunda sınırdaki Şiiler ve Alevilere de bel bağlıyor.
Hizbullah’tan koruma
Sınırın her iki tarafı da karışık. Lübnan tarafında Akkar, Sünni çoğunluğun yanısıra önemli ölçüde Hıristiyan ve Alevi barındırıyor. Sünniler muhalifleri, Aleviler Esad’ı destekliyor. Doğuda Beka Vadisi’nde Şii yoğunluklu Hermel rejimden, altta Sünni selefilerin üssü Arsel muhaliflerden yana. Suriye tarafında ise Hermel’in uzantısı sayılan 30 kadar Şii köyü var. Bazı kaynaklar Şii köylerin sayısını 14 ya da 23 olarak veriyor. Çünkü hepsi sadece Şiilerden müteşekkil değil. El Monitor’a yazan Nasır Şerare’ye göre Sykes-Picot Anlaşması’yla Suriye’de kalan 14 köyün sakinleri aslında Lübnan vatandaşı. Bu köyler Arsel ve Kaa ile Suriye kasabaları Gusayr ve Telkelek arasındaki kaçakçılık hattının ortasında yer alıyor. Rejim yanlısı bu köyler, az ötede Gusayr’ı tutan muhaliflerin tehdidi altında. Aynı baskı bölgedeki Hıristiyan köyler için de geçerli. İşte tam bu noktada Hizbullah devreye giriyor. Hizbullah üyeleri Şiileri koruma adına geçen yıldan beri 8 köyde bulunuyor. Reuters ‘a konuşan Suriye Genel Devrim Komisyonu’ndan Hadi el Abdullah’a göre çatışma 16 Şubat’ta Hizbullah üyeleri, ÖSO’nun elindeki 3 köye girmeye çalışınca başladı. ÖSO, 2 tankla Hizbullah’ı püskürttü. Hizbullah 3, ÖSO 5 kayıp verdi. El Monitor’a göre Nusra Cephesi de, Gusayr’dan Hermel’deki Hizbullah kampına saldırıp bir kişiyi öldürdü, 10 kişiyi yaraladı. ÖSO, Suriye’den çekilmesi için 48 saat süre verip Hizbullah’ın Lübnan’ın güneyindeki hedeflerini vurma tehdidi savurdu. Süre doldu ama ortam sakin. Hizbullah’tan ilk kayıp ekimde yaşanmıştı. Ali H. Hasif sınırda öldürüldüğünde Hizbullah lideri Nasrallah, gençlerin rejimi değil kendi ailelerini savunduğunu belirtirken örgütün tutumunu şöyle özetlemişti: “Hizbullah üyesi olsun ya da olmasın kimseyi sınır bölgesinde kalmaktan men edemeyiz. Bir gün gelir Suriye’de savaşmamız gerekirse bunu saklamayız ama şimdilik böyle bir şey yok.”
Topyekûn savaş zor
Lübnanlı bir kaynağa göre Hizbullah’ın Suriye’de 2 amacı var: “Şam’daki türbeleri ve örgütün silah rotasını korumak.” (Monitor) Örgütün faaliyet alanını rejimin milis güçlerine askeri eğitimi vererek genişlettiği de söyleniyor. Bazı kaynaklara göre bugüne dek Hizbullah 15-20 cenaze kaldırdı. Hizbullah ise Suriye’deki faaliyetleri ‘bireysel’ deyip örgüte mal etmiyor. Peki bu mesele büyür mü? ÖSO, İsrail gibi sofistike bir gücün yok edemediği Hizbullah’ı savaşa çekmeyi göze alabilir mi? Ki bu Esad’a hayat öpücüğü demektir. Beri tarafta Hizbullah Lübnan’ı iç savaşa sürükleme, İsrail’e karşı tuttuğu silahları başka bir yere çevirip meşruiyetini yitirme, seçim öncesi siyaseten kaybetme pahasına Esad için savaşa girer mi? Hizbullah’ın savaşa girmesi için Esad rejiminin düşüşünü kendi kaderiyle eşitlemesi gerekiyor. Ama henüz bu noktada değiller. Suriye’yi kaybetmek büyük bir darbe olsa da örgüt asıl gücünü artık Akdeniz’e de savaş gemisi çıkartan İran’dan alıyor.
Yine de muhaliflerin güneyden silahlandırılması bölgedeki ateşi büyütecektir. Şam’ın etrafında ateş çemberi daralırken Hizbullah da bulunduğu yerlerde bu ateşi hissedecektir. Bunun Lübnan için çağrıştırdığı tek şey maalesef felaket.