Özgürce ve ilk anda kimsenin hoşuna gitmeyecek bir şey diyeceğim belki. Çocukluğumda yaptığım bir hırsızlıktan arınmak istiyorum ve başkaları da arınsın diye paylaşmak istiyorum. Tut ki sınıfına ihanet etmiş birisi ihanetini anlatacak. Tut ki biri “yer çekimi yok, gök itimi var” diyecek. Varsayalım ki içimdeki vandalizmi aktaracağım. Varsayalım ki 20 yıllık resmi eğitimin verdiği ırkçı […]
Özgürce ve ilk anda kimsenin hoşuna gitmeyecek bir şey diyeceğim belki.
Çocukluğumda yaptığım bir hırsızlıktan arınmak istiyorum ve başkaları da arınsın diye paylaşmak istiyorum.
Tut ki sınıfına ihanet etmiş birisi ihanetini anlatacak.
Tut ki biri “yer çekimi yok, gök itimi var” diyecek.
Varsayalım ki içimdeki vandalizmi aktaracağım.
Varsayalım ki 20 yıllık resmi eğitimin verdiği ırkçı şoven duygularımla yaptığım aptallıkları anlatacağım.
Varsayalım ki bir yoldaşıma kavga içerisinde nasıl aşık olduğumu anlatacağım.
Varsayalım ki düşürüldüğüm kötü bir durumdan polis memurundan ya da mahkemeden “ bir daha yapmam” diyerek kurtulduğumu anlatacağım.
Performans ölçümü iliklerimize işlemiş. Bir şeyler anlatmaya çalışıyorsun. Kendimi. Kimseye benzemeyen, herkes gibi olmaya çalışan beni.
Beğen- Paylaş -Yorum yap- Twitle
Düşüncede ölçüm nasıl bir şey ki? Düşüncede “ölçme değerlendirme.” Kapitalizmin yeni icadı bu.
Bir yazının altına konulan terazi niçin olabilir? Beğen- Paylaş-Yorum yap. Peki neden “nefret et” ya da “sevmedim “ yok?
Hiç meraklanmayın, arkadaşlarınızdan, akrabalarınızdan, hatta aile çevrenizden birileri sizin paylaşımlarınızı beğenmemişler ve yorum yapmamışlarsa bir süre sonra onları sevmeyecek ve giderek nefret bile edeceksiniz. Çünkü böylesine önemsediğiniz bir şeyin umurlarında bile olmamasına içerleyeceksiniz.
Amaçlanan da budur zaten.
Ama sırasıyla olacak. Aceleye gerek yok.
Bekle, içerle, sinirlen, sevme, öfkelen.
Öfke sıklaştıkça nefret mutlaka gelir.
Alkış sesleri herkesin hoşuna gider. Alkış alamayan da perdeyi kapatır.
Garibime gidiyor doğrusu.
Kimse düşünmüyor mu, benim için çok anlamlı bir şeyimin beğenilmediğinde kendimi kötü hissedebileceğimi?
Bu formatı programlayanlar bunu çok iyi bilirler. Zaten amaçlanan da budur. Herşeyin piyasası var. Öyle ya neden düşüncenin piyasası olmasın?
“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”ın piyasası yok. Kovmanın en acıtmayan yolu kendi kendine çekip gitmesini sağlamaktır.
Başbakan da böyle demiyor mu Kürtlere: “İsterlerse başka ülkelere gidebilirler”
Düşüncede performans kriterleri, “artık düşünmeyi bırak” demek olsa gerek.
Her zaman daha fazla çalışmakla performans artarken, düşünceye gelince en az düşünmekle en çok performans. Buna para veriyor zaten para sahipleri.
Aklımıza hiç gelmiyor bu ne anlama geliyor acep? Balıklamasına beğenip paylaşıyoruz.
Her şey ters köşeden gelir, gol yiyenlerin azı yattığı köşeden yer; çoğu ters köşeden. Doğru yere uzanmakta yarar var.
Ben böyle bir terazide tartılmak istemiyorum. İster beğen istersen beğenme.
Bir şeyi demeyi çok istiyorsan yaz. Ama bana puan verme. İstemiyorum. Hem puan için konuşursam ben olamam ki.