Önceki gün, yani pazar günü DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin yaklaşık 30 ilde savaş karşıtı basın açıklamaları, protesto gösterileri vardı. Bu dört emek ve meslek örgütünün öncülüğünde, “ABD emperyalizminin taşeronu olmayacağız! Ortadoğu’nun geleceğini Ortadoğu halkları belirleyecek! Suriye’ye emperyalist müdahaleye hayır” sloganlarının hakim olduğu etkinlikler yapıldı. İstanbul Kadıköy İskele Meydanı’ndaki etkinlikte sınırlı ve temsili düzeyde bir […]
Önceki gün, yani pazar günü DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin yaklaşık 30 ilde savaş karşıtı basın açıklamaları, protesto gösterileri vardı. Bu dört emek ve meslek örgütünün öncülüğünde, “ABD emperyalizminin taşeronu olmayacağız! Ortadoğu’nun geleceğini Ortadoğu halkları belirleyecek!
Suriye’ye emperyalist müdahaleye hayır” sloganlarının hakim olduğu etkinlikler yapıldı. İstanbul Kadıköy İskele Meydanı’ndaki etkinlikte sınırlı ve temsili düzeyde bir katılım oldu.
DİSK’ten ağırlıklı olarak Genel-İş Sendikası’nın üyeleri protesto gösterisinde yer aldı, sadece Bank-Sen, Devrimci Sağlık-İş ve Sine-Sen’in genel başkan düzeyde katıldığı etkinlikte DİSK’in genel merkez yöneticileri, yani Yönetim Kurulu üyeleri yoktu. İstanbul Tabip Odası Başkanı ve TMMOB yöneticileri de hazır bulundu. Bir meslek odası yöneticisinin
ifade ettiği gibi “Sadece İstanbul’daki meslek odalarının yöneticileri gelse çok daha fazla kalabalık olurdu”…
Hemen hemen her eylemde yer alan CHP İstanbul Milletvekili Kadir Öğüt’ün dışında başka CHP’li parlamenter göze çarpmadı, bir grup CHP’li genç de savaş karşıtı bir pankartın ardında slogan attılar.
Sol siyasi partilerden de Türkiye Komünist Partisi (TKP) en kalabalık gruptu. ÖDP genel başkan düzeyinde ve belli bir ağırlıkta katıldı. EMEP pankartının arkasında yürüyen bir grup da vardı. Katılanların büyük çoğunluğunu gençler oluşturuyordu, genelde bu tür eylemlerde hep var olan solcu kişiler etkinliğe gelmişti.
Kuşkusuz bu resmi olarak bir miting değildi, bir kitlesel basın açıklaması anlamını taşıyordu. Bununla birlikte savaş rüzgarların estiği, Başbakan’ın ağzından Suriye’ye müdahaleyi ima eden sözcüklerin çıktığı bir ortamda daha güçlü bir karşı çıkış olmalıydı.
AKP’li Burhan Kuzu’nun “Biz bütün kurumlarda istikrarı sağladık, sadece bir sokak kaldı” ifadesini de dikkate alıp siyasal iktidarın hedefinde esas olarak sokak muhalefetinin kaldığını düşünerek bu alandaki katılımı daha güçlü sergilemek gerekiyor. Çünkü AKP’nin en çekindiği alan “sokak” tır, sokak böyle olursa otoriter, totaliter, faşizan bir rejim daha kolayca yerleşir.
Bir savaş tehlikesi aslında doğrudan doğruya halkı ilgilendirmesine rağmen toplum nedense bu tehlikeyi kendi dışında görüyor, içselleştirmiyor. Bunun üzerinde çalışmak lazım. Ayrıca daha genel anlamda solun bir kitleselleşme sorunu var.
29 Ekim ve 10 Kasım’da Ankara’da, 13 Aralık’ta Silivri’de cumhuriyetçi kesim kitlesel bir birliktelik sağladı, nitekim Başbakan Erdoğan da “Ulusalcılar önümüzü kesemeyecek” diye endişesini belirten bir konuşma yaptı. Ancak savaş tehlikesi ile birlikte doğrudan sosyal sorunları içeren konularda da bir kitlesellik yakalanmalı.
Savaş tehlikesinin halka nasıl yansıyacağını somut olarak ortaya koymak, halka doğrudan dokunan eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi somut konularda bu sorunlara muhatap olanları sürece katmak, son derece önemli gözüküyor. Kuşkusuz bu konularda temel görev de, emek ve meslek örgütlerine, sol partilere düşüyor…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.