Mısır, Mübarek sonrası normalleşme sürecinde anormal türbülanslarla ilerliyor… Mısır, Mübarek sonrası normalleşme sürecinde anormal türbülanslarla ilerliyor. Aktörler anormalliklerle baş etmede orta yolu bir türlü tutturamadı. Ne iktidarın yeni sahibi İslamcılar ne de devrimin çalındığını düşünen liberal ve solcular iyi bir sınav verebildi. Bu anormalliği en iyi anlatan gelişme 1 Şubat 2012’de Port Said’de Ehli-Masri futbol […]
Mısır, Mübarek sonrası normalleşme sürecinde anormal türbülanslarla ilerliyor…
Mısır, Mübarek sonrası normalleşme sürecinde anormal türbülanslarla ilerliyor. Aktörler anormalliklerle baş etmede orta yolu bir türlü tutturamadı. Ne iktidarın yeni sahibi İslamcılar ne de devrimin çalındığını düşünen liberal ve solcular iyi bir sınav verebildi. Bu anormalliği en iyi anlatan gelişme 1 Şubat 2012’de Port Said’de Ehli-Masri futbol takımları arasında yaşanan şiddetle ilgili davada görüldü. 74 kişinin öldüğü olayla ilgili 21 sivile idam kararı tam da Mübarek’i deviren isyanın 2. yıldönümüne denk getirildi. Masri taraftarlarının Ehli taraftarlarına saldırması güvenlik güçlerinin göz yumduğu basit bir holiganizm değildi. Mübarek’e karşı gösterilerde başı çeken Ehli’ye derin devletin ödettiği bir bedeldi. İdam kararlarıyla ilgili iki ihtimal var: Ya ağır cezalar öfkesiyle yeni yönetimi tedirgin eden Ehli’yi ehlileştirmek için verildi. Ya da yargıdaki eski rejimin kalıntıları kararları 2. yıldönümüne denk getirerek sokakları ateşe vermek istedi. Nitekim idamlıkların yakınlarındaki öfke Mısır’ı yine patlattı. Şimdi gözler geri kalan yedisi polis 52 davalı hakkında 9 Mart’ta verilecek kararda. Cezalar ağır olursa Masri, hafif olursa Ehli isyan edecek.
Kör dövüşü
Gerilimde odak noktanın Masri-Ehli çatışmasına kayması İslamcılarla muhalefet arasındaki krizi önemsizleştirmiyor. Nitekim birçok kentte Mursi ve Özgürlük ve Adalet Partisi (ÖAP) iktidarına karşı gösteriler eksik olmadı. Buhran, ‘devrimin’ kazanımlarını geriletecek kadar derin. İki kesim arasındaki kan uyuşmazlığı, yönetme ve muhalefet etmedeki çapsızlık, kurumsallaşmada eksiklik, tüm bunlardan mütevellit müzakere ile uzlaşma kültürünün gelişmemesi devrime dair güzellemeleri yok ediyor. Kör dalaşını görmek için önce liberal ve sol kanatların buluştuğu Ulusal Kurtuluş Cephesi ne istiyor, İslamcılar ne diyor ona bakalım:
Talep 1: Milli kurtuluş hükümeti kurulsun.
Yanıt 1: Seçilmiş bir hükümet var. Demokratsanız sonucu kabul edin.
Talep 2: Anayasadaki tartışmalı maddeleri değiştirmek için tarafsız bir komite kurulsun.
Yanıt 2: Halkın yüzde 64’ü anayasayı kabul etti. Talepler yersiz.
Talep 3: Muhalif liderleri darbe komplosundan yargılamaya kalkışan Başsavcı Talat Abdullah görevden alınmalı.
Yanıt 3: Abdullah bağımsız hareket ettiği için hedefte.
Talep 4: Mursi yaşanan ölümlerin hesabını versin.
Yanıt 4: Muhalefet sabotaj yapıyor. Şiddetin tırmanmasından muhalifler sorumlu. Medyada nefret ve yalan haber pompalanıyor.
Muktedir ya da diktatör
İslamcılar açısından muktedir olmakla diktatör olmak arasındaki çizgi zaman zaman flulaşıyor. Mursi yeni anayasa sürecinin baltalanmasını önlemek için 22 Kasım’da yayımladığı cumhurbaşkanının kararlarına itiraz yolunu kapatan bildiriyle bu sınırı bir kere aştı. İslamcılar muhalefeti sürece ortak edecek stratejiler geliştirmek yerine otoriter demokrasilere özgü “Beni halk seçti, istediğimi yaparım” mantığına yattı.
Anayasanın oldubittiyle komisyondan geçirilip halka onaylattırılması işte bu mantığın neticesi. Anayasa ‘toplumsal uzlaşı’ metnidir, çoğunluğun azınlığa dayattığı belge değil. Bazı üyelerin komisyondan çekilmesi ta başından anayasayı tartışmalı hale getirdi. Mursi’nin kısa sürede ‘Firavun’ damgasını yemesi, cumhurbaşkanına hakaret davalarının zirve yapması, gösterilere gösterilerle yanıt verme taktiği kötü bir gidişata işaret. Mursi yanlılarının “Mursi’ye diktatör, Hitler, firavun diyen gazetecilerin hiçbiri Mübarek’e laf edemiyordu” savı otoriterleşmeye mazeret olamaz.
Üçüncü kol devrede
İslamcılar böyle de muhalefet matah mı? Hayır. Liberal-sol kanat sandığın sonucunu hazmedebilmiş değil. Halbuki en şeffafından bir seçim olsa yine İslamcılar galip gelir. Muhalefetin yaptığı, kolaycılığın öteki versiyonu: Sandık başarısı için ciddi ciddi çalışmak yerine ‘İslamcılar devrimi çaldı’ söylemiyle yetiniyorlar. Ne var ki kör dövüşü 3. kollara alan açıyor: Fırsat buldukça eski rejimin kabadayı takımı Baltacılar baltalıyor; eski rejimin kalıntıları intikam için elinden geleni yapıyor; ‘Kara Blok’ gibi anarşist gruplar Mursi’yi devirme adına terör estiriyor… Sonuç; Mursi kurucu cumhurbaşkanı gibi davranamadı. Kaostan diyalogla değil ‘muktedir’ bir tavırla çıkabileceğini sandı. Önünde 2 yol var: Ya tüm kesimleri kucaklayacak ya da yüzde 51’lik desteğine yaslanıp Mübarekleşecek.