Fransız savcısı cinayetin arkasındaki güçleri hala açıklamış değil. Kuşkusuz bu konuda Fransız makamlarının belirli bilgileri de var. Ancak ortaya çıkan bilgi ve bulgular birçok spekülasyona son vermiştir. Cinayetin arkasında Türk devletinin olduğu netleşmiştir. Her ne kadar Türk basını bu defa da Almanya’da bir misyoner kuruma gidip geliyormuş ya da başka iddialarla gerçeği saptırmaya çalışsa da […]
Fransız savcısı cinayetin arkasındaki güçleri hala açıklamış değil. Kuşkusuz bu konuda Fransız makamlarının belirli bilgileri de var. Ancak ortaya çıkan bilgi ve bulgular birçok spekülasyona son vermiştir. Cinayetin arkasında Türk devletinin olduğu netleşmiştir. Her ne kadar Türk basını bu defa da Almanya’da bir misyoner kuruma gidip geliyormuş ya da başka iddialarla gerçeği saptırmaya çalışsa da katil zanlısının Türk istihbarat birimleri tarafından Kürt çevrelerine sızdırılıp bu cinayetleri işlettiği kesin gibidir. Katil zanlısının Kürt çevrelerine sızma biçimi ve kişiliği bunu açıkça ortaya koymaktadır. Aile çevresinin MHP ya da BBP’ye yakın olması bunu göstermektedir. AKP çevrelerinin İran, Rusya ve Suriye gibi hedefler göstererek bu olayı Türk devletinin üzerinden kurtarma çabaları da boşa düşmüştür. Tek suçlu olarak Türkiye kalmıştır.
Bu cinayet Avrupa siyasi ortamı ve demokratik kurumlarının karakterinden yararlanılarak yapılmıştır. Dağda gerilla içine sızdırma yapan istihbarat güçlerinin bu tür herkesin girebildiği derneklere sızması daha kolaydır. Kuşkusuz kurumların bu kadar kolay sızmanın olacağı bir durumda olmaması gerekir. En azından iki referans gösterilebilir. Ancak yine de o koşullarda planlanmış cinayetler işlemek mümkündür. Tabii ki cinayet işlemek mümkün olsa da kurtulmak o kadar kolay değildir. Bu olayda da olduğu gibi zanlıya ulaşmak mümkündür.
Zanlı açığa çıkınca sızma olduğu hemen anlaşılmıştır. Zaten bir yıl kadar önce kuruma sızmıştır. Fransızca bilmesini kullanarak kendini kabul ettirmiştir. Ancak cinayet zanlısı olarak tutuklanması, sızma olma dışında başka bir konumunun olmadığını netleştirmiştir. Amcasının bu kişinin bir istihbarat sızdırması olduğunu bilmeden “bizim PKK ile uzaktan yakından bir ilişkimiz olamaz” demesi de durumu aydınlatmıştır. Bırakalım bir Kürt yurtseveri olması, aile çevresinin şovenist faşist zihniyetli eğilim dışında başka siyasi parti ve çevrelere ilgi duymadıkları netleşmiştir. Bir kişinin böyle planlı olarak derneklere sızıp takip ve hedef tespiti yaparak bir yıl sonra cinayet işlemesi mümkün değildir. Böyle bir cinayet biçimi ancak bu işlerde uzman istihbarat birimleri tarafından yaptırılabilir. Her istihbarat biriminin arkasında da bir devlet olduğu bilinmektedir.
Anlaşılıyor ki 2011 seçimlerinden sonra bu yönlü cinayetler planlanmıştır. Bu temelde Avrupa’daki Kürt dernek çevrelerine ajanlar sızdırmıştır. Tabii ki tanıma ve böyle cinayetleri planlama ayları, bazen yılları alır. Bu cinayet, sızma gerçekleştikten bir yıl kadar sonra yapılıyor. Kürt derneklerine girip çıkmanın kolaylığı ve hedefin bu tür demokratik kurumlara gitmesi durumu cinayetin çok zorlanmadan işlendiğini gösteriyor. Yabancı dil bilmesi de işini kolaylaştırmıştır.
Cinayet zanlısının arkasında Türkiye var. Yaparken yanında kimse var mı, yok mu bilmiyoruz. Fransız polisi buraya giriş ve çıkışı kontrol ettiğine göre bu katile yardım edenlerin olup olmadığını da biliyordur. Eğitilmiş profesyonel biri böyle bir cinayeti soğukkanlılıkla yapabilir. Hatta iz bırakmama konusunda tek kişi olmanın avantajları da kullanılmak istenmiş olabilir. Dolayısıyla eğitilmiş bir katil olarak tek kişi olarak da bunu yapmış olabilir. Ancak siyasi bir cinayet olduğu ve arkasında bir gücün olduğu kesindir. PKK yönetici ve kadrolarını kimin hedeflediği bilinmektedir. Bu da Türk devleti ve bugün iktidarda olan AKP’dir.
AKP hükümeti döneminde “Avrupa’dan PKK’ye çok yönlü yardım gidiyor, Avrupa PKK’nin yaşamasına izin veriyor” söylemi çok artmıştır. Her fırsatta bunu dile getirdikleri bilinmektedir. Bu nedenle Avrupa Kürt toplumu ve kurumları uzun bir süreden beri AKP hükümetinin hedefindedir. Beşir Atalay’ın entegre tasfiye stratejisi gündeme konurken Kürtlerin Avrupa’daki demokratik örgütlenmesini dağıtmak için bu tür cinayetler de planlanmıştır. Dolayısıyla ilk hedef kurucularından Sara olmuştur. Faşist karakterli birine ve Avrupa toplumunu şok etmek için yaptırılınca bu üç cinayet gerçekleşmiştir. Eğer cinayet anında ortakları yoksa çok soğukkanlı, profesyonel bir katille karşı karşıyayız. Tıpkı Mehmet Ali Ağca gibi.
Türk devleti bu saldırıyla Avrupa’yı da hedeflemiştir. Avrupa’da işlenmiş siyasi bir cinayettir. Eğer terörizmden söz edilecekse işte gerçek terörizm budur. Avrupa siyasi sistemine meydan okunmuştur. Oradaki demokratik ortamı kullanarak bunları yaparım demiştir. Avrupa’ya karşı suç işlemekle yetinmiyorlar, bu cinayete dayanarak Avrupa’ya da şantaj yapıyorlar. Mehmet Ali Şahin’in eğer Kürtlerin örgütlenmesini dağıtmasanız, istediklerimizi vermezseniz Almanya’da da bu tür olaylar olur demesi başka bir anlama gelmiyor. Çünkü Mehmet Ali Şahin cinayeti işleyenin bir sızdırma olduğunu bile bile bunları söylemesi şantajdan başka bir şey değildir.
Bu olayın Kürt kurumlarına yapılan sızdırma tarafından yapıldığını Tayyip Erdoğan daha başından biliyordu. Hüseyin Çelik de Tayyip Erdoğan’ın isteğiyle böyle bir açıklama yapmıştı. Böylece baştan beri iç infaz algısı yaratmaya çalıştılar. Bu cinayet içinde MİT vardır. MİT’in bu yönlü planlaması da kesinlikle Başbakan’ın onayıyla pratikleşebilir. MİT Müsteşarı bu yönlü çalışmaları konusunda “sır arkadaşı” Başbakan’a bilgi vermiştir. Başbakan’ın MİT müsteşarı için sır küpümüz demesinin bir nedeni de bu yönlü kirli sır ortaklığıdır.
Erdoğan ve Hüseyin Çelik iç infaz algısı yaratmak istemişlerdir. Mehmet Ali Şahin de böyle cinayetler bundan sonra da olur diyerek Avrupa’yı tehdit etmiştir. Ancak savcılık bilgileri, Türk devleti ve yandaş basının tüm tezlerini çökertmiştir. Katilin sızma olduğu netleşmiştir. Artık beklenen, Fransa’nın bunu resmi olarak açıklamasıdır. Yoksa Fransa katilin arkasındaki gücün Türkiye olduğunu çok iyi biliyor. Fransa bu konuda netleşmiştir.
Şu anda yapılması gereken, başta Avrupa olmak üzere tüm demokrasi güçlerine bu cinayetin arkasında olan Türkiye gerçeğini ortaya konulmasını sağlamaya çalışmaktır. Fransa tarafından bu açıklamanın yapılmaması ancak Türkiye ile yapılan kirli pazarlıkların sonucu olabilir. Hiç kimse bu cinayetleri bu kişinin sadece tek ya da bir suç ortağıyla işlediğini Kürt halkına kabul ettiremez. Bunlar siyasi cinayetlerdir. Arkasında da Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek isteyen güçler vardır.
Tayyip Erdoğan’ın katil zanlısının açıklandığı günlerde BDP’ye çok ağır saldırlar yapması, hatta BDP’nin AKP’yi bu cinayetle suçlamasının önüne geçmek isteyen sözler söylemesi tam da bu suçluluğun ifadesidir. Erdoğan ne kadar uğraşırsa uğraşsın bu cinayeti AKP hükümeti denetimindeki kurumların planlamasıyla işlendiği gerçeğini gizleyemez.