Zor şeydir yalan. Hem kurması zordur, hem söylemesi. Bir yığın ve karmaşık beyinsel faaliyeti gerektirir. Üstelik beyniniz yalan söylerken bedendeki uyumsuzluğu gizlemek usta bir oyuncu yeteneğini gerektirir. Suçu bastırmak için, ya da gerçeği gizlemek için sabahlara kadar, bazen günlerce düşüneceksin ki işe yarar bir yalan bulasın. Yoksa kimsenin inanmadığı bir yalan istediğiniz sonucu doğurmaz. Başlangıçta, […]
Zor şeydir yalan. Hem kurması zordur, hem söylemesi. Bir yığın ve karmaşık beyinsel faaliyeti gerektirir. Üstelik beyniniz yalan söylerken bedendeki uyumsuzluğu gizlemek usta bir oyuncu yeteneğini gerektirir.
Suçu bastırmak için, ya da gerçeği gizlemek için sabahlara kadar, bazen günlerce düşüneceksin ki işe yarar bir yalan bulasın. Yoksa kimsenin inanmadığı bir yalan istediğiniz sonucu doğurmaz.
Başlangıçta, “Ben çalmadım” derken yüzünüze hücum eden kana engel olamazsınız. Kalbinizin gümbürtüsüne kulaklarınız yenik düşer ve vazgeçersiniz.
Başlangıç eşiğini aşabilirseniz, eğer sonrası gelirse yavaş yavaş, her defasında biraz daha ustalaşırsınız. Giderek yalanlarınızı öyle süslersiniz ki buna kuyruklu yalan derler. Eğer yalanın yanına akıllıca biraz da palavra katabilirseniz tadından yenmez.
Ancak palavra ile yalanın pişmiş hali uyuşturucu etkisi yapar. Karşıdakilerini olduğu kadar sizi de etkiler ve kendi yalanlarınıza siz de inanmaya başlarsınız ki asıl başa bela olan da budur.
Yalan sadece bireye özgü bir durum da değildir. Toplumsal yalanlar da vardır. “Anadolu Türklerinin asıl ataları Hititlerdir. Dili de güneş dilidir” yalanına “Bir Türk dünyaya bedeldir” palavrasının karıştırılmasını bu tip yalanlara örnek verebiliriz. Toplumsal yalanlar güç sahipleri tarafından üretilip bütün topluma şırınga edilir. Bol palavra katılarak etkisi artırılır.
Yalan üretim merkezi kurmayan devlet hemen hemen yok gibidir. Kapitalist üretim ilişkisini sürdürebilmenin iki önemli dayanağından biri zor ise diğeri yalandır. Yalan üretim merkezleri aynı zamanda birer palavra üretim merkezi olarak da faaliyet sürdürürler. Bu merkezler her konuya ilişkin yalanları palavrayla süsleyerek ve ne kadar toplumsal ortak payda varsa birer tutam üzerine serperek muhteşem bir servisle sunarlar topluma.
“Şehri kuşatan Türklerin başında sevgilisinin olduğunu gören Tekfurun kızı Moni kalenin anahtarlarını aşağıya atar. Kale kapısını anahtarla açarak içeri dalan Türklerin başındaki, Fatihin Fedaisi Kara Murat ile Moni sımsıkı birbirlerine sarılıp hasret giderirken durumu anlayan Moni’nin babası gelir ve ‘Kastın ne moni’ der. Kastınnemoni zamanla Kastamonu’ya dönüşür.”
Hangi 15 yaşındaki Türk çocuğunun hoşuna gitmez bu öykü.
Bugün yaşadığımız acıların nedeni olan üç büyük yalan vardır ki başka bir yalanla da üstesinden gelinemiyor.
Birincisi Kürt yalanı: “Kürt Diye bir şey yoktur. Bunlar dağlarda yaşayan Türklerdir. Karlar üzerinde yürürken kart-kurt diye ses çıkardıkları için dağ Türklerine Kürt denmiştir.”
İkincisi Atatürk yalanı. Hepimiz gibi bir insan olan ama çok önemli işler yapmış tarihi bir kişilik öylesine abartılmıştır, öyle özellikler katılmıştır ki. Bazen kapanın elinde kalmış, bazen ortada kalmıştır. Bazıları adeta tapmış bazıları da nefret etmiştir.
Üçüncüsü ve bana göre belki de en önemlisi olan “Kuran’da her şey var” yalanı: “Demir var, petrol var. Bigbang var. Kanserin çaresi Kuran’da geçiyor. Geleboru içersen böbrek taşın düşer. Kaptan Kusto bile Müslüman oldu. Dünyanın yuvarlaklığı zaten kuranda vardı. Neil Armstrong aya ayak basar basmaz ezan sesi duydu.”
Yalanın eninde sonunda ortaya çıkacağını bilen egemenler bu işin çözümünü yalanları değil ama yalancıları değiştirmekte bulmuştur. Olan biteni insanlara bağlayarak yalancı değiştirmek akıllıca bir yöntemdir. İşte AKP, en gelişmiş ve en yeni yalancıdır.
Üç büyük yalanı yeni bir yalancıyla tekrar etme filminin esas oğlanı olan AKP 10 yıldır epey iş gördü. Hiçbir film yalnızca esas oğlanla oynanmayacağına göre yardımcı oyuncuların seçimi son derece önemlidir. Esas oğlanın yanına eski solcular, liberaller, dönek Marksistler, milliyetçiler, milliyetsizler, Atatürkçüler ve yalan üretim merkezlerinin “kanaat önderi” diye türetilen yeni tip sivil toplumcular yardımcı oyuncu olarak seçildiler.
Altan kardeşler de böyle seçilmiş yardımcı oyunculardı.
Film bitti.
Taraf gazetesinden istifa ettiklerini açıklayan gazetecilerin yeni bir filmde rol alacaklarından kuşkunuz olmasın. Sorun Altan kardeşlerde değil yalanlarda.
Kürt yalanı 50 bin kişimize mal oldu. Ermeni yalanının içinden çıkamıyoruz.
Atatürk yalanı sevgi yeteneğimizi kör etti.
Kuran yalanı beynimizi iğdiş etti.
Yalanların öcü yılanların öcünden daha ağırdır.
Yalanlar öç alıyor. Hem de ne dehşetli, ne çok bebe verdik fidan gibi.
Allah’ım yalan verme yılan ver. Yalancı mı? Asla?
Oysa doğru konuşmak için hiç yorulmaya gerek yok.
Bizim çocuklar. “Tek Yol Devrim ” demiş.
Yalan mı?