Erdoğan ve Putin hegemonyası nicelik olarak da nitelik olarak da çok benzer. İkisi de aynı sakızı çiğniyorlar. Entrika, taktik manevra, Acem palavrası, şark kurnazlığı, manipülasyon, milliyetçi-muhafazakar propaganda. Çarlık ve sultanlık da böyleydi 90’lı yıllarda tankların üzerine çıktılar, zafer ve özgürlük naraları attılar Yeltsin ve hempaları. Beyaz ideoloji, “bireyi ve toplumu özgürleştirmekle” övünüyordu. Doğru! Artık ülkeyi […]
Erdoğan ve Putin hegemonyası nicelik olarak da nitelik olarak da çok benzer. İkisi de aynı sakızı çiğniyorlar. Entrika, taktik manevra, Acem palavrası, şark kurnazlığı, manipülasyon, milliyetçi-muhafazakar propaganda. Çarlık ve sultanlık da böyleydi
90’lı yıllarda tankların üzerine çıktılar, zafer ve özgürlük naraları attılar Yeltsin ve hempaları. Beyaz ideoloji, “bireyi ve toplumu özgürleştirmekle” övünüyordu. Doğru! Artık ülkeyi sömürmek ve hırsızlık yapmak için önlerinde hiçbir kısıtlama yok.
Eskiden bir baba çocuğuna Tolstoy’un “Diriliş” kitabını hediye etmekle övünürken, şimdi bir baba çocuğuna dolandırıcılık yaparak elde ettiği lüks yatları hediye etmenin peşinde. Öyle ki oligarkın biri durumu abartarak kendi çocuğuna muz ağacı hediye etmek istemiş. Ağacın bir hafta içinde uzayarak meyve vereceğini müjdelemiş. Tabii, çocuk beklemeye koyulmuş ve her gün uzayıp uzamadığını kontrol ediyormuş. Çocuk farkına varmasın diye her sabah erken saatlerde özel uçakla bahçıvanlar ve ağacın biraz daha uzun olanı getiriliyormuş, akabinde dikiliyormuş. Bir hafta içinde ağacın meyve veren halini gören çocuk, gözlerine inanamamış. Ne kadar büyük erdem, ne kadar büyük ilerleme! Gönençlerimiz bile değişti. İşte demokratik, özgür ve eşit Rusya. 3 milyar dolarlık değeriyle Sovyet devletinin önemli bir petrol şirketi olan YUKOS’u 300 milyon dolarlık gülünç bir rakamla Hodorkovskiy’e kotaran demokrasi. Demokrasi, tam da bunun için hüküm sürer. Yani hırsızlık ve dolandırıcılığa yasallık kazandırmak için. Karl Marks, kapitalist demokrasiyi şöyle değerlendirmişti: “Kapitalist demokrasi, ezilenlere kendilerini ezenleri seçme hakkı tanır.”
Demokrasi, çoğunluğun diktatörlüğü için bir aşiyandır. Bizde de son temasilini görmüştük. Başbakan ve şürekâsı, 4+4+4’ü uygularken hep birlikte “Yüzde 50 oyumuz var. Halkımız böyle istiyor” demişti. Ya oy vermeyen yüzde 50’yi ne yapmalı. Hepsini kaza-i zülcelale terk etmeli. Zaten yüzde 50’cik kısım terörist ve hain.
Erdoğan ve Putin hegemonyası nicelik olarak da nitelik olarak da çok benzer. İkisi de aynı sakızı çiğniyorlar. Entrika, taktik manevra, Acem palavrası, şark kurnazlığı, manipülasyon, milliyetçi-muhafazakar propaganda. Çarlık ve sultanlık da böyleydi. Nasıl ki III. Ahmet’in helva keyfine, lale bahçelerini süsleme zevkine, Sadabad Kasrı’ndaki tumturaklı cümbüşlere karşı Patrona Halil İsyanı olduysa, II. Yekaterina’nın histerik iktidar açlığına, siyasi fantezilerine ve saray mestaneliğine karşı da Pugaçev İsyanı olmuştu.
İnsanlık tarihi, baskı ve isyanlardan hâsıl olmuştur. Şubat Devrimi arifesinde Petrograd sokaklarında haftada 41 saat bekleyerek iki parça ekmek alamayan kadının isyanı ile Pussy Riot adlı feminist grubun bugün Putin’e karşı kilisede gerçekleştirdiği eylem aynıdır. Sorunun özü bellidir: kediyi köşeye sıkıştırırsanız sizi tırmalar.
Putin de Erdoğan kadar nahvetli. Önceleri kitle iletişim araçları önünde ürkek ve utangaçken, iktidar birikimi kendisini totemleştirdi. Putin de Erdoğan gibi medyayı (iktidarın kanalizasyon borusu) hadım etti. Öyle ki medya junkerleri, harem ağasına döndüler. Kibir, gurur ve cesamet Putin’i salt bir kült haline getirdi. Gazeteci Anna Politkovskaya’nın suikaste uğraması bir kişiye kutsiyet kazandırmanın akıbetiydi.
Artık Neo-Rusya’da aklın niteliği değişti. Habermas’ın altını çizdiği gibi pragmatist, meta fetişisti araçsal bir akıl söz konusu. Oysa okuduğumuz kadarıyla Sovyetler döneminde hatalar yapılmış olsa da büyük bir süre “iletişimsel akıl” yönlendirici olmuştu. Yani kendi tözünü dahi sorgulayan ve tenkit eden bir akıl türü vardı. İşte istihsal araçlarını elinde tutan bir oligarkın istifade ettiği akıl tipi de araçsal akıldır. Haz, zevk, çıkar ve benlik peşindedir. Tıpkı Diriliş’teki Katyuşa’nın güzelliğini bir obje olarak kullanan toprak ağasının oğlu Dimitri Nehludov gibi. Putin ve Erdoğan’ın ruh hali de böyledir. Mutlak big brother olmak ve herkese diz çöktürmek. Eskiden tanrıların ve putların önünde diz çökülürdü. Demek ki ikisi de kendilerini put olarak görüyorlar. Putlarını inşa ederek halkı tıpkı Katyuşa gibi kendi hazlarına esir eden bu sistemi Rus yazar Mihail Saltıkov-Şedrin, 19. Yüzyılda şöyle tasvir etmişti: “Sistem çok sadedir: asla hiçbir şeye direk izin vermemek ve asla hiçbir şeyi yasaklamamak.”
* İsmet Konak
İstanbul Üniversitesi Tarih Doktora