Türkiye yurttaşlarına ait on iki tır Cilvegözü Sınır kapısı ile Bab-Al Hava sınır kapısı arasındaki tampon bölgede Türkiye Hükümetince desteklenen “muhalifler” tarafından yakıldı, onlarcası talan edildi. “İç savaş” yaşanan bir ülkede bunlar çok doğalmış gibi gelebilir elbette. Lakin yakılan tırların tümünün Alevi yurttaşlara ait olması olayı farklı bir boyut taşıyor kanımca İtiraf ediyorum; kırk yıllık […]
Türkiye yurttaşlarına ait on iki tır Cilvegözü Sınır kapısı ile Bab-Al Hava sınır kapısı arasındaki tampon bölgede Türkiye Hükümetince desteklenen “muhalifler” tarafından yakıldı, onlarcası talan edildi. “İç savaş” yaşanan bir ülkede bunlar çok doğalmış gibi gelebilir elbette. Lakin yakılan tırların tümünün Alevi yurttaşlara ait olması olayı farklı bir boyut taşıyor kanımca
İtiraf ediyorum; kırk yıllık yaşamımda ilk defa kendi ülkemde kendimi öteki hissediyorum. Suriye’de olayların cereyan etmesiyle birlikte AKP’li yetkililerin Alevileri (Nusayrileri) hedef gösteren açıklamaları bunda önemli bir etkendir elbette. Ama böyle hissetmemi asıl sağlayan hükümetin ve medyanın Alevileri ötekileştiren ve hedef gösteren diline karşı sesini çıkarmayan kendime yakın gördüğüm hatta yoldaş bildiğim sol çevrelerin bizzat kendileridir.
Çünkü alışığız biz ne de olsa devlet yetkililerince itilip kakılmaya. Yıllardır Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi adı altında okullarda çocuklarımıza eziyet ediliyor bu ülkede ne de olsa; Diyanet fetvalarıyla inancımıza hakaret ediliyor; hatta yetkililerin gözü önünde birçok kere cayır cayır yakıldık, aşağılandık ve hala aşağılanıyoruz zira.
Fakat bunların hiçbirisi bir yılgınlığa sürüklemeye yetmedi bizi. İçimizdeki insan sevgisini köreltemedi. Yaşadığımız her olumsuzluk beynimizde iz bıraktı elbette, hıncımızı biledi. İçimizde yanıp tutuşan, herkesin özgür ve eşit olduğu farklı bir dünya hayalini daha da alevlendirdi. Lakin nice zamanlar sistemin haksızlıklarına karşı yan yana durduğumuz, omuz omuza mücadele ettiğimiz, yoldaş bildiğimiz, “din ve mezhep gözlüğünü” attığına inandığımız sosyalist dostlarımız tarafından da ötekileştirileceğimizi sittin sene düşünsem aklımın ucuna bile gelmezdi açıkçası.
Şu bir gerçek ki AKP yine başardı. “Her kim ki Suriye konusunda benim gibi düşünmez, savaş karşıtı bir tutum alırsa ya Alevidir ya da Baasçıdır” algısını bu toplumun büyük bir kesimine kabul ettirmeyi başardı ne yazık ki. Bu bakış açısıdır ki “Halkların kardeşliğinin” şiar kabul edildiği, her dinden, her mezhepten, her ırktan çocukların bu kardeşlik bahçesinde kardeşçe yaşayıp birlikte oynadığı bir coğrafyayı radikal dinci teröristlerin cirit attığı bir bataklığa dönüştürülmesine ses çıkartmayan. Bu bakış açısıdır ki “Suriye’ye baharın geldiği koca bir yalan. Mezhep çatışmalarını körükleyen, Suriye’yi kanlı kışa çeviren emperyal devletlerin bizatihi kendileridir” dediğinizde en yoldaşınıza bile “Alevi olduğun için böyle konuşuyorsundur” dedirten. Bu bakış açısıdır bin bir emek vererek yazdığınız kitabınızı (olaylara, egemen zihniyet dışında bir bakış açısıyla baktığınızdan dolayı) yayımlayacak bir yayınevini buldurtmayan.
En son dün daha, Ortadoğu’ya mal taşıyan, Türkiye yurttaşlarına ait on iki tır Cilvegözü Sınır kapısı ile Bab-Al Hava sınır kapısı arasındaki tampon bölgede Türkiye Hükümetince desteklenen “muhalifler” tarafından yakıldı, onlarcası talan edildi. “İç savaş” yaşanan bir ülkede bunlar çok doğalmış gibi gelebilir elbette. Lakin yakılan tırların tümünün Alevi yurttaşlara ait olması olayı farklı bir boyut taşıyor kanımca. Dezenformasyonla görevli kimi gazetelerin olayı çarpıtarak “Askerler tırlarımızı yaktı” şeklinde vermesi ve yurttaşlarının hakkını, hukukunu, malını korumakla görevli Hatay Valisinin olayların hemen ardından “Tırlar muhalifler tarafından değil, kaçakçılar tarafından yakıldı” diye açıklama yapması olayın vahametini daha da arttırıyor.
Suriye yurttaşlarının canı ve malı söz konusu olunca dünyayı ayağa kaldıran başta Dışişleri Bakanı Davutoğlu olmak üzere hükümet yetkililerinin olay karşısındaki sessizliği Alevileri farklı duygulara itmesin de ne yapsın? Suriye’deki Sünnilerin yarısı kadar değerleri yok mu Türkiye’deki Alevilerin? Bugün malımızı koruyamayan, asıl failleri aklamaya yönelik açıklamalar yapan yetkililerin canımızı koruyacağının garantisini kim verebilir? Bugün malımızı yağmalayanın yarın canımızı almayacağını kim söyleyebilir? Kendi yurttaşı olan memurlara söz konusu zam olunca “bütçe müsait” değil diyen, bütçe açığının müsebbibi olarak memurları gösteren Hükümet’in, söz konusu Libya’yı ya da Suriye’yi karıştırıp kan gölüne çeviren silahlı guruplar olunca bütçenin ağzını sonuna kadar açmasına ne demeli? Hatay’da bir devlet hastanesini kendi yurttaşlarına kapatıp, sadece “Suriyeli muhaliflere” tahsis edilmesini ya da devlet hastanelerinde Suriyelilere öncelik verilmesini nasıl yorumlamak gerekir?
Bütün bunlar ve bunların daha çok ötesi fotoğraflar bütün çıplaklığıyla ortada dururken kimi sol çevrelerin hala ses çıkarmamasını nasıl unutabileceğiz? Evet, Suriye’de yaşanan olaylar birçok şeyi derinden sarstı, sarsmaya da devam ediyor elbette. Ama sadece Suriye’de değil, Türkiye’de de birçok şeyin yeniden sorgulanmasını beraberinde getirdi, getirmeye de devam ediyor bana göre.