“Başka bir gazete yapsaydı, gıpta ederdim. Hürriyet yaptı, gurur duydum” diyordu Ahmet Hakan. Eyvah, dedim irkilerek, yoksa Hürriyet de çaktırmadan gitmiş miydi Suriye’ye ve patlatıyor muydu Esad röportajını?.. Haberi okuyunca öyle olmadığı anlaşıldı. Ahmet Hakan’ı gururlandıran “tablet gazete” imiş… Aboneler için her gün saat 18.30’da yenilenen bir gazete çıkarıyormuş Hürriyet. Ahmet Hakan’ın deyişiyle, şıkır şıkır […]
“Başka bir gazete yapsaydı, gıpta ederdim. Hürriyet yaptı, gurur duydum” diyordu Ahmet Hakan. Eyvah, dedim irkilerek, yoksa Hürriyet de çaktırmadan gitmiş miydi Suriye’ye ve patlatıyor muydu Esad röportajını?.. Haberi okuyunca öyle olmadığı anlaşıldı. Ahmet Hakan’ı gururlandıran “tablet gazete” imiş… Aboneler için her gün saat 18.30’da yenilenen bir gazete çıkarıyormuş Hürriyet. Ahmet Hakan’ın deyişiyle, şıkır şıkır fotoğraflar var, tablet teknolojisinin imkân sunduğu müthiş numaralar var… Ya haber? Gerçek bağımsız haber? Zarf tamam da, mazrufta ne var? İktidardan bağımsız, onun rızasını almadan yapılmış röportaj, analiz, bağımsız gazetecilik?
Ahmet Hakan “tablet”iyle gururlanadursun, biz de Cumhuriyet olarak “duruşumuz” ve bağımsız gazeteciliğimizle gururlanıp keyfini çıkarıyoruz…
AKP rejiminin zulmüne, tehditlerine aldırmadan verilmiş bir gazetecilik örneği, bir gazetecilik duruşu, üç gündür Cumhuriyet’in manşetinde bir bayrak gibi dalgalanıyor, zorbalara ve eziklere inat!.. Bahse konu duruş ve gazetecilik, Türkiye basın tarihine altın harflerle yazılmayı hak ediyor, iletişim fakültelerine bir “case” olarak birinci sınıf dersi olarak okutulmayı hak ediyor.
Hayat bu işte… Sürekli test ediyor ve akla karayı ayıklıyor. Her test, birçok gerçeği bir kez daha sınama imkânı veriyor. Okullara ders olarak girecek konu analizi, “Siyasi iktidarlar ve bağımsız gazetecilik: Suriye olayı” başlığını taşıyabilir ve Suriye ile ilgili yaşanan gerilim hikâye edildikten sonra Suriye lideri Esad’la söyleşi yapma talebinde bulunan dört gazeteciden üçünün, son anda görüşmekten neden vazgeçtikleri, kimin nasıl görüştüğü, bunun da neye dayandığı anlatılabilir.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’dan, Suriye asıllı Akşam gazetesi yazarı Hüsnü Mahalli aracılığıyla bireysel röportaj talebinde bulunan Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök, Habertürk’ten Amberin Zaman, Kanal D’den M. Ali Birand ve Cumhuriyet’ten Utku Çakırözer’e Şam’dan olumlu cevap gelir. Ancak bizim Ankara temsilcimiz Utku Çakırözer dışındaki gazeteciler randevu gününe az bir süre kala Şam’a gitmekten vazgeçtiklerini bildirirler.
Kulislerden sızanlara göre, RTE’ye çok yakın bir isim, Doğan Grubu yöneticilerine, Şam ile ilişkilerin böylesine gergin olduğu bir dönemde Esad’a propaganda yapma imkânı tanımanın Türkiye’nin yararına olmayacağı mesajını verirler ve Özkök, Birand ikilisi geri çekilir. Habertürk gazetesi yazarı Amberin Zaman ile ilgili olarak da kararı, yönetmeni Fatih Altaylı vermiş, “Esad ile ilgili bir şeyi gazetemde kullanmam” deyince o da geri çekilmiş.
Aynı şey bağımsız dünya medyasında olmaz elbette. Şu yazının başındayken bile Reuters gibi küresel ajanslar, Cumhuriyet kaynaklı haberi abonelerine geçmeye başladılar. Aynı şeyi dünyaca ünlü TV kanalları, gazeteler de yapmaya başlayacak ve okurlarına, izleyicilerine karşı bağımsız, gerçek haber sunma sorumluluklarını yerine getirecekler. Tıpkı Cumhuriyet’in yaptığı gibi… Yani olması gerektiği gibi…