Bu yazıda, burada daha önce farklı yazılarda yapmaya çalıştığımız gibi, teo-liberalizm ve güvencesizlik başlıkları üzerine kavramsal bir tartışmaya yürütmeye kalkmayacağız. Bugünlerde yaşanan somut bir örnekte, bu iki kavramın izdüşümlerini ve birleşimlerini ararken, “işgücü piyasası katılıkları” söylemine dayalı istihdam politikalarını olgulara dayanarak sorgulamaya çalışacağız. Örneğe kısaca bakalım: “Batman’da kamu kurumlarında dört ay çalıştırılmak için açılan 960 […]
Bu yazıda, burada daha önce farklı yazılarda yapmaya çalıştığımız gibi, teo-liberalizm ve güvencesizlik başlıkları üzerine kavramsal bir tartışmaya yürütmeye kalkmayacağız. Bugünlerde yaşanan somut bir örnekte, bu iki kavramın izdüşümlerini ve birleşimlerini ararken, “işgücü piyasası katılıkları” söylemine dayalı istihdam politikalarını olgulara dayanarak sorgulamaya çalışacağız. Örneğe kısaca bakalım:
“Batman’da kamu kurumlarında dört ay çalıştırılmak için açılan 960 kişilik kadroya 14 bin kişi başvuruda bulununca kura çekimi miting alanına dönüştü. Dört ay süresince 701 lira maaş alacak adaylar, kurada adlarının çıkmasını saatlerce bekledi. (…) Kurada adının çıkmasını bekleyen işsizlerden A. B., ‘Sabahtan beri ismimizin kurada çıkmasını bekliyoruz. Allah’tan ümit kesilmez. İki yıldan beri işsizim, inşallah iş bulurum’ diye konuştu.” (1)
Şaşırtıcı ve yeni değil; haberleştirilen ya da haberleştirilmeyen pek çoklarına daha önceleri de rastlandı. Bu anlamda, burada yapılmaya çalışılacağı gibi eleştirel yazılar, açıkça söylemek gerekirse, bir noktadan sonra tekrara biniyor ve anlamsızlaşıyor. Ancak bu yazıyı yazmaya iten şu ki, tam da haberdeki gibi örnekleri çoğaltabilecek düzenlemelerin habercisi olan Ulusal İstihdam Strateji’nin (UİS) resmi olarak açıklanmasının eli kulağında ve UİS taslak bir belge olarak yenilenmiş (önceki hali geçen yıl ortaya çıkmış ve sendika.org’da (2) yayımlanmıştı) durumda. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de, geçtiğimiz günlerde çalışmaların yakında sona ererek, UİS’in resmi olarak açıklanacağını ifade etti. Konumuz UİS değil, ancak bu belgede önsel olarak kabul edilen neo-liberal strateji ve esnekleştirme yaklaşımı, yukarıdaki olayın temel sorumluları arasında…
İstihdam yatırım ve rekabete teslim…
UİS ne getiriyor; önce çok kısaca buna bakalım. Yenilenen taslak metinde, “Eğitim-İstihdam İlişkisinin Güçlendirilmesi”, “İşgücü Piyasasında Güvence ve Esnekliğin Sağlanması”, “Özel Politika Gerektiren Grupların İstihdamının Artırılması”, “İstihdam-Sosyal Koruma İlişkisinin Güçlendirilmesi” şeklinde dört temel politika ekseni bulunuyor. Bu politika eksenleri, -başkalarının yanında- makro ekonomik istikrarın sürdürülmesi ve iş ortamının iyileştirilmesi şeklinde, neo-liberal iktisat politikalarını veri kabul eden bir zeminde yükseliyor. Bu anlayışın en dolaysız yansımasını, esnekleşme başlığı altında görüyoruz. Yeni esnek istihdam biçimleri tariflendiği kadar, mevzuatın da esnekleştirilmesi hedefleniyor. Esnekleşmeye konu olan başlıklar arasında belirli süreli iş sözleşmeleri, kısmi süreli çalışma, özel istihdam bürolarının mesleki bakımdan geçici iş ilişkisi yapabilmesi, uzaktan çalışma, evden çalışma, iş paylaşımı, esnek zaman modeli, toplu işten çıkarma, ihbar süresi ve tazminatı, kıdem tazminatı da bulunuyor. Mevzuat daha da esnekleştirilirken, ayrıca ek yasal düzenlemelerle, yeni esnek istihdam biçimleri için ön açılmaya gayret ediliyor. Görüldüğü üzere, toplu bir esnekleştirme dalgası ile güvencesizlik daha da yaygınlaşacak gibi gözüküyor. Ayrıca, esnek istihdamın giderek tipik ve standart bir hal aldığı da görülüyor. İşgücü piyasası “katılıkları”nın giderilmesi ile “iyileşecek” iş ortamında, rekabet ve yatırımların artması ile damlaya damlaya “oluşacak” istihdamın artışı pahasına… Peki, gelin bu anlayışı son 11 yılın işgücü/işsizlik verileri ile sınayalım. Aşağıdaki tablo ve grafiklerde, resmi ve gerçek işsiz sayı ve oranları sunuluyor:
Geçicilikte kalıcılaşma
Tablo ve grafiklerden görülebileceği üzere, Türkiye’de 2000’li yıllarda işsizlik verileri, kimi yıllarda artan ve azalan bir seyir izlemekle birlikte, bir eğilim olarak artış halindedir. Öte yandan kriz dönemlerinin, özellikle de 2008 krizinin işgücü piyasasına işsizlik bakımından etkileri belirgin bir şekilde görülmektedir. Veriler, esnekliğin yaygınlaştırılmasının, istihdamı arttırıp işsizliği azaltma amacına yanıt vermediğini ortaya koymaktadır. Kuşkusuz, işsizlikte yaşanan söz konusu artışın tek sorumlusu, işgücü piyasasını esnekleştiren politikalar değildir; ancak işverenlerin, işçileri kalıcı değil de, belirli sürelerle, geçici ve kısmi süreli olarak esnek bir şekilde çalıştırabilmesine olanak tanıyan düzenlemelerin, işgücü talebini ve istihdamı artırmadığı, aksine, işgücünü belirli sürelerle sürekli olarak işsiz bırakarak ve geçicilikte kalıcılaştırarak işsizliği artırdığı söylenebilir. Aynı şekilde, esnekliğin istihdamı artırmadığı, IMF ve Uluslararası Çalışma Örgütü (IMF ve ILO, 2010: 36) tarafından hazırlanan bir rapor ile de gözler önüne serilmiştir.
Çalışma koşullarını soran yok…
Çeşitli esnek çalışma biçimleri ile Avrupa’daki kimi örneklere referansla, belirli bir istihdam artışı sağlanacağı kabul edilse bile, bu istihdamı çevreleyen çalışma koşulları ise maalesef sorgulanmıyor. İşte bu sorgusuz sualsiz duruma bir örnek de yukarıdaki haberde okuduğumuz gibi Batman’dan geldi… Ne olursa olsun işçileştirmeye ve iş yaratmaya odaklanmış anlayış, istihdamın süresini, toplu hakları, kolektif temsil ve toplu iş sözleşmesini, sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamını ve tabii ki ücretleri neredeyse hiç sorgulamıyor. Gözlemlerimizi notlar halinde sunabiliriz:
– Öncelikle, istihdamın bir kamu kurumunda olması nedeniyle güvencesizliğin bizzat kamu eliyle yaygınlaştırıldığı anlaşılıyor. Kamuda güvenceli çalışma devrinin son perdesine girdiğimizi gösteriyor.
– Geniş yığınların, beklenti düzeyi düşüyor ve tüm bunlar, sınıfın mücadele kapasitesinin yanı sıra, bütün bir işgücü piyasasını da etkiliyor.
– Sınıfsal ve toplumsal dayanışma törpüleniyor, çoğunlukla hizmet üretim süreçlerinde vasıflı ya da yarı vasıflı emek kategorileri için tartışılan ve geçerli olduğu varsayılan rekabet kültürü, vasıfsız yedek işgücü rezervi açısından da geçerli bir hal alıyor.
– İşgücü arzının bolluğu nedeniyle ücretler üzerindeki rekabet kızıştırılabiliyor (Tek tek işyerlerindeki çalışma koşulları ve ücretlerin düzeyi, işgücü piyasasının genelindeki ücretler genel düzeyinden bağımsız olmadığı ve onu da etkilediği için, bu örnekte ödenecek ücretin önceden belli olması bir şeyi değiştirmez. Başka örnekler açısından bir fikir verebilir.)
– Geçici sürelerle çalışma kalıcılaşıyor ve esas önemlisi kanıksanıyor, içselleştiriliyor. Geniş yığınlar, standart bir işte kalıcı bir istihdam edilme biçiminden adım adım uzaklaşıyor, geçici/düzensiz/güvencesiz bir şekilde çalışmaya alıştırılıyor ve çalışma, geçicilikte kalıcılaşan bir yapıya bürünüyor. Bu ise giderek kuşaktan kuşağa geçen ve aktarılan bir örüntü halini alıyor.
– Geçici bir süre ile yani esnek çalışma ile işsizliğin ve düşük ücretli çalışmanın içiçe geçtiğini gözler önüne seriyor. Güvencesizlik istihdamın giderek daha fazla karakteri ve ruhu haline bürünüyor.
– İşsizliğin, uzun süreli hale gelerek, geniş yığınlar için yapışkanlaştığını anlatıyor.
– Ücrete bağımlı hale getirirken, ücretten yoksun, yani işsiz bırakma (Özu
ğurlu, 2008: 351), kapitalizmin tarihsel bir eğilimi iken, bu, günümüz neo-liberal evresinde esnek ve dolayısıyla güvencesiz çalışma biçimleri ile karakterize oluyor.
– Haberden yaptığımız alıntının son cümlesinde bir işsizin sözleri yer alıyor. -Uzun süreli- işsizlik, geçicilik, eğretilik, düşük ücretli çalışma, güvencesizlik ve tabii örgütsüzlük eksenindeki maddi yaşam deneyiminin çemberinden geçen emekçinin geleceğini manevi alanda araması, sadece muhabire sarf edilen gündelik sözlerin dışında, giderek bir yaşam biçimi halini de alıyor… Neo-liberalleşildikçe güvencesizleşiliyor; güvencesizleşildikçe davranış ve gündelik yaşam dinsel referanslara daha fazla tâbi hale geliyor; bu ise neo-liberal yaygınlaşmayı besliyor ve bir fasit dairedir sürüp gidiyor… Tüm bunlar ise, tam da muhafazakârlık ve liberalizmin siyaseten iki farklı değil, tek bir çizgiye evrildiği (teo-liberalizm) ve bu şekilde sabitlendiği bir dönemde gerçekleşiyor. Uzun söze gerek yok. Sinemasal düzlemde yansımasını merak edenler, Yılmaz Güney’in 1970 tarihli Umut adlı unutulmaz filmini izleyebilirler.
O halde bir kez daha vurgulayalım:
1)İşverenler dahil herkesin şikayet ettiği işsizlik sorununa dönük, işgücü piyasası katılıklarını azaltarak, yabancı sermayeyi teşvik etme ve iş ortamını iyileştirerek, rekabeti ve dolayısıyla yatırımları ve böylelikle istihdamı artırmaya dayalı strateji, işgücü piyasası verilerine dayalı olarak çürütülebilir. Sonuç, işverenlerin daha kolay işçi çıkartması ve yeni getirilmek istenen düzenlemelerle çıkartabilecek olması nedeniyle, işsizliğin azalmak bir yana artış göstermesi ve göstereceğidir.
2)O halde, UİS’in öngörülebilir sonuçlarına bu gözle bakmakta yarar vardır.
3)Yapılması gereken, ilgisiz bir şekilde, işverenler açısından katılık, işçiler açısından ise, bir dizi güvence, hak ve kazanımları ifade eden düzenleme ve kurumlarla uğraşmak yerine, literatüre “istihdamsız büyüme” olarak geçen ve somut karşılığı 2000’lerin Türkiye’sinde görülebilecek olan bir olgunun mimarı, sermaye birikimini malileştiren, kamunun sosyal ve ekonomik ödevlerini kısıtlayan, büyümeyi özel sektörün öncülüğüne devreden neo-liberal modelin terk edilmesidir.
Notlar:
(1) http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20048863.asp
(2) http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=35386
(3) Tabloda sunulan yıllık ortalamalar ve genel ortalama, TÜİK’in hanehalkı işgücü anketleri kullanılarak tarafımızca hesaplanmıştır. Gerçek işsizlik oranı, işgücüne dahil edilmeyen diğer işsizlerin (mevsimlik çalışanlar + iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar) resmi işsiz sayısına ve işgücüne eklenmesi, daha sonra ise bulunan toplam gerçek işsiz sayısının toplam gerçek işgücü sayısına oranlanması ile elde edilmiştir.
Kaynaklar:
IMF; ILO (2010) The Challanges of Growth, Employment and Social Cohesion, http://www.osloconference2010.org/discussionpaper.pdf (Erişim Tarihi: 3.3.2012)
Özuğurlu, M. (2008) “Dünyada Sendikal Hareket”, Emek Tartışmaları 1, DİSK Yayınları: İstanbul
TÜİK, Hane halkı işgücü istatistikleri
TÜİK, İşgücüne dahil olmayanların yıllar ve cinsiyete göre işgücüne dahil olmama nedenleri
Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi (Tam Metin),http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=35386 (Erişim Tarihi: 4.3.2012)
“960 bin kişinin alınacağı işe 14 bin başvuru”, http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20048863.asp (Erişim Tarihi: 3.3.2012)