Bir soruşturma açtılar, hayatları değişti! Önce görevlerinden alındılar. Şimdi de haklarında dava açıldı; 1 yıldan 11 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacaklar. Almanya’daki Deniz Feneri e.V Derneği yolsuzluğunun Türkiye ayağını soruşturan savcıların başına gelenler ‘yargının siyasallaşmasıyla’ ilgili eleştirilere kanıt niteliğindeki son örnek. Sincan Başsavcılığı’nca açılan davada Savcı Nadi Türkaslan hakkında ‘resmi belgede sahtecilik ve görevi […]
Bir soruşturma açtılar, hayatları değişti! Önce görevlerinden alındılar. Şimdi de haklarında dava açıldı; 1 yıldan 11 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacaklar.
Almanya’daki Deniz Feneri e.V Derneği yolsuzluğunun Türkiye ayağını soruşturan savcıların başına gelenler ‘yargının siyasallaşmasıyla’ ilgili eleştirilere kanıt niteliğindeki son örnek.
Sincan Başsavcılığı’nca açılan davada Savcı Nadi Türkaslan hakkında ‘resmi belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanmaktan’ 4-11 yıl arasında hapis cezası isteniyor. Savcılar Abdülvahap Yaren ve Mehmet Tamöz’le ilgili suçlama da ‘görevi kötüye kullanmak’, onlar da 1-3 yıl arasında hapis istemiyle yargılanacaklar.
Savcı Türkaslan Deniz Feneri davası sanıklarının mal varlıklarına tedbir konulması sürecinde mahkemenin reddettiği kısmı kapatarak tapu müdürlüklerine göndermekle suçlanıyor. ‘Evrakta tahrifat’ iddiasıyla görevden alınan savcılar ‘bağış yolsuzluğu’ sanıklarının serbest kaldıkları bir ortamda kendilerini mahkemede bulacaklar!
Böylesine tuhaf bir durum ancak Türkiye’de olur.
Bu savcılar Deniz Feneri skandalının üzerine gittikleri için cezalandırılmak isteniyorlar.
Sadece Dink davasından çıkan karar gözetildiğinde bile 3 savcıyla ilgili kovuşturma izni ve 10 günde hazırlanan iddianame ‘idare ve yargının öncelikleri’ konusunda bir fikir veriyor.
Malum, Hrant Dink’i İstanbul Valiliği’ne çağırarak AGOS’ta çıkan Sabiha Gökçen röportajı nedeniyle tehdit eden 2 MİT görevlisinin adlarının mahkemeye gönderilmesi 3,5 yıl almıştı.
Dava beşinci yılın sonunda ‘zamanaşımına’ girdi!
Mahkeme ‘suç tarihi’ olarak Hrant’ın valiliğe çağrıldığı 2004 yılını esas almıştı. Oysa ‘suçun işlendiği’ tarih, Hrant’ın öldürüldüğü 19 Ocak 2007 idi. Dink’in avukatlarına göre 5 yıllık süre dolmadı.
Oysa ana davada mahkeme, 5 yıllık yargılamayı yeterli görüp Hrant suikastında ‘örgüt’ bulamadı.
Trabzon-Pelitli’deki örgütlenmeyi çözemeyen mahkeme, Hrant’ın öldürüleceği bir yıl önceden İstanbul ve Ankara istihbaratına bildirilmesine karşın zincirleme sorumluluğu olan 30 kamu görevlisi hakkında da henüz bir şey yapılamadı.
Dönemin Jandarma İl Alay Komutanının görevi ihmalden sadece 5 ay ceza aldığını da anımsanacaktır.
Avukat Fethiye Çetin’in, sanıkların ‘örgüt’ten beraat ettikleri Erhan Tuncel’in serbest kaldığı karardan sonra yaptığı ‘Bizimle dalga geçiyorlar’ açıklaması, Deniz Feneri’ne uyarlandığında Sincan’da açılan davayı ‘tsunami’ olarak görebiliriz.
Deniz Feneri sanıkları Almanya’da yargılansalar muhtemelen cezaevinde olacaklardı.
Türkiye’deki davada ise neredeyse savcılar cezaevine girecekler!
Hadi savcılar, sanıkların mal varlıklarıyla ilgili resmi belgede sahtecilik yaptılar! Asıl davadaki bağışlar ne oldu? ‘Deniz Feneri kapatılacak’ diyenler haklı çıkıyor.