Kamu, en genel anlamıyla, toplum demek. Toplumsa, belirli ilke ve kurallar çerçevesinde bir arada yaşayan ve yaşama arzusu gösteren bireylerden oluştuğuna göre, kamunun çekirdeğini birey, yani insan oluşturur. Dolayısıyla, kamu dediğimiz entiteyi, insandan bağımsız düşünmek mümkün değil. Ancak, Türkiye’de devletin kamu algısı, cismi olarak insana değil eşyaya, kavramsal olarak da haklara değil güvenliğe dayanıyor. Devletin […]
Kamu, en genel anlamıyla, toplum demek. Toplumsa, belirli ilke ve kurallar çerçevesinde bir arada yaşayan ve yaşama arzusu gösteren bireylerden oluştuğuna göre, kamunun çekirdeğini birey, yani insan oluşturur. Dolayısıyla, kamu dediğimiz entiteyi, insandan bağımsız düşünmek mümkün değil. Ancak, Türkiye’de devletin kamu algısı, cismi olarak insana değil eşyaya, kavramsal olarak da haklara değil güvenliğe dayanıyor.
Devletin kamu algısı
Devletin, kamu malı, kamusal alan, kamu güvenliği gibi kavramlara ilişkin tutum ve politikaları, topluma, bireylere ve bireysel haklara yönelik algı ve bakışını da yansıtıyor. Devletin kamu algısı, bir siyasi figür olarak insandan ve siyasetten arındırılmış, aslen ekonomik faaliyetlerin yapıldığı bir fiziksel mekân. Bu algıda, mal insandan, güvenlik haklardan çok daha değerli ve korumaya değer. Kamusal alanda protesto gösterisi yapma hakkı ve o gösteriye katılmak isteyen insan, mesela, gösterinin ima ettiği olası gürültü ve trafik aksaklığı ile sokaktaki banka, tabelaya, yol işaretine getireceği olası zarar gözetilerek engellenebiliyor. Önemli olan devletin malı, bireyin hakları değil.
Polisin yeni taktiği
Bu noktada, devlet ile kamu arasında gözetilen farka da dikkat çekmek gerekiyor. Zira, aslında ‘kamu’ya, yani hepimize ait olan sokaktaki bank, ‘devlet’in malı addediliyor, o banka gelen olası veya gerçek hasar da, böylece, kamuya değil, devlete yapılmış sayılıyor. Dolayısıyla, kamusal alanlarda yapılan politik gösteriler, doğrudan devlete karşı düzenlenmiş eylemler addediliyor. Bu durum, gösteri ve yürüyüşlere katılan insanların ‘devlet karşıtı’ olarak konumlandırılmalarını ve kamu düzenini tehdit eden ‘anarşist’, ‘eşkıya’ veya ‘terörist’ diye etiketlendirilmelerini mümkün kıldığı gibi meşru da yapıyor.
Aslında hepimize ait olan ve üzerinde ortak kullanım hakkımızın olduğu kamu mallarının devlet malı olarak nitelendirilerek kutsal ve dokunulmaz kılınmasının yasal bir zemini de bulunuyor kuşkusuz. Devlet malına zarar vermek, Türkiye’nin ceza hukukunda düzenlenen bir suç. Bu düzenleme, siyasi muhalefeti sindirmek ve bezdirmek yolunda epey işlevsel bir rol oynuyor. Polisin protesto gösterilerine katılanlarca yapılan kötü muamele ve işkenceye ilişkin suç duyurularına karşı geliştirdiği yeni bir taktik, meşruiyetini bu yasal düzenlemeden alıyor.
Son yıllarda polis, kendisine karşı suç duyurusu yapanlara karşı suç duyurusuyla yanıt veriyor; izinsiz gösteri yapmaktan, polis memuruna cebir kullanarak mukavemet etmekten ve tabii kamu malına zarar vermekten. Artık, polise karşı orantısız güç, kötü muamele veya işkence nedeniyle suç duyurusunda bulunanlar, kendileri de yargılanmayı göze almak zorunda, zira polisin yaptığı suç duyuruları genellikle savcıları harekete geçiriyor.
Otoriter zihniyet
Siyasi muhalefeti eskisi gibi günlerce işkence yaparak sindiremeyeceğinin farkına varmak, polisi daha yaratıcı yeni taktikler geliştirmeye sevk etmiş görünüyor. İnsan hakları kuruluşlarının sistematik ve rutin bir uygulama olarak tanımladığı bu karşı suç duyurusunda bulunma taktiğiyle polis, elini konulu bağlayan AB ile uyum yasalarının arkasından dolanmanın çaresini üretmiş oldu. Bu taktiğin geliştirilmesi ve hayata geçirilmesini mümkün kılan ise kamuyu devlet addeden, kamusal alanı apolitik kılmak isteyen, kamu malını ise kamunun haklarından, yani kamunun kendisinden önce ve yeğ gören devletçi, otoriter ve mülkiyetçi zihniyet. Zira polis biliyor ki toplumun geneli nezdinde anarşist addedilen bir göstericiyi devletin malına zarar vermek ve memuruna direnmekle suçladığı zaman, ne savcı, ne hâkim ne de toplum, “Devlet malına zarar vermek Ceza Yasası’nda düzenlenmişse de aslolan, bir anayasal hak olan izinsiz gösteri yapma hakkıdır, suçlu olan bu hakkın kullanılmasını şiddet kullanarak engelleyen ve kamu mallarının zarar görmesine yol açan polistir” diyecek.