Anlamlandırması ne zor dünya! Bir tür kıdemli (Batılı) demokratlar, “demokratik yol”la da geleni terörist sayıyor… Buna mukabil, nice diktatörü kendilerine daha münasip görüyor. O yüzden, Mısır’da halk bir dikta rejimini sarsınca, İsrail’de borsa rekor seviyede düşüyor. *** “Demokrasi” dediğin Batı’ya biatten ibaret olmalı. Şöyle duvarın yıkılışı, Sovyetler’in çözülüşü gibi. Ama sosyalist bir Allende Şili’de, Sandinistler […]
Anlamlandırması ne zor dünya!
Bir tür kıdemli (Batılı) demokratlar, “demokratik yol”la da geleni terörist sayıyor…
Buna mukabil, nice diktatörü kendilerine daha münasip görüyor.
O yüzden, Mısır’da halk bir dikta rejimini sarsınca, İsrail’de borsa rekor seviyede düşüyor.
***
“Demokrasi” dediğin Batı’ya biatten ibaret olmalı.
Şöyle duvarın yıkılışı, Sovyetler’in çözülüşü gibi.
Ama sosyalist bir Allende Şili’de, Sandinistler Nikaragua’da seçimle iktidara geldiğinde “demokrasi” olmuyor.
İtalya’da komünistler seçim kazanmasın diye Gladio gerekmişti…
Türkiye’de “sol” korkusuyla kontrgerilla gece gündüz çalışmıştı…
Yunanistan’da cunta getirilmiş, daha önce İran’da Musaddık devrilmişti.
***
Yurdum hafızasının kaşınmaya ihtiyacı var.
Hemen herkesin geçmiş algılaması sorunlu olduğu için, bugün de önündeki problemlerde bir o yana, bir bu yana salınıyor zihinler.
Yoksa şimdi herkes diktaya karşı!
Kimi militerine; kimi sivil darbe dediğine.
Oysa ülkenin en derin ittifakı, (dün olduğu gibi) bugün de sık sık çatışıyor görünen “muhafazakârlar, liberaller, milliyetçiler ve militerler, militaristler” arasında peydahlanmıştı.
12 Eylül darbesinin yüzde 90’dan fazla oyunun bir izahı olmalı, değil mi kardeş!
Öyle “gönüllü” bir darbeseverlik, darbe fetişizmi, darbe ittifakı hiçbir halka nasip olmamıştı!
***
Sanmayın ki 30 yıl geçti… iz kalmadı.
Bir toplum 12 Eylül gibi bir mutabakat ve suç ortaklığında birleşmişse, travmayı kolay atlatamaz.
Baş aşağı durmuştur bir kere.
Baş aşağı duruş mide bulandırır. Duranın da, duramayanın da.
Çünkü, “halkımız, halkımızın ayaklanma ihtimaline karşı” birleşmişti 12 Eylül’de.
Kendinden korkan, kendine de düşman olur!
Muhafazakâr, milliyetçi, liberal, cumhuriyetçi, militarist bir yüzde 90 ittifakı hala ruhundan sökemedi bu ülke.
O yüzden kimselerin hakkını tam teslim edemiyor…
Çeçenler mi terörist yoksa terörist Çeçenler mi var?..
Filistinliler terörist mi,yoksa sıkışmışlıkla teröre de yapışmış Filistinliler mi var?
Hamas, İslamcı olduğu için katmerli terörist mi, yoksa artık seçim kazanmış halk mı?
Halkların nefesi kesildiğinde, ayaklanma nedir, isyan nedir, hak nedir?
Yolsuzluk, yoksulluk, yoksunluk çamurunda boğulan halkların itaat takati nereye kadardır?
***
Zihnimiz bu tür gündelik veya temel sorularda bulanık.
Çünkü pek “demokrat” cemaatlerin itaat, biat, otoriteye boyun eğme telkin ettiği…
Pek “cumhuriyetçi, halkçı” cemiyetlerin “öteki” halkı aşağıladığı, darbeci avukatlığına soyunduğu yamuk duruşumuz var.
Muhafazakâr demokrat bir başbakan ile cumhuriyetçi, halkçı bir başkanın “Eşkıya” atışması o yüzden evlere şenlik tuluat.
O atışmada siz Tunus, Mısır, Filistin, Şili halklarına saygı filan aramayın.
O atışma hala, günü gelince tank, darbe, otorite önünde sinip arkasında saf tutarak, “kalan yüzde 10 bakiye”yi birlikte sıkıştırabilen, nefessiz kılabilen derin mutabakat izlerini taşır.
Ortak genetiğinde, “ayaklanma”ya nefret ve şiddet ve ille de devlet vardır.
İster “Muhteşem Yüzyıl” mirası olsun; ister “Onuncu Yıl Marşı”!
***
Dünya da öyle değil mi?
Aha; ABD’den, AB’den, İsrail’den daha demokratı var mı!
Boyun eğdiğin, pazar olduğun, parya kaldığın, ruhunu rehine verdiğin sürece, rejiminin ve senin halinin ne önemi var!
İster Mübarek ol, ister musibet!
Ama önce kendinden korkunu yenip de sana dayatılana diklendiğinde; haysiyetini, kimliğini, kişiliğini talep ettiğinde…
Problem oluyor Hüsnü!