Tarih tekerrür eder mi bilmem; “insanlar tarihten ders almayı bilseydi, tekerrür etmezdi” derler. Ancak sakallı bir bilge ise yaklaşık yüz elli yıl önce tarihte her şeyin iki defa yaşanacağını; ancak “ilkinde trajedi olanın ikincisinde komedi olacağı”nı vurgular. Charlie Chaplin ise ileriye taşır: “Trajik olan ikinci kez tekrarlanırsa, o artık trajikomiktir”. Trajedi mi, komedi mi, trajikomedi […]
Tarih tekerrür eder mi bilmem; “insanlar tarihten ders almayı bilseydi, tekerrür etmezdi” derler. Ancak sakallı bir bilge ise yaklaşık yüz elli yıl önce tarihte her şeyin iki defa yaşanacağını; ancak “ilkinde trajedi olanın ikincisinde komedi olacağı”nı vurgular. Charlie Chaplin ise ileriye taşır: “Trajik olan ikinci kez tekrarlanırsa, o artık trajikomiktir”.
Trajedi mi, komedi mi, trajikomedi mi olur; bilmiyorum. Bildiğim, Öğrenci Kolektifleri‘nin son dönem yükselen mücadelesinin bana sık sık Öğrenci Koordinasyonu dönemini anımsatması.
Hatırlanacağı gibi Öğrenci Koordinasyonu, har(a)çlara yapılan çok yüksek zamlara karşı duyulan öfkenin üzerine oturmuş ve TBMM’de açılan pankartın arkasından yaşanan operasyonlardan sonra doruk noktasına ulaşmıştı. Toplam doksan altı yıl hapis cezası verilen arkadaşlarımız için verdiğimiz mücadele, onların özgürlüğünü kazanma başarısıyla sonuçlanmıştı.
Şimdi de televizyon ekranları, İTÜ’de Tayyip’i protesto eden 18 öğrenciye verilen 15’er aylık hapis cezasının ardından yumurta eylemlerinin görüntüleriyle; hatta “sepet sepet yumurta” belgeselleriyle doldu taştı. Koordinasyon, TBMM’de açılan pankartın etkisiyle işkenceci katil Necdet Menzir’i yerinden zıplatarak, ona, “kim soktu bu teröristleri buraya” dedirtirken; şimdi de Kolektifler, Tayyip ve şürekâsını yerinden zıplatıyor: “Gençleri adaba davet ediyorum.” Adap-edep nezaketini, Tayyip’in yaveri Doğan Tarkan’a havale edip daha önemli birkaç noktaya değinelim.
Henüz Koordinasyon kadar kitleselliğe ve etki gücüne ulaşamamış da olsa, önemli bazı avantajlar taşıyor Kolektifler. Öncelikle Koordinasyon gibi har(a)ç zamlarına duyulan tepkinin üzerinden değil, parça parça ve biriktirerek geliyor. Öğrenci Dernekleri deneyiminin ardından dibe vuran ve uzun süre buradan çıkamayan üniversite gençlik muhalefeti, har(aç)lara yapılan yüksek zamlarla hareketlenmiş ve Koordinasyon ile üniversite muhalefetinde bir ivme yakalamıştı. Benzer biçimde Kolektifler de bir önceki dönemin dip noktasında oluşturulmuş; fakat Koordinasyon‘dan farklı olarak nesnel koşulların avantajına yaslanmamıştır. Adım adım, öre öre bu döneme gelmiştir.
Ayrıca kısa ve etkili Koordinasyon‘a göre daha kurumsal bir yapıya ulaşmıştır Kolektifler. Koordinasyon, öğrenci hareketinin sınırlarını aşmaya çalışırken tıkanmıştı; ancak Kolektifler, okumuş insanın halkının yakında olacağından hareketle, şimdiden bu sınırları aşmaya başlamış durumda; tıpkı fındık toplamaya giden Dev-Genç‘liler gibi. Bunu, “yumurta atan gençler, taş atan çocuklarla yan yana” deyip barış köprüsünü yeniden inşa ederek bir daha gösterdiler. Yani Dev-Genç‘ten Koordinasyon‘a, Koordinasyon‘dan Kolektifler‘e bir tarihsel süreklilik vardır.
Bunun yanında geliştirdiği mücadele araçlarıyla, bir turnusol kâğıdı olmayı da başardı Kolektifler. Anayasa referandumuna kadar sermayenin ve AKP’nin temsilcilerini üniversitelerde yumurtaya boğan Kolektifler‘in eylemleri, sol-liberallerce de “demokratik protesto” olarak görülürken; benzer bir eylemi “yetmez, ama evet”çilere yapınca; birden “şiddet eylemi” yapmakla suçlandılar. Oysa yumurta eylemleri, Neval’in de altını çizdiği gibi “demokrasi ölçer” değildir. Kolektifler için saflar çok nettir: Öğrencileri kendi üniversitelerine sokmayan, öğrenim hakkını piyasalaştıran, özerk-demokratik-bilimsel üniversite talebinde bulunanlara saldıran, halkı yoksullaştıran, Tuzla’da tersanelerinde, maden ocaklarına ve mevsimlik işlerde iş cinayetlerine imza atan AKP’lilerin ve –buna destek veren herkesin¬– hak ettiği yumurtadır; o da şimdilik.
Katile (ve onun yalancı tanıklarına) bir yumurtanın lafı mı olur; katlettiği hayatların yanında? Üniversitelerde Kolektifler olduğu sürece, yumurtasavar şemsiye bağımlılığının tedavisi mümkün değil. Çünkü arkasına saklanarak korunmaya çalıştığınız o şemsiyeler, sadece Hüseyin Üzmez’e değil; ondan farkı olmayan sizlere de iner bir gün. O yüzden yok yere heveslenmesin kimse; hele de sol liberaller. Boşuna demiyor Kolektifler, “bir, iki, üç; bunlara yetmez ama daha fazla yumurta!” diye.